Bölüm 49

1.6K 151 618
                                    

Yazarken en çok zorlandığım bölümlerden biri oldu.

Keyifli Okumalar💕

Jennie

Kapıyı sertçe çarpıp çıkarken gözlerimi sıkıca yumdum. Taehyung ve Chris'in öfkeli bakışlarını es geçerek, elimle saçlarımı kulağımın arkasını iteleyip ayaklandığımda aynı şekilde askılıktan montumu aldım ve kapıdan çıktım. Soğuk hava yüzüme doğru vururken gözlerim bir anlık kapandı ve derin bir nefes çektim içime.

Kapadığım kapının yeniden açıldığını işittim, fakat umursamadım. Hızla, hatta neredeyse koştururcasına yürümeye başladığımda iki adımda beni yakalayarak kolumu kavradı. Bakışlarım öfkeyle bana bakan Chris'e dönerken, ne yapmak istediğini sorgular gibi gözlerinin içine baktım.

"Nasıl yapabilirsin böyle bir şeyi..?!" dedi, yüksek bir sesle. "Onu böyle bir duruma düşürmeye hakkın yok!" Derin derin nefesler aldı. "Hani çok seviyordun onu... şu bir haftada ne değişti Jennie? Lisa'nın sırtındaki izleri sikik bir oyun için kullanıp, onu herkesin önünde utandıracak kadar ne yapmış olabilir sana!?" Öfkeden tüm bedeni titriyordu. "Ölümüne güveniyordu be sana, ölümüne seviyor seni kızım... nasıl hala canını acıtabiliyorsun?"

Lisa'ya verdiği değer beni gülümsetti.

"Şu kardeş olayına kendini çok kaptırmışsın sen herhalde?" dedim, alayla. "Ne zamandır umursuyorsun Lisa'yı?" Öfkesi daha arttı. Derin bir nefes alıp "Uzun bir zamandır." dedi, dişlerinin arasında.

Arkamı dönmeden hemen önce "Ne yaptığım veya neden yaptığım seni ilgilendirmez. İşine bak, karışma bana." dedim. Kolumu sertçe kavrayıp beni kendine döndürdüğü an, kolunu sertçe ittirdim. "Bir daha sakın... sakın canını yakmaya kalkışma. Çünkü bir daha onu böyle üzdüğünü görürsem ya da duyarsam, bu sefer canını yakan ben olacağım."

Kaşlarımı kaldırıp "Tehdit mi ediyorsun sen beni?" dedim. Öfkeyle soluyup "Ne anladıysan o." dedi. Yüzüne bir bakış atıp yanından geçip giderken, ana yoldan hemen bir taksi çevirerek adresi verdim.

Başımı cama yaslayıp titrek bir nefes aldım.

Son bir adım.

Son bir acı.

Otelin önüne gelip içeri girdim ve asansörün olduğu tarafa yönelip bindim. En üst kata basıp beklemeye başladığımda, tırnak kenarlarımda oluşan yaraları daha çok soydum. İşaret parmağım kanamaya başladığında umursamadım ve açılan kapıdan çıkıp karşımdaki kapıya ilerledim.

İki kez tıklayıp beklemeye başladığımda, saniyeler içine açtı kapıyı. Çökmüş gözaltları, dağılmış saçları ve kızarmış gözleri karşıladı beni. Bakışlarımı yüzünden çekerek omzuna çarpıp içeri girerken kapıyı arkamdan kapattığını duydum.

Montumu koltuğun üzerine bırakıp çantamı masanın üzerine koyarken yorgun bakışlarını yüzüme çevirmişti. Dudağının kenarında beliren gülümseme ile başını eğdiğinde acıyla yutkunduğunu gördüm. İfadesiz bakışlarımı yüzünden çekmedim. Canını böylesine acıttığımı bilmeme rağmen çekmedim.

"Niye yaptın bunu?" dedi, kısık bir sesle. "Canımı acıtmak için mi?" Çenesi titrerken sıkıca gözlerini yumdu. "Neler yaşadığımı bilmene rağmen yaptın bunu, beni herkesin önünde küçük düşürmek için yaptın. Peki tatmin oldun mu Jennie?" Sertçe yutkundum. "Susuyorsun."

Uzun bir sessizlik oldu.

"Neden böyle olduk?" dedi, sessizce. "Cidden soruyorum çünkü anlamıyorum. Jennie biz neden böyle olduk?" Sesi acı çeker gibiydi. Kalbimin üzerine daha da fazla yük bindi... kaldıramayacaktım. "Çok güzel gidiyorduk, hiçbir sorun yoktu."

~Manolucci~  {JENLİSA} G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin