Bölüm 117

4.8K 140 2.1K
                                    

250 yorum sınırı.

Keyifli Okumalar💕

________________

Lisa

Yüzümde kuruyan kan damlaları vardı. Elimde tuttuğum sapı kandan dolayı yapış yapış olmuş bıçağı yere bıraktım, metalik ses kulaklarıma doldu. Oturduğum sandalyeye yasladığım sırtımdan terler boşalıyordu.

Nefes nefese karşımdaki herifin paramparça olmuş yüzünü incelerken ister istemez gülümsedim. "Öldün mü lan?" dedim, sesimdeki alayla. "Lütfen öldüm deme Salvatore, daha yeni başlıyorduk."

Tahta sandalyedeydi, elleri arkadan kalın halatlarla, ayakları demir zincirlerle bağlanmıştı. Gözlerini aralayamıyor, hatta yüzünden boşalan kanlar yüzünden nefes almakta da zorlanıyordu.

Hemen yanı başımdaki Jackson yere bıraktığım bıçağı eline aldı, bakışlarım ona döndüğünde göz göze geldik. "Ellerini yaralandı hep.." dediğinde gözlerim parmak boğumlarımdaki kesiklere kaydı. "..sopayla hallet demiştim."

Cevap verme gereksinimde bulunmadım, yeniden karşımdaki herife döndüm.

O otel odasında yaşananların, kaza yapmamıza sebep olduğu o gecenin üzerinden ne kadar geçmişti, bilmiyordum. O günden itibaren her yerde aramıştım onu. Taş üstünde taş bırakmamıştım onu bulabilmek için resmen. Ama hiçbir iz yoktu.

Jackson'ın Niall Manoban için çalıştığını öğrenir öğrenmez aklımdan direkt bu herifi yakalama düşüncesi geçmişti. Ama Jackson, onun hakkında bir şey bilmediğini söylediğinde bu planım suya düşmüştü. Bu yüzden yeni bir plan yapmam gerekiyordu.

Niall Manoban ile Salvatore'un oldukça yakın olduklarını bilinen bir şeydi. Niall Manoban'ı ve adamlarını içeri attırmayı başarabilsem Salvatore tamamen savunmasız kalacaktı ve onu bulmam her zamankinden daha kolay bir hale gelecekti.

Niall Manoban'ı hapse sokmak istememin bir sebeplerinden biri de bu herife ulaşabilmekti.

Niall Manoban içeri girdikten sonra aynı dediğim gibi de oldu. Jackson ve Chris haftalardır bu heriften iz bulabilmek için uğraşıp durdular ve en sonunda bir konum saptamayı başarabildiler. Chris, Salvatore'un eski ev adresinden kimlik numarasına kadar bütün bilgilerini ortaya çıkartmıştı ve her saniye, adım adım onu takip ediyordu.

Bu gece saat 1'de, Amerika'ya gitmek için yola çıkacağı ortaya çıktığında harekete geçmiştik.

Jackson ondan önce davranıp diğer adamlarımla beraber havaalanına 2 saat önceden varmış ve Salvatore taksiden iner inmez paketleyip buraya, karşıma getirtmişti.

Ağzına dolan kanı yere doğru tükürdü, tam ayaklarımın önünde. Bakışlarımı yerden ayırıp gözlerinin içine baktığımda, baygın bakışlarının arkasındaki öfke ve nefret gördüm. Şu an beni öldürmek istiyordu. Hatta o kadar öldürmek istiyordu ki, aynı bir köpek gibi hızlı hızlı soluyup duruyor, gözlerini gözlerimden bir an bile ayırmıyordu.

Göz kırpıp bacak bacak üstüne attım karşısında. "Ne bu sinir? Az sakin ol ya, ne yaptık sanki." Alayla söylediğim cümleden sonra hafifçe gülümsedi, ardından gülümsemesi genişledi ve kanlı dişlerini göstererek dilini dudağının üzerinde gezdirdi. Gülümsemesi kahkahaya dönüştüğünde kısık gözlerle onu izledim.

Gülmesini kesmeden, "Beni buraya getirdin Lisa." dedi, zorlukla. "Eee? Ne oldu şimdi? Bir zafer kazandığını falan mı sanıyorsun sen..." Gülüşleri kesildi ve ciddi bir şekilde baktı bana. ".. buradan bakıldığında aşırı acınası duruyorsun, ondan söylüyorum bunu."

~Manolucci~  {JENLİSA} G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin