Bölüm 44

1.6K 133 289
                                    

200 yorum sınırı

Keyifli Okumalar💕

Zihnimin aralık kalan kapısından içeri süzülen düşünceler kıymık gibi batarken derin bir iç çektim. Cama doğru yasladığım başım araba ani hareketler yaptıkça yasladığım yere çarpıyor, sinirlenmeme sebep oluyordu.

Patrick'in o konuştukları hala aklımdan çıkmamıştı.

Onu Amerika'ya götüreceğim.

Lisa'yı tanıyordum, biliyordum o beni bırakıp gitmezdi. Gidemezdi. Ama yine kalbimde beliren ve resmen delirecekmiş gibi hissettiren o şüpheyi silemiyordum. Patrick Lisa'nın ruhsal sağlığından endişe ettiğini ve bu yüzden onu götürmek istediğini söylemişti. Fakat Lisa benden ayrılmak zorunda kaldığında ki ruh halinin, tavırlarının ne olacağını bilmiyordu.

Lisa'yı çok iyi tanıyordum. Çocukluktan itibaren çok bağlıydı bana, benden ona. Daha ilişkimize başlayalı aylar olmuş olmasına rağmen sanki yıllardır sevgiliymiş gibi hissediyordum. Belki de yıllardır Lisa'nın bana gösterdiği o sevgi yüzünden böyle hissediyordum.

Bana olan aşkı çok fazlaydı. Bana bakarken ışıl ışıl parlayan gözlerinden, yüzümü gördüğü an oluşan o gülümsemesinden... her şekilde bunu hissediyordum.

İlişkimiz birkaç iniş çıkış yaşamış olsa bile yaşanan onca olaya, kavgalara, gerçeklere... beraber göğüs germiştik. Her zaman onunlaydım, hep yanındaydım. Bundan sonra da aynı şekilde devam edecekti.

Bildiğim tek bir şey vardı, o da Lisa'dan asla vazgeçmeyecek olmam. Ne olursa olsun.

Taksi ücretini ödeyip arabadan indiğimde geldiğim adrese baktım. Lisa Taehyung'larda olduğu için yanına gitmek istemiştim. Gittiğimde evin ışıklarının kapalı olduğunu ve evde kimsenin olmadığını görünce Taehyung'u aramış ve nerede olduklarını sormuştum. Karşısında durduğum barın adresini atmıştı.

Oldukça küçük görünen mekana giriş yaptığımda beni çok basık bir ortam karşıladı. Gümbür gümdür çalan müzik de cabasıydı, dışardan bile rahatlıkla duyulabilen bir ses seviyesinde çalıyordu. Üstelik mekan öyle kalabalıktı ki iğne atsam yere düşmezdi. Bir an sıcaklıktan dolayı nefes alamasam da, birbirine karışan parfüm, ter, sigara ve alkol kokusu tüm dikkatimi dağıtarak midemi altüst etti.

Kafamızın üzerinde dönen kocaman parlak bir top ve başımı döndürecek vaziyette yanıp sönen ışıklar dikkatimi çekti. Alkol büfesinin hemen üzerindeyse ortama rengarenk ışıklar saçan aparatlar parlak topun yanı sıra dönüp dönüp duruyordu. Büfenin önü ise hemen hemen bir sürü insanla doluydu. Dışarıdan ne kadar küçük görünse de oldukça büyük bir yerdi.

Alkol tezgahının önünde yiyişen çiftleri görmem ile yüzümü buruşturdum. Birbirine sürtünerek dans eden insanların arasından geçmek epey bir zorluyordu fakat Taehyung'ları bulmalıydım.

Sonunda pistten çıktığımda geniş oturma alanlarına ulaşabilmiştim. Bakışlarımı etrafta gezdirirken az ilerideki direkte dans eden Taehyung'u gördüm. Jungkook aşağıdan ona bir şeyler söylüyordu fakat o umursamadan dönmeye devam ediyordu.

Bir kaç adım atarak yanlarına yaklaşırken Lisa görüş alanıma girdi. Bacak bacak üzerine atmış, yüzündeki ciddi ifade ile telefonu ile uğraşıyordu. Etrafında olan bitenlerle ilgilenmiyor, kendini soyutlamış bir şekilde telefonuna bakıyordu.

Gülerek yanlarına ilerlediğimde Taehyung yukarıda bulunana direkten bana el salladı. Jungkook başını bana döndürerek selam verdiğinde Lisa'nın olduğu masanın üzerine çantamı bıraktım.

~Manolucci~  {JENLİSA} G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin