Bölüm 110 [M]

3.7K 148 7.8K
                                    

250 yorum sınırı.

Bölümün bir kısmı cinsellik içermektedir, rahatsızlık duyacaklar okumasın lütfen, teşekkürler

Keyifli Okumalar💕

Jennie

Çevirdiğim omletle beraber dış kapının kapanırken çıkardığı sesi işittim. Lisa gelmiş olmalıydı. Elindeki poşetlerin birbirine değdikçe çıkardığı sesler kesildiğinde mutfağa girdiğini anladım. Hiç aldırmadan yaptığım işe odaklanıp bir şeyler hazırlamaya devam ettim. Dolabın hemen önünde bir gölge gördüğümde derin bir nefes aldım.

Yanıma geliyordu.

"Ne yapıyorsun?"

O kadar sakin ve özür dileyeceğini belli edecek bir ses tonuyla sormuştu ki bu soruyu, ona bakmak istedim ama bunu yapmadım.

"Yemek." Aynı şekilde benim ses tonumda gayet sakindi.

Sabah yaşadığım ve tanık olduğum o anlar gözümün önüne geldiğinde alt dudağımı dişledim sertlikle. Eve yarım saat önce gelmiş olmamıza rağmen içimdeki öfkeden bir türlü kurtulamıyordum.

İlk uyandığımda Lisa'nın yanımda uyumadığını gördüğüm için üzülmüştüm çünkü o akşam geleceğini söylemişti. Telefonumu elime alıp mesajlarımda gezinmeye başlarken değişik bir hesaptan gelen bildirim dikkatimi çekmişti. Lisa ve o pisliğin olduğu bir fotoğraf ve altına da konum atılmıştı.

O fotoğrafı ilk gördüğümde gözlerimin dolduğunu çok net bir şekilde hatırlıyorum ama neden dolduğuna anlam veremiyordum. Lisa'nın bana bunu yapmayacağımı bilmeme rağmen anlık bile olsa kalbimde canımı yakan küçük bir şüphe oluştuğunu inkar edemezdim.

Yataktan kalktığım an ne yapacağımı bilemez bir şekilde Carla'yı aramış ve Lisa'dan haberi olup olmadığını sormuştum. Telaşlı halimi anladığı için apar topar evime gelmiş ve neler olduğunu anlatmamı istemişti. Tam o esnadan Jackson aramış ve Lisa'nın nerede olduğunu, dün gece neler yaşandığını hepsini birden anlatmıştı.

Jackson'ın söylediklerini dinlerken beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Lisa baygın bir şekildeyken o iki pisliğin ona dokunma olasılığı tüm bedenimi öfkeden titretti ve o an düşünebildiğim tek şey ikisini birden gebertmekti.

Jieun'un yanağında patlattığım sağ elimi oynattım. Kendimi kontrol edemeyip var gücümle saldırdığım için kendime de zarar vermiş ve bileğimi incitmiştim.

"Jennie," Onun bir cümle kurmasını beklerken aynı zamanda kırmızı biber doğruyordum, sırtım ona dönüktü. "Sevgilim, bebeğim, güzelim, hayatım..." diye sıralarken kaşlarım havalandı. "Konuşalım mı biraz... hm?"

Elimdeki bıçağı kesme tahtasının üzerine bırakıp ellerimi hızlıca lavaboda yıkadım ve iç çektim derince. Ocağı da hızla söndürüp omleti bir tabağa aldım. "Lisa." dedim. Sonra aniden yüzümü ona döndüm. "Şimdi değil."

"Ne zaman?" dedi, ısrarla.

"Lisa lütfen, hala sinirim geçmedi sana patlamak istemiyorum." dedim, gözlerinin içine bakarak. Eliyle kendini gösterdi. "Patla ya, bana patla. Ama şu siktiğimin olayını bir an önce unutalım gitsin."

Bir süre cevap vermedim. Lisa gözlerini benden çekip buzdolabını açtı ve sürahiyi alıp kapattı. Bardağa doldurduğu soğuk suyu dudaklarına yasladığında onu izliyordum. Çenesine kadar damlayan suyu elinin tersiyle silip sesli bir nefes verdi ve bana döndü. "İçten içe bana kızgınsın çünkü, biliyorum."

Dudaklarımı dilimle ıslatıp gözlerimi kapadım birkaç saniyeliğine. Sertçe yutkunduğumda bakışlarımız kesişti. "O iki sürtükten de nasıl nefret ettiğimi biliyorsun değil mi?" diye mırıldandım. "Aynı ortamda bile bulunmanıza katlanamadığımı, göz göze geldiğinizde bile öfkeden deliye döndüğümü biliyorsun.." Bir kez ağırca salladı başını. "Ve bunu bile bile o evde kaldın. Hiçbir bahane duymak istemiyorum Lisa, orada olduklarını göründüğün an çıkıp gitmeliydin oradan." Elimi saçlarımdan geçirdim. "Bir de o pisliğin elinden kahve içtin, öyle mi?"

~Manolucci~  {JENLİSA} G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin