Bölüm 116 [M]

2.4K 140 400
                                    

250 yorum sınırı.

Keyifli Okumalar💕

_______________

Jennie

Uykulu gözlerle başımı yana çevirdiğimde yatağın boş olduğunu fark ettim, derin bir nefes alarak ellerimle gözlerimi ovuşturup bir süre ayılmaya çalıştım. Gözlerimi açmayı denediğimde yanımdaki yastığın üzerinde duran çiçek buketini fark ettim, hemen yanındaki komodinin üstünde bulunan kahvaltı tepsisini gördüğümde kaşlarım çatıldı.

Bakışlarımı odamın içinde gezdirdiğimde yatağımın tam karşısındaki makyaj masama yasalanan Lisa'yı gördüm. Üzerinde siyah bir tişört vardı. Altında ise, düz siyah bir eşofman. Kollarını göğsünde bağlamış, yüzündeki tebessüm ile beni izliyordu.

Bakışlarımı gözlerine çıkardığımda Lisa, gözlerimin içine gülümseyerek baktı. Dudaklarının bir kısmı yukarıya kıvrılmış, dudak kenarındaki kırışık hafif ortaya çıkmıştı.

"Günaydın güzelim." dedi, neşeli çıkan sesiyle.

Dirseklerimden destek alıp yatakta doğruldum ve aynı onun bana baktığı gibi baktım. "Günaydın." diye mırıldanmamla gözlerim sağ tarafımdaki çiçek buketine kaydı. Beyaz gülleri kucağıma alıp ona baktığımda elini ensesine attı ve birkaç kez okşayarak, "Güzel görünüyordu." diye mırıldandı.

"Nereden buldun sabah sabah?"

Omuzlarını dikleştirdi. "Biri satıyordu yol kenarında, aldım bende." Bakışlarını benden çekip kahvaltı tepsisine bakmaya başladığında sinsi bir şekilde gülüp işaret parmağımı ona doğru uzattım. "Sabahın köründe açık bir çiçekçi bulmak için bütün Seul'u gezdiğine yemin edebilirim."

Ellerini cebine yerleştirip yaslandığı masadan ayrıldı. "Hadi ya..." dedi, ağzının içinde bana doğru ilerlerken. "Tüh, yakalandık."

Yatağın ucuna oturduğunda bir süre gözlerinin içine baktım. "Gece geleceğini sanıyordum." diye mırıldandığımda dudaklarını birbirine bastırıp başını eğdi. "İşim vardı." Buketi bir kenara bıraktım. "Tamam, biliyorum işinin olduğunu. Ondan sonra gelmeni bekledim."

Başını iki yana salladı. "Hayır ya, Jieun mevzusu değil. Jackson'la konuşmam gereken önemli bir mesele vardı."

Gözlerimi kıstım. "Hm." Mırıldanıp önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Mesajlaştıktan sonra arayacaktım aslında ama uyumuşum." Duraksadım. "Ne yaptınız?

"Ne demek ne yaptınız?"

Gözlerimi devirdim. "Nasıl imzalattırdın onu soruyorum."

Yüzünde aptal bir sırıtma meydana geldi. "Sadece iyi davrandım, ve biraz sarhoş olmasını sağladım. Salak saçma bir şeyler uydurdum, yedi salak." Derin bir nefes aldım. "Öyle yani."

"Gece nerede kaldı?"

"Jackson'la yakında bir otele götürüp oda tuttum. Büyük ihtimalle uyandığında hiçbir şey hatırlamayacak ve.." Kolunu kaldırdı ve saatine kısa bir bakış attı. "..14:00'da olacak olan toplantıda babası ve abisi ağzına sıçacak."

Derin bir iç çekip, "Her neyse." dedi ve komodininin üzerindeki tepsiyi alıp kucağıma bıraktı. Tabakta iyi piştiği belli olan omlet, kızartılmış ekmeğin üzerine konmuş hindi füme, birkaç kahvaltılık ve son olarak portakal suyu vardı.

"Nereden esti bu böyle?" deyip gözlerimi ona çevirdiğimde beni izlediğini gördüm. Dudaklarını büzüp, "Hiç.." dedi, sessizce. "Sadece son zamanlarda yaşanan olaylardan sonra sana fazla vakit ayıramadığımı fark ettim."

~Manolucci~  {JENLİSA} G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin