Bölüm 115

1.9K 138 2.1K
                                    

250 yorum sınırı.

Keyifli Okumalar💕

_____________

İri iri yağan yağmur damlaları pencerenin camına kırılmasını emreder gibi sert sert çarpıyordu. Gökyüzünü kasvetli bir hava esir almıştı. Daha yaz ayında olmamıza rağmen hava bir anda değişivermişti ve neredeyse iki gündür durmadan yağmur yağıyordu.

Bakışlarımı camdan ayırıp tekrardan salondaki koltuğa kendimi bıraktım. Bacak bacak üzerine atıp karşımdaki kişiyi dikkatle dinlemeye başlarken elimi çeneme yasladım.

Carla, Bogum'un ona ettiği çıkma teklifini heyecanlı bir şekilde anlatıyordu. Jisoo, Suzy, Karina ve ben ise heyecanlı bir şekilde onu dinliyorduk.

Carla, "Yani hiç beklemediğim bir anda oldu, çok aniydi." dedi, sesi git gide kısılırken. "İlk bir on saniye falan ne yapacağımı bilemedim zaten, aşırı gerildim." Yüzünde güller açıyordu resmen. "Ama toparladım sonradan. Hayatımda hiç bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum."

Jisoo gözlerini kıstı. "Zaten sevgili gibiydiniz siz. Sen nereye gitsen, Bogum'da oraya."

"Resmileştirmiş olduk bir nevi."

Karina ellerini birbirine çarptı. "Sonunda bütün çiftlerimiz tamamlanmış oldu. Artık sapımız yok." Kısık bir sesle güldüm. "Taemin hala sap bildiğim kadarıyla." Suzy kafasını iki yana sallayıp bana döndü. "Hayır hayır, sevgili yaptı o çoktan."

Gözlerim açıldı. "Hadi ya, kaç zamandır görüşemedik haberim yok ki." Dudaklarım hafiften büzüldü. "Bir gün toplanalım yeniden, özlemişim." Hepsinden onaylayan mırıltılar çıktığında karşımdaki dağınık masayı toplamak için ayaklandım.

Birlikte toplamaya başlarken Suzy bir telefon görüşmesi yapacağını söyleyerek dışarıya çıkmıştı.

Kısa süre sonra sofrayı toplamıştık. Suzy'nin acil bir işi çıktığı için Karina'da onunla birlikte gitmişti. Jisoo ise Rosé ile buluşacağını söyleyerek yarım saate yanınızdan ayrılmıştı.

Şimdi ise Carla bize kahve hazırlıyordu. Mutfak masasında otururken gözlerim perdenin bir kısmının açık bıraktığı cama ilişti, gökyüzünün griliğini izledim uzunca. Dirseğim masada, yanağım yumruk yaptığım elimin üzerindeydi.

Dakikalar sonra önüme koyulan fincanla burnuma kahve kokusu doldu, gözlerimi camdan alıp Carla'ya çevirdim ve gülümsedim. "Teşekkür ederim.''

"Afiyet olsun,'' dediğinde karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu. "Neye daldın öyle uzun uzun?''

Omuz silkip fincanı kavradım, "Hiç ya,'' diye mırıldandım sessizce. "Gökyüzünü izliyordum sadece."

Başını çevirip o da camdan baktı. "İki üç güne açacakmış hava. Sanki kış ayındayız şu renge bak." Kahvesinden küçük bir yudum aldı konuşmaya devam ederken; "İçi karartıyor resmen." Carla'nın dalgın sesi kulaklarıma ilişince gözlerimi baktığım camdan ayırıp ona çevirdim. İnce uzun parmakları kahve fincanının üzerinde ağırca geziyor, gözleri ise bu durumu seyrediyordu.

Gözlerimiz birbirine çevrildiğinde dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. "Şu yüzündeki ifadeden anlıyorum ki, sanırım Lisa biraz özlenmiş." dedi, yarı alayla. Genişçe gülümsedim. "Nereden anladın?"

Kaşlarıyla yüzümü işaret etti. "Boş boş etrafa bakınıyorsun hep. Bir de arada bir gözün dalıyor." Göz kırptı. "İyi bir gözlemciyim."

Kesinlikle öyleydi.

"Şirketteydi o sabah, gelecek mi buraya?" diye sorduğunda bileğimdeki saatime kısa bir bakış attım. "Akşam 7 gibi uğrarım dedi ama, bir saat geçti. Yoğun galiba biraz." Sıkıntıyla derin bir iç çektim. "Yazmadı da."

~Manolucci~  {JENLİSA} G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin