*bölüm şarkısı: Gönlüm Ataşlara Yandı- Kerim Yağcı"Geliyor yine tipini siktiğim."
Sinirle yumruklarını sıkarken bir yandan da mırıldanıyordu hâlâ küfürlerini. Elleri kaşınıyordu yine oğlanı dövmek için. Uygun bir anını kolluyordu. Geçen sefer Tarık'ı sıkıştırdıkları aklına gelince daha da sinirleniyordu.
"Abi kavga çıkarma bak. Babam geçen sefer ağzıma sıçtı." Cevo kendisine yalvaran gözlerle bakarken başını salladı sadece. Kavga değildi şimdilik niyeti. Ama üzerinden sinirini atmak için ağız dalaşı yapmazsa kendine gelemezdi.
"Oo tasmasız itlerimiz gelmiş. Keşke senin yarım ekmeği atmasaydık Tarık verirdik önlerine şimdi."
Esmer oğlan kendilerine laf attıklarını anlayınca dişlerini sıktı. Bulaşmayım diyip diyip kendini bir şekilde Ali'yle üst üste kavga ederken buluyordu. Yanında yürüyen arkadaşlarıyla beraber adımlarını yavaşlattı.
"Sokak köpekleri sizin haram ekmeğinize kaldıysa sıkıntı kardeş."
Ali sinirle atılırken yanında duran Tarık koluna yapışmış bir yandan da kulağına fısıldıyordu. "Abi kurban olayım sakin ol bak."
Ali kolunu silkelerken bir yandan da kendini sakin olmak için telkin ediyordu. Bu zamana kadar boğazından bir tane haram lokma geçmemişti. Babası böyle öğretmişti. Hep 'Oğlum illa günahların olacak ama sakın haram lokma yeme ha. İnsan başkasının hakkını yerse her kötülüğü yapar.' derdi oğluna. Babası ölünce de bütün sorumluluk ona kalmıştı. Bu zamana kadar ne anasının ne bacısının ne de kendisinin haram lokma yemesine izin vermemişti.
Karşısındaki esmer oğlanla kavgaları yıllar öncesine dayanıyordu. Babasının senelerdir işlettiği küçük mahallenin sonundaki meyhaneyi işletmeye başladığından beri daha da kinliydi esmer oğlan. İstemiyordu böyle şeyleri mahallede. Ali de gıcıklığına yapar gibi dükkanı satmıyor benden de oğluma devrolacak diyince daha da sinirleniyordu.
"Merak etme kardeş bizim boğazımızdan haram lokma geçmez çok şükür. Alnımızın teri o ekmekler."
Çıt çıkmazken Yavuz, Ali ona saldırsın istiyordu. Saldırsın ve bir kavga çıksın. Ali'ye kinliydi. Her zerresinden nefret ediyordu onun. Çocukluktan beri sevmezdi onu. Ne zaman Ali onların evinin önüne gelse annesi onunla ilgilenirdi. Ali ne zaman güzel bir şey yapsa övülürdü ailesi tarafından. Ali'den nefret ederdi o yüzden. Onunla kıyaslanmaktan, aşık atmaktan bıkmış usanmıştı. Uzun zaman sözlü kavgalar hariç sataşmamıştı Ali'ye de zaten. Ama ne zaman ki babasının dükkanını işletmeye başladı o zaman daha da kinleşmişti. İnsanları zehirliyordu orada. Bir gün ağız burun kavga edince alışkanlık olmuştu ikisinde. İlla haftada iki kavga ediyorlardı.
"Bu namuslu, ahlaklı tavırların bana sökmez Ali."
Yavuz ellerini kot pantolonun cebine sokarken kendine öfkeyle bakan ela gözlere baktı. Gözlerinin beyazı sinirden kırmızıya dönmüştü. Tam saldıracak kıvama gelmişti.
"Yavuz siktirme bana belanı pezevenk. Git şuradan."
Kaşları öfkeyle çatılırken esmer gencin burnundan soluyordu. Tam koşturup üzerine gideceği zaman araya Ali'nin amcası Eşref girmişti.
"Oğlum noluyor gene lan? Bir bıkmadınız kedi köpek gibi dalaşmaktan."
İkisinden de çıt çıkmazken yaşlı adam ikisine sinirle bakıyordu. Mahallenin en yaşlılarından sayılırdı. İki oğlanı da küçüklükten beri tanıyordu. Başlardaki arkadaşlıklarına bile şahitti. Ne olduysa birden araları bozulmuştu.
"Amca bırak şu şerefsize haddini bildireyim."
Ali sinirle amcasına bakarken amcası daha da kaşlarını çattı. İkisine de işaret parmağını doğrulturken "Oğlum bir daha duyarsam kavga ettiğinizi sizi ben ayağımın altına alırım ha! Bu zamana kadar bir şey demiyordum ama yettiniz artık siz. Dalaşmayın birbirinize." diye son sözlerini söyleyip uzaklaştı.
İki gencin yanındaki arkadaşları da derin nefes alırken kavga olmadığına seviniyorlardı. Bu durumdan onlar da hoşnut değildi artık. Yavuz'la Ali kavgalı diye onlar da konuşamaz olmuşlardı. Yavuz'un arkadaşı Semih ile Tarık kapı komşularıydı ama birbirlerine selam bile vermez olmuşlardı sırf bu kavgalardan.
"Amcam dedi diye seni dövmüyorum bugün Yavuz Efendi. Şimdilik kurtuldun dayaktan."
Yavuz sinirle gülerken el hareketi çekmemek için zor tutuyordu kendini. Yavuz aralarındaki bu kavgayı başlatmış olsa da Ali de çok güzel devam ettirmişti. Hiçbir zaman geri kalmamıştı. Yavuz ona ilk vurduğu an nedenini sorgulamadan o da ona vurmuştu. İkisi de bu kavgayı devam ettiriyordu.
"Senden ne dayak yiyeceğim ben lan Kıvırcık Ali. Sen şükret asıl."
Bu duyduğu lakapla daha fazla yerinde kalamadı Ali. Allah ne verdiyse esmer oğlanın üzerine koştururken yumruğu gelişi güzel sallamıştı. Ne olduğunu anlamadan diğer gençler de birbirine saldırırken ortalık savaş alanına dönmüştü. Ali, Yavuz'un yüzüne gelişi güzel vururken esmer oğlan birden onu altına alıp bir yandan da o yumruklamaya başlamıştı. Böyle bir süre devam ettikten sonra mahalledeki esnaflar gelip ikisini de ayırmıştı.
"Oğlum yazık değil mi lan şu halinize? Suratlarınıza bakın."
İkisi de burnundan solurken Yavuz, Ali'nin dağılan suratını inceliyordu. Kıvırcık kumrala çalan kısa saçları toz içinde kalmış burnundan akan kanı durdurmaya çalışıyordu. Dudağının kenarında da koca bir yara vardı. Kendisi de ondan farklı değildi. Kaşının biri yarılmış dudağı patlamıştı. Gözünün biri de şişmişti.
"Bakın oğlum böyle gitmez bu. El mi sıkışıyorsunuz ne yapıyorsanız yapın. Kavga bari yapmayın mahallede kocaman adamlarsınız. Çocukları da korkutuyorsunuz sonra."
Mahallede hac umre işlerine bakan acenteci Muhsin konuşurken ses çıkmıyordu. Birden kuvvetli bir ses duyuldu.
"Yavuz!"
Yavuz babasının sesini duyunca yutkundu. Ali pür dikkat onu izliyordu. Gözünün titreyişine şahit olmuştu. İçinden babasından korkuyor herhalde diye düşünmüştü. Sert biriydi de zaten Yavuz'un babası Orhan. Küçükken korkardı Ali ondan.
Adam oğlunun yanın gelip kafasıyla oğlunun ayağını kalkmasını söyleyince Yavuz'un beti benzi daha çok atmıştı. Ali çatık kaşlarla bakıyordu. Yavuz ayağa kalkınca aniden onun yüzüne yediği darbeyle dondu kaldı Ali. Yavuz bir süre yüzü yana yatık şekilde bekledi. Kimseden çıt çıkmıyordu hâlâ.
"Kaç yaşına geldin ulan. Bıktım senin taşkınlıklarından şerefsiz. İt kopuk oldun iyice bir baltaya sap olamadın. Gelme lan düzelene kadar eve."
Adam bir daha bir şey demeden arkasını dönüp giderken Ali ürperdi. Sert olduğunu biliyordu zaten bu adamın. Ama kendi oğlunu mahallede herkesin önünde böyle bir duruma sokacağını da düşünmezdi. Gözleri esmer oğlana gidince hâlâ adamın bıraktığı gibi yere boş boş baktığını gördü.
Arkadaşları kolundan tutup ona bir şeyler söylerken o sadece gözlerini kaldırıp Ali'ye kin dolu bir bakış attı. Ali o bakışların altında bir anlık gördüğü hüzünle dumura uğradı. Kimse kimseye bir şey demeden dağıldı sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metrisin Önü (b×b)
Teen Fiction'bir tek seni sevdim, gerisi yalan...' Ali ve Yavuz çocukluk arkadaşıydı. Düşman olmuşlardı.