𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 26

1.6K 145 30
                                    

Tüm gün çalışmaktan ve insanların dertlerine çözüm aramaktan yorulan Yüce Omega geç olmadan yatıp uykusunu alabilmek için önceki günlere göre daha erken çekilmişti odasına. O kadar bitkin hissediyordu ki hamile olanın durumunu görevli betaya sormayı bile unutmuştu. Bir yandan saçındaki tokalardan tek tek kurtulurken bir yandan da rahat bir uyku çekebilmek için papatya çayını yudumluyordu.

Dalgın dalgın aynadaki yansımasını izledi. Beyaz tenli alfayla araları çok kötü bozulmuş, geçen bir ayda ikisi de düzeltmek için bir adım atmamıştı. Jimin kırgındı, kendisine söylenen lafların hak ettiğinden daha ağır olduğunu düşünüyordu. Ama bir yandan da özlüyordu işte, gelip yaptığı saygısızlık için özür dilesin istiyordu. Affetmeye ve kendi hatasını onun önünde kabullenmeye hazırdı.

Tokaların esaretinden kurtulup sırtına dökülen sarı saçlarını saç fırçasıyla tararken kapısının çalındığını işittiğinde kalbi heyecanla çarpmaya başladı. Onu düşündüğünü hissetmiş ve gelmiş olabilir miydi? Başka kimse ona bu saatte, istirahat etmeye çekilmişken rahatsızlık vermezdi.

"Gel." dedi elinden geldiğince heyecanını yansıtmamaya çalışarak. İçeri giren ve önünde saygıyla eğilen alfa ise ne yazık ki beklediği alfa değildi.

"Rahatsız ettiğim için affedin efendim. Yüce Delta habersiz bir şekilde geldi. Köşke yaklaşmak üzereler." Namjoon'dan aldığı bu haberle omega uykusunun tamamen açıldığını, omzundaki yüklerin birden uçup gittiğini hissetti.

"Seoho uyudu mu?" diye sordu. Koşar adım dairesinden çıkarken. Namjoon "Hemen öğrenmeye gidiyorum efendim." dediğinde ekledi: "Eğer uyanıksa onu da getir, babasını çok özledi."

Jimin de abisini çok özlemişti. Sonunda tüm bu sorumluluktan kurtuluyor olmasının yanında ona olan hasretinin bitmesiydi içinde yeşeren mutluluğun nedeni.

Çok sürmeden köşkün kapısında deltayı karşılamak için küçük bir topluluk birikmişti. Jimin en önde onlara doğru yaklaşan arabaya bakıyor, gülümsemesine engel olamıyordu. O anki mutluluğundan fark edemediği Yoongi ise bir kenarda, dudaklarına asılmış gülümsemeyi izliyordu. Seoho uyuduğu için babasını sabah görecekti, bu onun en güzel doğum günü sürprizi olacaktı.

En baştaki araba tam önlerine gelerek durduğunda Jimin birkaç adım daha yaklaştı. Deltanın neden apar topar, kimseye haber vermeden geldiğini bilmiyordu ama o an önemsizdi. Esmer tenli adam arabadan iner inmez kollarına atlamıştı.

Taehyung hasret kaldığı kardeşinin saçlarını okşayıp sıkı sıkı sarılırken kendisini karşılamak için gelen diğer kişiler umrunda olmadı. Önceliği ailesiydi, geri dönene dek evini ne kadar özlediğini fark edememişti. Oğlunun doğum günü için göndermeyi planladığı hediyeyi şimdi kendi elleriyle verecek olma düşüncesi bile daha güzel geliyordu.

"Hiç haber göndermedin, iki kelama layık görmedin mi beni?" Taehyung turunçgil gibi kokan kardeşinin başına öpücük kondururken "Sen benim en değerlilerimdensin, nasıl buna ihtimal verirsin? Anlatacağım bir şey olmadı sadece. Oradan oraya koşturup durduk. Zorluk da çıkarmıyor artık sürüler, savaşa gerek bile kalmıyor."

Jimin geri çekilip abisinin ellerini tutmasına izin verirken gözlerinin içi gülerek baktı. "İyisin ya, gerisi önemli değil."

O esnada arabalardan inen alfaların arkasından gelen omega çekti dikkatini. Giydiği pelerinin başlığını kapatıp kendini gizlemiş de olsa Jimin'in gözünden kaçmamıştı. "Bu kim?" diye sordu omegaya bakarken.

Taehyung başını kardeşinin işaret ettiği yere çevirdi ve sıkıntılı bir iç çekti. "Omegayı benim dairemin yanımdaki boş daireye yerleştirin." dedi daha önce Jeongguk'a verdiği daireyi kastederek.

Jimin'in kaşları şüpheyle kalkmış, omegadaki bakışları abisini bulmuştu tekrardan. Yolculuğu esnasında kızgınlığını bu omegayla geçirdiğini anlamak zor olmamıştı onun için. Bu defa kendisinin de bir suçu yoktu üstelik. "Anlaşılan anlatacağınız bir şey olmuş delta."

Taehyung imalı sözlerle gözlerini kapatmış, lafını açmak istemediğini belli eder gibi "Şu an bunu konuşmayalım." demişti. Omega onun için bir anlam ifade etmiyordu, her ne kadar bu karşı tarafta geçerli olmasa da. Bir önceki seferin aksine kafasını karıştıran, ona duygularını sorgulatan bir şey olmamıştı. Bu yüzden omegayı kızgınlıklarında ona yardım etmesi için yanında getirmişti. Hoş, her halükarda getirecekti ama öbür türlü yeri diğer omegaların yanı olacaktı.

"Pekala, onu konuşmayalım ama konuşmamız gereken başka bir şey var." dedi Jimin sesini alçaltarak. Kastedilen daire şu an doluydu ve bu durumu hiçbir şeyden haberi olmayan abisine baş başa kalabilecekleri bir yerde anlatmalıydı.

Taehyung elini kardeşinin omzuna koyarken sordu: "Söyleyeceğin şey her neyse sabah söylesen olur mu? Şu an Jisun'u ziyaret etmek ve dinlenmek istiyorum. Dediğimi yap yeter."

Cevap vermesine kalmadan delta tekrar alnını öpmüş, vitasının yanına gitmek için Jimin'in yanından ayrılmıştı. Başta ne yapacağını bilmediği için öylece dikilen Jimin omeganın ona doğru yaklaştığını fark ettiğinde verilen emre uyma kararı aldı.

"Beni takip et." dedi mesafeli bir sesle. Duruşu ondan çok daha yüksek bir mevkide olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Kendisine saygı duydurmayı çok iyi biliyordu, sanki bu hayata diz çöktürmek için gelmiş gibiydi.

Omega sesini çıkarmadan peşine takıldı Jimin'in. Beraber köşkün basamaklarını tırmandılar.

Burası tahmin ettiğinden de büyüktü, belki de yüzlerce kişinin eviydi. Betalar birer karınca sürüsü gibi, ne yapacaklarını bilir vaziyette oradan oraya koşturuyor ve görevlerini yerine getiriyordu. Deltanın söylediğine göre katların biri de sadece omegalar için ayrılmıştı. Bu katı göremediği için en alt kat olduğunu tahmin etmişti. Yanlarında gelen alfalar ve birkaç alfa daha girdikleri ön kapının olduğu katta kalıyor olmalıydı çünkü baskın feromonlar kendini en çok orada hissettiriyordu. Güvenliği sağlamak için mantıklı bir yöntemdi.

Ve en üst kat, diğer katlara göre daha sakin ve daha az kapının bulunduğu bu kat lider ve ailesi için ayırılmış olmalıydı. Merdivenin trabzanlarına tutunup başını eğdi ve ortadaki karanlık boşluğa bakarak ne kadar yüksekte olduklarını anlamaya çalıştı. Köşkün ihtişamı şaka değildi.

"Şimdilik burada kalacaksın." Kendisine seslenen omegayla ellerini trabzanlardan çekti. Merakla önünde durduğu kapıya baktı, sonra çatık kaşları sarışın olanı buldu. "Şimdilik mi? Delta, vita uyanana kadar burada kalacağımı söylemişti."

"Eminim daha bunun gibi birçok hayal kuruyorsundur ama bu hayallere fazla bağlanma derim zira deltanın büyüsüne kapılan ve onu arzulayan tek kişi değilsin." dedi Jimin kapıyı tıklatmadan hemen önce. "Unutma ki yüksekten uçan sert düşer."

Taehyung, onun için özel olarak hazırlanmış odadaki geniş yatakta, giydiği beyaz elbise kadar solgun teni ve donuk ifadesiyle derin uykusuna devam eden vitasının tuttuğu elini avuçları arasına almış ağır ağır okşarken "Ben geldim Jisun." demişti kırık sesiyle. "Ben geldim ve sen hâlâ uyuyorsun. Uyan artık, bak yarın Seoho'muz dört yaşına girecek. İlk göz ağrımız seni çok özledi. Hepimiz seni çok özledik."

Cevap vermeyeceğini bildiği halde, kendisini duyuyor olduğunu umut ederek özlemini dile getirdikten sonra avuçları arasındaki eli dudaklarına yaklaştırıp öptü. Vitasının ona geri dönmesini istiyordu ama bunun için fazla yalvarmaya utanıyordu, suçlu hissediyordu. Yabancı bedenlere dokunduğu için, bir yabancıyı düşünüp durduğu için...

"Özür dilerim." demekten alamadı kendini. Başını, ağırlığını vermeyecek şekilde eşinin göğsüne koydu ve kalp atışlarını dinlerken bunun biraz olsun kendini rahatlatmasını umarak gözlerini sıkı sıkı kapattı. Yaşananları hafızasından silmeyi denedi ama başaramadı, onu tekrar buraya sürükleyenin eşi olmadığı gerçeğini unutamadı. Rezil bir insandı. Sorunu neydi? Hislerinin onunla sorunu neydi? Daha kendisini yönetemezken, hislerini yönetemezken koca bir sürüyü yönetmeye çalışıyordu. Jisun şu an uyanık olsa kendisinden daha iyi bir lider olurdu.

"Artık dönmen gerek Jisun, ne olursun dön."

unstoppable desiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin