Akşama doğru Taehyung, sürüdeki karışıklığı çözmüş ve onların sorunlarıyla bir bir ilgilendikten sonra alfaların kendilerine sundukları önerileri oturup değerlendirmişti. Sürü liderliği vazifesini en doğru şekilde yapıyor olması sürünün ona olan bağlılığını da artırıyordu. En nihayetinde deltaydı o. Güçlü olandı, liderlik ruhuna işlenmiş şekilde doğmuştu. Feromonlarında bile boyun eğdirme yeteneği varken bir kurdun ona saygı duymaması imkansızdı. Şimdi de yüzyıllardır parça parça ayrılmış, kendi kendilerini yönetmeye çalışan sürüleri bir araya getirip önderlik sağlamak onun göreviydi. Tek tek sürülerle barış anlaşmaları yapıyor, onları kendi himayesi altına alıyordu. İşi bittiğinde koca dünyaya hükmetmiş olacaktı ama taşıdığı asil ruh sayesinde hiçbir zaman kibirlenmeyecekti. Yönetmeyi bir güç olarak değil, bir görev olarak görüyordu.
Akşam yemeğini yemek için yakını olan alfalarla, kendisi için kurulmuş masada otururlarken parmaklarının arasında tuttuğu kristal küpeye dalgın dalgın bakıyordu. Banyo zemininde bulmuştu bunu, kimin düşürdüğünü anlamak zor değildi. Küpeye baktıkça dün gece gelip duruyordu aklına ama onu atmaya kıyamamış, sahibine vermek de içinden gelmemişti.
Başını kaldırdı ve alfaların birbirleriyle sohbete dalıp onu bir anlığına unutmuş olmalarını fırsat bilerek yanındaki Namjoon'a seslendi. Alfa, içtiği çorbasından başını kaldırıp deltaya dönmüştü tedirginlikle. Kendisinin bir suçu olmadığını biliyordu fakat nihayetinde bu iş olurken o da oradaydı. Ucu illa ki ona dokunacaktı.
"Dün gece odama bir omega gönderilmesini Jimin mi emretti gerçekten?" diye sorduğunda, Alfa tahmin ettiği konunun açılması yüzünden rahatsızca kıpırdandı yerinde.
"Evet efendim, yetkiye sahip tek kişi o olduğu için sesimizi çıkaramadık."
Delta, "Anlamıyorum, böyle bir şeyi bana nasıl yapar?" diye sızlandı dişlerinin arasından. Bunun üzerine Namjoon saygısını bozmamak adına üstün bir çabayla araya girdi: "Ama efendim, omega işe yaramış gibi görünüyor. Sabahına hemen işlerinizin başına dönebildiniz."
"Sıkıntı da o ya zaten." diye kendi kendine sayıkladı Taehyung küpeyi avucunda sıkarken. Namjoon da ne dediğini duyar gibi olmuştu ama anlam verememiş, çok da sorgulamamıştı. Azar yemeden kurtulduğuna şükretmekle meşguldü.
Delta, kızgınlığının henüz geçmediğini biliyordu. Dün geceden sonra çok daha rahatlamıştı evet, ama yemekten hemen sonra odasına gittiğinde yine o ateşin bedenini saracağını tahmin ediyordu. Her ne kadar aklındaki şeyi yapmayacağına dair kendisini telkin etse de kontrolünü kaybettiğinde yapma ihtimali gözünü korkutuyordu.
Güçsüz bir omega, koskoca Delta Taehyung'u korkutuyordu.
❖
Jeongguk hızla inip kalkan göğsü eşliğinde yan daireden gelen sesleri dinlerken dudaklarını ısırmaktan kanatacak raddeye getirmişti. Kokusu yakınındaydı, aklı bulanıyordı, Taehyung kızgınlık yüzünden muhtemelen tekrar muhtaçlıkla kendini çekiyordu ve inlemeleri omegayı çılgına çeviriyordu. Başta odasına başka birini alıp almadığını anlamak için girmişti bu duvarın dibine ama zararlı çıkmıştı çünkü tek ses deltaya aitti.
Daha fazla öylece oturamayacağını fark ettiğinde ayaklandı hazırlanmak için. Çok bir seçeneği yoktu. Kıyafetlerinin hepsi alt kattaki odasındaydı. Burada yalnızca idareten getirdikleri kıyafetler vardı. İçlerinden en davetkâr olanı seçip giyinmeye başlamıştı ki kapısının üç defa güçlüce tıklatıldığını işitmişti.
Kalbi heyecanla çarpmaya başladı. Kendisine hâkim olmaya çalışarak odasından çıktı ve kapıya koştu. "Kimsiniz?"
Kapının arkasındaki alfa "Yüce Delta seni çağırıyor." dediğinde Jeongguk şu an daha güzel bir haber alamayacağının bilinciyle sevinçten havalara uçmuştu. Heyecanının sesine yansımaması için çabalayarak "Tamam, geliyorum." dedi ve hızlıca üzerini girişteki boy aynasında kontrol etti. Bol, şifon gömleği içini gösteriyor, vücut hatlarını ortaya seriyordu. Gayet yeterliydi. Gömleğin eteklerini dar pantolonunun içine soktu ve saçlarını parmaklarıyla düzleyip biraz soluklandı. Ardından kapıyı açıp kendisini beklemeye devam eden alfanın karşısına çıktı. "Gidebiliriz."
Hemen yan daireydi, sesini duyabileceği kadar yakındı delta ona. Ama yanındaki alfa çok uzak bir yere kadar eşlik ediyor gibi dibinden ayrılmamış, deltanın dairesine girene kadar da başında beklemişti.
İsteğine kavuşuyor olmanın sevinciyle bunu görmezden geldi ve kapıyı arkasından kapattığı gibi hızlı adımlarını deltanın odasına yönlendirdi.
Dünün aksine yatağın ortasında oturmuş, çıplak üst bedenini yatak başlığına yaslamış şekilde karşılamıştı onu Taehyung. Nefesleri boğazına dizilirken odanın kapısını gözlerini ondan ayırmadan, geri geri yürüyerek kapattı ve sırtını oraya yaslayıp beklerken "Beni çağırmışsınız deltam." dedi baştan çıkarıcı bir tonda. Mavi ve kırmızı bir çift iris heyecanla üzerinde geziniyor, kıyafetleri varken çıplak gibi hissettiriyordu ona. Dizleri titrediğinde delta feromonlarının bıraktığı bu etkiye lanet etti.
"Yanıma gel." Tutmasını ister gibi kendisine uzatılmış avuç içine bakarken sırtını kapıdan ayırıp birkaç adım attı. Ardından elini ateş gibi yanan ele teslim etti.
Taehyung omegayı tuttuğu gibi kendine çekmiş, yatağa çıkıp üzerine doğru sendelemesine neden olmuştu. İnce beli sabırsızlıkla kavrayıp daha da yaklaştırdı onu bedenine. Göğüsleri birleştiğinde, omeganın omzuna yerleşen boştaki eliyle dans ediyorlarmış gibi bir görüntü çıkmıştı ortaya.
"Eğer kaldıramayacağını düşünüyorsan hemen git bu odadan." diye fısıldadı omeganın dudaklarına bakarken. "Kalırsan, dün geceki kadar nazik olmayacağımı bil."
"Ellerinizde yok olacağımı bilsem de gitmem. Gidersem başka birini benim yerime koyarsınız verdiğiniz sözü unutup. Tıpkı diğer sözlerinizi unuttuğunuz gibi." Sitemli cevabı deltayı o an sinirlendirmenin yanından geçmemişti. Sabah söyleseydi bunları, böyle sakin bir tepki alamayacağının farkındaydı.
"Senden başkası olmaz, yapabilsem iki gece üst üste seni yormazdım emin ol." Boynuna kondurulan sıralı öpücükler aklını bulandırıp dudaklarının istemsizce aralanmasına neden olsa da tamamen kapılmadan önce kalan son mantık kırıntılarını kullanarak "Her gece beni yorabilirsiniz deltam, bundan asla şikâyet etmem." demiş, parmaklarını esmer, kaslı koluna sürterek kur yapmıştı ona.
Delta gömülüp izler bıraktığı boyundan ayrıldığında omeganın ufak gülüşüyle karşı karşıya gelmiş, sabırsızlıkla birleştirmişti dudaklarını. Jeongguk bunu bekliyormuş gibi ellerini Delta'nın yanaklarına koyup ıslak, şapırtılı öpücüğe karşılık verdi. Onun bu kızgınlıkta tamamen değişen halinden sonuna kadar yararlanacaktı elbette.
Bir bacağını diğer yanına atarak kucağına oturdu ve iyice göğsüne yaslanıp omzundaki kolunu çıplak sırtına kadar ilerletti. Onun tenine dokunmak, tek sahibiymiş gibi okşamak inanılmaz zevk veriyordu kurduna. Dudaklarının onun tarafından emilmesi ise kendisine veriyordu aynı zevki. Kasıkları, dudaklarını her içine çekişinde sızlıyordu. Feromonları yine zihniyle oynuyor, fiziksel temasların verdiği hissiyatı beşe, ona katlıyordu.
Delta'nın dili, davet beklemeden ağzına kaydığında inledi ve pürüzlü et parçasını yakalayıp bir şeker gibi emdi. Bu esnada Taehyung'un rahat durmayan elleri dar pantolonunun üstünden kalçasını sıkıyor, memnuniyetsiz mırıltılar bırakıyordu dudaklarına.
"Güzel bedenini kumaşların sarmasını hiç sevmiyorum." diye şikâyet etti dudakları baştan çıkarıcı, ıslak bir sesle ayrılırken.
"O zaman çıkarın onları." Taehyung, Jeongguk söylemese de bunu yapacaktı zaten, hatta eli gömleğe tutunmuş şekilde hazırda bekliyordu.
Omeganın çenesine ve boynuna sıraladığı öpücüklerin sonunda ulaştığı köprücük kemilerini ısırmış, o kutsal inlemeyle kulaklarını süslemişti. Hemen ardından gömleğin iki yakasını bir arada tutan, çapraz kurdelenin ucunu dişleri arasında tutarak çekip açılmasını sağladığı gibi eteklerini pantolondan kurtarmış, baş döndürücü bir hızla üstünden sıyırıp yere atmıştı. Omeganın açığa çıkan beyaz göğüslerini yaladı ve sağ göğüs ucunu dişleriyle yakalayıp çekiştirdi. Jeongguk'un başı bu hamleyle geriye düşmüş, aralık ağzından oldukça derin bir inleme çıkmıştı.
Taehyung ısırdığı küçük tomurcuğu serbest bıraktığı gibi öpücüklerle telafi etmek ister gibi bir süre daha oyalandı orada. Bir yandan da parmakları pantolonun düğmesini ve fermuarını açmaya çalışmakla meşguldü.
Geri çekilip boynunu tamamıyla ona sunmuş olan omegayı açlıkla seyretti. Bu esnada hareket eden ne kadar uzuvu varsa durmuş, sadece gözleriyle okşamıştı beyaz teninin her ayrıntısını.
"Bu bir rüya mı? Eğer öyleyse hiç uyanmak istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unstoppable desires
Fanfic[taekook] Yüzyılın Deltası Kim Taehyung'un gözlerine bakmak vitası dışındakilere yasaktı. Çünkü o gözlere bir kere bakan ona aşık olmaktan kaçamazdı.