𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 48

1.2K 130 17
                                    

"Artık ikinci sefere."

Omega boşalmanın etkisiyle soğuğa karşı daha da hassaslaşmış, deltanın sıcak bedenine sarılıyor olsa da titremesine karşı koyamamıştı. Bunu fark eden Taehyung ne kadar zor durumda olduğunu umursamadan omegasının şakağından öptü, üstünden kalktı.

Jeongguk içinden çekilen sertlik ve üstünden ayrılan ağırlık yüzünden boşluğa düşmüş gibi hissetmiş, nemli gözleriyle ayaktaki esmer adama başkmıştı. Ne olduğunu sormaya kalmadan Taehyung yorganla çıplak bedenini sardı ve kalkmasını engelledi.

Sertliği karnına değecek kadar dikleşmiş, canını yakıyordu. Buna rağmen omegayı bıraktı ve odadaki şömineye ilerledi. Tek başına kaldığında soğuğu umursamıyordu ama omegası üşüyordu ve üşüdüğünü bile bile devam edemezdi. Hemen taş şöminenin yanındaki sepetten aldığı odunları şömineye atıp kibritle dal parçalarını tutuşturdu. İnce dalları yakan ateş çok geçmeden odunlara da sıçramış, turuncu bir ışığın loş odayı daha da aydınlatmasını sağlamıştı.

Odanın ısısının artmaya başladığına emin olduğunda doğrulacaktı ki arkasından omuzlarını tutan, yavaşça göğsüne doğru kayan eller donup kalmasına neden oldu.

Yatakta beklemek istemeyen omega kalkmış, ses etmeden şömineyle uğraşan deltaya yaklaşmış ve arkasından sarılmıştı. Göğsünü esmer, yapılı sırta iyice yapıştırırken feromon salgılayarak kur yaptı. Bir yandan da kulağının etrafında başına, saçlarına küçük öpücükler konduruyordu.

"Buraya gel." dedi delta kollarını açarak. İstese omegayı kucağına çekebilirdi ama canını yakmaktan korkmuştu.

Jeongguk gülümseyerek geri çekildi. Deltanın bacaklarına kurulup bebek gibi kucağına yatarken halinden oldukça mutluydu. Onun tarafından sarmalanırken bir yandan ateşin sıcaklığı bedenine vuruyordu, memnun mırıltılar çıkardı.

"Nerede kalmıştık?" Kolları arasındaki süt beyazı beden ağzını gitgide sulandırırken cilveli bir tonda sormuş, yavaşça omeganın boynuna yönelmişti delta. Dudaklarını bastırdığı yerde derin bir soluk alarak feromonların tadını çıkardı. Jeongguk başını yatırarak ona daha çok yer açarken bir yandan da aralarında kalan sertliği kavramış, aşağı yukarı okşamaya başlamıştı.

"Seni mutlu ediyor muyum deltam?" diye sordu çekingen bir tonda. Karşılığında onaylar mırıltılar aldı. "Peki..." dedi boştaki eliyle deltanın ensesinde daireler çizerken. "Gelmeseydim başka birini çağırdığına pişman olur muydun?"

"Omega Jeongguk." Deltanın derin, uyarıcı sesi tüylerini ürpertti. Eli hareket etmeyi kesmişti, bu bile tereddüt ettiğini gösteriyordu ama geri adım atmak istemiyordu. Boynunda oyalanan dudaklar yerinden ayrıldığında göz göze geldiler.

"Haddini aşıyorsun. Sanırım seni cezalandırmanın vakti geldi."

Zorlukla yutkundu ve bakışlarını deltanın dilini gezdirdiği alt dudağına indirdi. Ardından yüzünde çapkın bir gülümseme yer edindi. Oturduğu yerde doğrulup bir bacağını diğer tarafa atarak kucağına yerleştiği esmer adamın boynuna doladı kollarını. "Cezam neyse çekmeye hazırım." derken burunları birbirine sürtünecek kadar yüzüne yaklaşmıştı.

"Bak sen şu cüretkâr omegaya..." Öne atıldığı gibi yakaladığı pembelikleri kavrayan delta acımadan kendi dudakları arasında ezmeye başlamıştı. İki eli omeganın bel boşluğunda duruyor, baş parmağı belirgin kaburgaların üzerinde geziniyordu.

Jeongguk başını geri çekip dudaklarını ayırdı zorlukla. Ve kısa da olsa soluğunu kesen öpücük yüzünden nefes nefese sordu: "Cevap vermekten kaçacak mısın?"

unstoppable desiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin