𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 29

1.7K 165 6
                                    

Jeongguk deltanın çalışma odasından yüzü biraz daha güler vaziyette ayrılmış, hemen hazırlanmak için dairesine çıkmıştı. Taehyung onu akşam kendi dairesinde bekleyeceğini söylemişti. Omega akşamı nasıl getirdiğini bile bilmiyordu.

Üzerindeki tüm yorgunluğu atmak için duş almış, uzun zaman sonra makyaj yapıp süslenmişti. En güzel kıyafetlerini seçmişti giymek için. Bunlardan biri kendi diktiği ipek bluzdu. Yaka dekolteli, kısa kollu, göğüsten aşağısı bolalan pileli bluzu hem hamileyken, hem de hamilelikten sonra giyebileceği bir şeyler ararken bulup dikmişti. Yeşil rengi de çok hoşuna gitmişti üstelik, gözlerini öne çıkarmıştı.

Tüm bu hazırlık esnasında kendisini bir saniye olsun rahat bırakmayan omegayı ise boğazlamamak için sabır dileyip durmuştu. Sürekli sorular soruyor, deltanın onu neden çağırdığını öğrenmeye çalışıyordu fakat Jeongguk tek bir soruya bile cevap vermedi. Yalnızca hazırlanıp akşam yemeğini yedi ve bir gözü kapıda beklemeye koyuldu.

"Neden buradasın sen? Hamilesin, babası nerede bu bebeğin?" Sormadan odasına girecek kadar rahat davranan omega bir kez daha görmezden gelindiğinde "Ben de seninle birlikte kalmaya hevesli değilim herhalde." diyerek kollarını göğsünde bağlamıştı.

Jeongguk omeganın kendisinden küçük olduğunu anlayabiliyordu. Belki de daha on sekizine bile girmemiş bu çocuk neden Taehyung'la birlikte olmayı kabul etmişti anlayamıyordu. Ailesi var mıydı, bir şey demişler miydi hiçbir fikri yoktu fakat o sormuyordu.

Delta kimseyi zorlayacak biri değildi, bunu anlamak için iki kez onun yanında uyanmak yetmişti Jeongguk'a. Omega kendi rızasıyla yaklaşmış olmalıydı ki ilk gece geldiğinde anlattıkları düşüncesini doğruluyordu. Zorla eşlendiğinden bahsetmişti, deltanın onu kurtardığını söylemişti. Ağır şeyler yaşamış olmalıydı, teselliyi de muhtemelen deltanın kollarında aramıştı. Yalnızca acıyordu. Bu genç ve deneyimsiz haliyle hiç harcı olmayan işlere bulaşmıştı. Bu yol bi hayli zorluklarla doluydu. Pes etmeden ilerleyebilmek için küçük hislerden daha fazlasına ihtiyacı vardı. Ya körkütük aşık olmalıydı ya da intikam ve güç hırsıyla yanıp tutuşmalıydı. Jeongguk ikisine de sahipti.

"Bak, çok yakında gideceğin için sana bir tavsiye vereceğim." Oturduğu yatağın kenarına elini koyarak destek aldı ve ayağa kalktı. Adını bile bilmediği omeganın karşısına geçti büyük bir sakinlikle. "Daha küçüksün, belki de farkında değilsin ama burası sandığın gibi bir oyun alanı değil. Aklından bile geçirmemen gereken şeyleri dile getiriyorsun. Bir gün kendini birine düşman edecek olursan, işte o zaman hiç varolmamışsın gibi silerler seni bu yerden."

Omega bir adım gerilemiş, ürkmüş bakışları Jeongguk'u içten içe güldürmüştü. "Ayrıca, deltanın da hayalini kurma boşuna, o seni aşar. Şansın varken git ve mutlu olabileceğin bir yuva bul kendine."

Son sözlerini de yüzüne çarparcasına söyledikten sonra yediği lafları hazmetmeye çalışan omegayı kolundan tutarak dışarı çıkardı ve odasının kapasını sertçe kapattı.

Delta, Jeongguk odasından ayrılmadan hemen önce akşam dairesine gelmesini söylemişti çünkü masasının çekmecesine sakladığı sandık ancak düşmüştü aklına. Kendisine itiraf etmekte zorlansa ve hamileliği için hediye veriyor olduğunu bahane etse de aslında bu mücevherlerin başından beri ona alındığı, en çok ona yakışacağı su götürmez bir gerçekti.

Elindeki sandıkla yatak odasını bir ileri bir geri turlarken de omegayı bekliyordu, saat yeteri kadar geç olmuştu. Çok uzun süre beklemiş gibi hissediyordu, heyecanının onda bu algıyı yarattığının farkında değildi. Bir ara omeganın gelmekten vazgeçtiğini bile düşünmüştü ki kapının çalındığını duydu. "Gel." diye seslendi otoritesini tekrar kazanmak için.

unstoppable desiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin