Camdan sızan, günün ilk ışıklarının rahatsız ettiği gözlerini araladığında kendisini uyanmaya alışık olmadığı bir mekanda bulmuştu. Neler olduğunu hatırlamak için hafızasını zorlarken başını yanına çevirdi ve gördüğü manzara içini huzurla doldurdu.
Jeongguk ilk defa deltadan önce uyanmıştı. Onunla nasıl uyuduğundan emin değildi ama sonuç olarak şu an çıplak üst bedeniyle yanında yatıyordu ve feromonlarıyla sarmaladığı omegayı güvende hissettiriyordu.
Kendi üzerinde dün akşamdan kalma kıyafeti vardı. Pek rahat etmese de geceyi çoktan bu halde geçirmişti. Artık bir önemi kalmamıştı. Kıyafetini dert etmek yerine bakışlarını çekemediği deltayla aralarındaki boşluğu yatakta kayarak kapattı, nefeslerini yüzünde hissedebileceği kadar yakınına girdi.
Sıcak soluklar tenine değdikçe içini titretiyordu. Jeongguk bu adama ne ara bu kadar aşık olduğunu bile bilmiyordu. İlk gördüğü andan beri bir şeyler olduğunu inkar edemezdi ama onunla ya da onsuz, bu duygu katlanıp çoğalmıştı. Çoğalmaya da devam ediyordu.
Engelleyemediği eli uzanıp deltanın önüne dökülmüş saç tutamlarını buldu. Nazikçe okşadığı telleri kırılgan bir şeye dokunurmuş gibi özenle kulağının arkasına attı. Ardından parmakları esmer teninde gezindi. Öyle hafifti ki temasları, gerçekten dokunup dokunmadığı konusunda kendisi bile şüpheye düşüyordu fakat ona doymak için uykusundan koparmak da istemiyordu.
Deltaya korkmadan dokunduğu zamanların hayaline tutunarak biraz daha motive etti kendisini. Uyandığında morali bozuktu çünkü içinde kötü bir his vardı. Kabus görmüş olabileceğini düşünüyordu. Ama şimdi deltanın büyüleyici yüzüne bakarken tüm kötülükler uçup gitmişti. Geriye sadece onu doya doya koklayıp öptüğü, ona sarıldığı, onunla seviştiği ve evlatlarıyla birlikte mutlu bir aile oldukları düşler kalmıştı.
"Seni seviyorum Taehyung." diye fısıldadı içinde tutmaktan yorulduğunu hissettiğinde. Duymadığından emindi çünkü delta hem uyuyordu hem de çok kısık sesle söylemişti. Yine de duyuyormuş gibi düşünmek bile iyi gelmişti.
Dudaklarında açan gülümsemeyle başını kaldırdı ve uzanıp deltanın şakağına bir öpücük bıraktı. Uzun zamandır onu böyle sevmek istiyordu. Kendisiyle ilgilenen hep delta olmuştu, sıra omegadaydı artık. Böyle gizli saklı da olsa kalbinde birikmiş bu sevgiyi sahibine iletecekti.
Esmer bedenin kıpırdandığını hissettiğinde başını tekrar yastığa koydu, gözlerini kapattı. Uyuyor numarası yaparak sıyrılacağını sandı fakat deltanın bilinci o uyandığından beri açıktı. Tüm gece ona bir şey olacak diye diken üstünde yatmış, en fazla birkaç saat önce uykuya dalmıştı. Bu birkaç saat de onun bünyesi için yeterli olmuştu.
Dün gece beta bayılan omegayı muayene ettikten sonra durumunun iyi olduğunu, sadece uyuduğunu söylemişti. Taehyung da onu bu gece gözünün önünden ayırmak istememişti. Böyle uyandırılacağından haberi yoktu tabi. İşin aslı, durumundan şikayetçi de değildi. Orman gözlüsünün pamuk dokunuşları değerli hissettiriyordu ona. Bu omegaya sahip olmak, yirmi küsür yıldır hissetmediği kadar değerli hissettiriyordu hem de.
Az önce yüzünde gezinen parmakları avucunun arasına alıp yanağına bıraktığında omega kesik bir nefes almış, yavaş yavaş yeşil gözlerini deltaya sunmuştu. Taehyung duygu yansıtmayan ifadesiyle bakıyordu ona. Tedirginlikle elini hareket ettirdi ve az önceki gibi sevdi tenini. Şimdi daha net hissedebiliyordu çünkü az öncekine göre daha belirgin dokunuyordu. Deltanın çenesi boyunca çıkmış sakal uçları parmaklarına batıyordu. Buna rağmen dünyadaki en değerli cevher ellerinin altındaymış gibi hissediyordu.
Bir süre sessizce onu sevdi ve delta da sessizce bunun tadını çıkardı. Paylaştıkları anın bitmesini istemiyordu ama hiçbir şey sonsuz değildi. Dakikalar sonra delta elini tekrar kavramış, dudaklarına yaklaştırıp öpmüş ve başını koyduğu yastığa nazikçe bırakmıştı. Dün ona bir şey olma ihtimalinin yarattığı korkuyla açığa çıkan bir şefkat gösterisiydi bu. Kendini aralarında bir şey olmadığına ikna etmek için çabalıyordu ama artık biliyordu ki, vardı.
"Günaydın." dedi boğuk sesiyle. Omega bu gündüz selamına gülümseyerek cevap verdi: "Günaydın."
Gülüşü deltaya güneşten bile parlak gelmişti.
"Kendini iyi hissedene kadar dinlen. Benim gitmem gerekiyor." Takılı kaldığı dudakları izlerken kurduğu cümleler omeganın yüzünü düşürmüştü. Biraz daha kalmasını istiyordu, onunla daha çok vakit geçirmek istiyordu yeşil gözlü. Fakat Taehyung alışmaktan korkuyordu.
"Geri gelecek misin?" diye sordu Jeongguk, saygı sözcüklerini bi kenara bırakarak. Delta başını olumsuz anlamda salladı. "Akşama kadar sürer işim. Dairene dön ve öğünlerini aksatma."
Toz pembe atmosfer birden kaybolup kendini çirkin anılara bıraktığında omeganın kaşları çatıldı. Dün gece olanlar bir bir aklına doldu ve "O- o omega öldü mü?" diye sordu cevabını bildiği halde. Kanlar içinde hareketsizce yerde yatıyordu, ölmeme gibi bir ihtimali yoktu.
"Bunları düşünme şimdi." dedi Taehyung. Onun da içini bir sıkıntı kaplamıştı. "Kimin yaptığını bulacağız. Bu süreçte aynı şeyi sana yapmayı akıllarından bile geçiremezler. Sana kimse el süremez."
"Yine de korkuyorum..." Yattığı yerden doğruldu ve kollarını kendi bedenine sardı, sanki üşüyormuş gibi, içi ürperdi. Omeganın korktuğu şey onu öldürmek isteyecekleri falan değildi, daha dün gece bir cesedin çıkarıldığı o dairede uyuma fikriydi.
Taehyung da oturur pozisyona geçmiş, omegayı kolları arasına alıp saçlarını okşamıştı. Onu her daim koruyacağını kanıtlamak ister gibi koynunda saklanmasına izin vermişti. Her ne kadar bu şartlar altında zor olsa da.
Vita uyandığı anda onlar da bu rüyadan uyanacaktı. Şu an tatlı gelen bu ihanet ikisinin de sonuydu. Delta, vitanın kendisine bir şey yapmasından endişe duymuyordu. Omegaya ve bebeklerine bir şey olma ihtimaliydi onu endişelendiren. Üstelik eşini ve oğlunu da kaybetmek istemiyordu. Arafta kalmıştı adeta.
Her zamanki gibi, henüz kalbine söz geçirebiliyorken aklını dinleyip yavaşça uzaklaştı omegadan. "Sonsuza kadar burada kalamazsın. Dairene dön. Olur da bir şey seni rahatsız ederse Jimin'e haber göndermen yeterli."
Jeongguk onun yanıldığını düşündü. Çünkü zamanı geldiğinde yeri sadece deltanın yanı olacaktı. Her sabaha birlikte uyanacaklar ve her gece gözlerini kapatmadan en son birbirlerini göreceklerdi. Şimdiye kadar her şey aklında kurduğu gibi gerçekleşmişti, bundan sonrasının da aynı ilerleyeceğinden şüphesi yoktu.
"Bir daha ne zaman görüşeceğiz peki?" diye sordu iki günün getirdiği alışmışlıkla. "Ben bir daha hasret çekmek istemiyorum."
Taehyung cevap veremedi. Her gün yanında istiyordu omegayı ama bunun mümkün olmadığının da farkındaydı. Meraklı bakışlardan kaçmak için uzanıp omeganın karnına, karnındaki bebeğine bir öpücük verdi. Ardından yataktan çıkıp dolabına yürüdü. Giyeceği kıyafetleri seçerken odada huzursuz bir sessizlik vardı.
Jeongguk biraz hayal kırıklığına uğramıştı ama moralini bozmayacağına dair kendine verdiği sözü hatırladı. Her şey kolayca önüne sunulmayacaktı, istediklerini almak için çabalaması gerekiyordu. Şanslı olmayı, vita olarak doğmayı kendisi de isterdi ama bu vita olarak doğmadı diye vitanın tahtını alamayacağı anlamına da gelmiyordu.
Deltayı kendisine öyle bir aşık edecekti ki, vita arka planda silinip gidecekti. Deltanın aklında hiçbir tereddüt ve şüphe kalmayacaktı. Çünkü biliyordu ki ufacık bir an gözlerinde beliren o yumuşak ifadenin katili vitaya olan sadakatinin yansımasıydı.
Üzerini giyinen delta ikinci kez arkasına bakmadan sessizce odadan çıktığında başını tekrar yastığa koyarak uzandı. Deltanın yastığına sinmiş kokunun korkuyla kasılmış bedenini gevşetmesine izin verdi. Biraz daha dinlenmek, dairesine dönmeden mental olarak kendisini hazırlamak istiyordu. En azından kahvaltı saati gelene kadar burada durabilirdi, delta ona bu hakkı tanımıştı.
Gözlerini kapattı ve yarıda kesilen uykusuna içindeki huzursuzluk eşliğinde kaldığı yerden devam etti.
![](https://img.wattpad.com/cover/307838580-288-k92417.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unstoppable desires
Fanfiction[taekook] Yüzyılın Deltası Kim Taehyung'un gözlerine bakmak vitası dışındakilere yasaktı. Çünkü o gözlere bir kere bakan ona aşık olmaktan kaçamazdı.