Günlerce süren çabasının sonunda Jeongguk adı batı sürüsü diye geçen sürünün yaşadığı kasabaya ulaşmış, ulaştığı anda gözlerine inanamamıştı. Kasaba yaşadığı yere kıyasla fazla modern ve oldukça büyüktü. Burada Yoongi diye birini bulmak çok zor olacaktı. Nereden başlaması gerektiğini bile bilmiyordu. Birkaç katlı apartmanların arasındaki yollarda yürürken üstündeki bakışları hissediyordu. Bakan dönüp bir daha bakıyor, belki tuhaf buluyor, belki de ne yaşadığını anlamış gibi ona acıyordu.
Güzel kıyafetlerin satıldığı bir dükkânın önünden geçti, biraz ilerisindeki fırın buram buram yeni pişmiş çörek kokuyordu, hemen karşısında adamın biri taze olduğu belli bir eti parçalara bölüyordu. Şık giyimli omegalar kol kola geziyordu yollarda. Ne yapacağını şaşırmıştı.
"Affedersiniz, bu kasabadan değilsiniz sanırım." Etrafına ağzı açık ayran budalası gibi bakarken birinin ona seslendiğini duydu ve hemen toparlanıp arkasına döndü. Sırtını duvara yaslamış bir alfaydı sesin sahibi. Yabancı gözler tarafından süzüldüğünü hissettiğinde boğazını temizleyip karşılık verdi. "Değilsem ne olmuş?"
"Sürüden misiniz?" diye sordu sinir bozucu alfa. Saygılı konuşup laubali davranması Jeongguk'u aşırı gıcık etmişti.
"Değilsem ne olmuş?" diye tekrarladı. Adam yüzündeki çapkın gülüşle yanına yaklaştı. "Neden böyle sinirlisiniz anlamadım. Köşkün yerini arıyorsunuzdur diye sordum."
"Alfa Yoongi'yi arıyorum ben." dedi çatılmış kaşları bir miktar yumuşarken. Adam güldü.
"Incheon sürüsü kalabalıktır, kim bilir hangi Yoongi'den bahsediyorsunuz."
Jeongguk kafası karışmış şekilde karşılık verdi: "Bana batı sürüsü dendi."
Onun bu saf ifadesi alfayı güldürmüştü. "O zaman muhtemelen bu kasabadadır. Sürü liderimiz tüm Incheon'u kendi sürüsüne katıp genişletmeden önce öyleydi yani."
"Koca bir bölgeyi mi yönetiyor?" Jeongguk bu soruyu sorarken şaşkınlığı her haliyle yüzüne yansımıştı. Daha önce böyle kalabalık bir sürüyü ne görmüş ne de duymuştu.
"Anlaşılan ne buralısın ne de sürüdensin. Köşkte senin için kalacak yer ayarlayacaklardır, bahsettiğin Yoongi'yi de tanırlar belki. Eşlik etmemi ister misin?"
"Neresi olduğunu söyle yeter." dedi Jeongguk, alfayla birlikte yol yürümenin onun için katlanılmaz olacağını tahmin edebiliyordu.
"Emin misin? Arabamla bırakabilirdim." Birkaç adımda arkasında kalan arabaya ulaştı ve yolcu koltuğunun kapısını açıp içeriyi işaret etti. Fakat bu Jeongguk'u etkilememişti.
"İstemez. Sadece yerini söyle." Saygılı konuşmayı bırakması, omeganın da saygıyı bir kenara atıp eski sinirli haline dönmesine neden olmuştu. Teklifi reddedilen alfa ise şaşırmıştı, daha önce arabasıyla tavlamadığı tek bir omega yoktu.
"İlerideki tepede. Sana oraya çıkarken bol şans."
Jeongguk bıkkın bir nefes bıraktı ve hırçın bir şekilde çantasını omzundan geriye atıp tekrar yürümeye başladı. Yürümekten ayakları su toplamıştı ve gideceği yerin bir tepede olduğunu öğrenmişti yetmezmiş gibi.
Kararmaya başlayan havanın ve tekrar acıkan karnının aklını bulandırmasına izin vermedi. Buraya kadar nasıl geldiyse aynı şekilde, kendisine alacağı intikamı hatırlatıp kasabanın çıkışındaki tepeye toprak yolu takip ederek çıkmaya başladı. Bir yandan da düşündü, nasıl bir lider koca bir şehir dolusu sürüyü yönetebilirdi? Oldukça güçlü ve kudretli olmalıydı. Normal bir alfa bu kadar kurda söz geçiremezdi, mutlaka isyanlar çıkardı ya da liderliği almak isteyen diğer alfalar onunla dövüşmek isterdi. Hepsinin gözünü iyi korkutmuş olmalıydı.
Kan ter içinde kalırken, nefes nefese tırmandığı yokuş yolun sonunda ihtişamlı bahçenin arkasındaki beyaz köşk görüş açısına girmişti ve nihayet omega rahat bir nefes almıştı. Yürüyecek hali kalmadığı için artık sürünerek gitmek istiyordu ama yapamayacağını biliyordu. Biraz dinlenmek adına olduğu yere çöktü. Bacak bağları kopmuş olabilirdi. İğneler batırılıyor gibi ağrıyor, yanıyordu. Kulaklarındaki acıyı bile unutturmuştu ona bu acı.
Oturduğu yerde biraz soluklanırken tüm vücudunu uyuşturan o feromonları hissetti. Gözleri etrafına bakındı, kalbi hızlanırken bu güçlü kokunun kimden geldiğini anlamaya çalıştı. Tüm enerjisi yerine gelmiş gibi ayağa kalktığında ise güçlü koku yüzünden varlığını hissetmediği bir başka kurt yanına yaklaşmış, "Birini mi arıyorsunuz?" diye sormuştu. Kalbinin deli gibi çarpmasını görmezden gelmeye çalışarak alfaya döndü.
"Alfa Yoongi'yi arıyorum, nerede olduğunu biliyor musunuz?" diye sorduğunda adamın yüzü aydınlanmıştı adeta. İç ısıtan bir gülümsemeyle "Yoongi için geldin demek, hemen haber veriyorum." demiş, geldiği gibi uzaklaşmıştı yanından.
Jeongguk yalnız kalmayı fırsat bilip tekrar bakınmaya başladı. Kokunun sahibini bulmazsa ölecekmiş gibi fıldır fıldır dönüyordu gözleri. Sonra onu fark etti. İleride, elleri iki yanında bomboş sallanırken gökyüzünü izleyen, esen rüzgarla kısa saçları dalgalanan adamı. Rüzgâr onun kokusunu yanına kadar taşıyor, o mesafeden bile kemikleri erimiş gibi bacaklarının tir tir titremesine neden oluyordu. Bir an kurdunun şaha kalktığını hissetti. İçi arzuyla doldu. Yanına gitmek, tenine temas etmek için tüm bedeni kasıldı.
İlk görüşte aşk bu olsa gerekti. Kâhin bunu kastetmiyorsa neyi kastetmiş olabilirdi ki? Daha önce hiçbir kokunun başını böyle döndürdüğünü, dizlerini böyle titrettiğini hatırlamıyordu. Kendini tamamen teslim etmek istediği ilk ve tek alfaydı bu alfa.
O kendisini fark etmeden çakılıp kaldığı yerde ne kadar uzun süre alfayı izlediğini bilmiyordu ama yanından gelen boğaz temizleme sesi korkudan sıçramasına neden olmuştu.
"Beni çağırmışsın omega." Jeongguk az önce içinde kaybolduğu hisler ile uğraştığı şeyi başarmanın mutluluğunu kaldıramayıp sesli bir şekilde ağlamaya başladığında Yoongi neye uğradığını şaşırmıştı. Karşısında daha önce görmediği, tanımadığı bir omega ağlarken ne yapması gerektiğini bilemedi. Üstelik göz yaşları bir türlü dinmiyor, her geçen saniye daha çok artıyordu. Elindeki çantası düşmüş, yüzü avuçlarına gömülmüştü.
Birkaç adım ilerleyip zayıf bedene kollarını sardı ve ağlamaması için sırtını sıvazlarken "Geçti, sorun yok. Hadi ne olduğunu anlat bana." dedi. Ama omega kollarını onun omuzlarına dolayıp yüzünü boynuna saklarken hıçkırıklara boğulmuştu.
"Ben-ben Busan'dan geldim. Sürüm yüzünden- sürüm..." Konuşmakta zorlandığını fark eden Yoongi omeganın kendini daha fazla zorlamaması için sırtını pat patladı ve "Tamam, önce sakinleş." diye uyarıda bulundu. Bunun üzerine Jeongguk daha sıkı dolamıştı kollarını alfaya.
"Bizim sürümüze mi sığınmaya geldin?" Yoongi basit bir sorunun cevaplanmasının daha kolay olacağını düşünerek sorduğunda omega ne reddetmiş ne onaylamıştı. "Benim ablam- ablam seni bulmamı istedi. Sen yardım edermişsin bana."
"Ablan kim?" Yoongi'nin aklına bir isim geliyordu ve onun aklındaki ismi söylemesi doğru düşündüğünü kanıtlamıştı. "Seohyun"
"Anlıyorum. Her ne olduysa geçecek omega, endişelenme. Gel sana kalabileceğin bir yer bulalım, temizlenip karnını doyur ve dinlen. Sonra daha detaylı konuşuruz."
"J-Jeongguk." dedi omega. "Adım Jeongguk." Burnunu çekti ve ağlamaktan kızarmış gözlerini alfaya dikti.
"Jeongguk, hadi çantanı al ve beni takip et. Eminim Busan'dan buraya gelirken çok yorulmuşsundur." Jeongguk yaşadığı tüm zorlukları, başına gelenleri bir bir anlatmak istemişti alfaya ama o an anlatamayacağının farkındaydı. Oldukça zayıf düşmüştü. Yoongi'nin de dediği gibi karnını doyurmalı, sıcak bir banyo yapmalıydı.
Alfanın kolları arasından ayrılıp yerdeki çantasını aldı ve sıkı sıkı sarılarak onun peşine düştü. Köşk kapısından içeri geçip kaybolduklarında ise her şeyi terasından izleyen Jimin, içinin kıskançlık ve öfkeyle dolduğunu hissetti. Her bir anı görmüş, aralarında ne olduğunu bilmediği ikili yüzünden terasta bir ileri bir geri yürürken tırnaklarını yemeye başlamıştı. Gidip alfaya sormak istiyor, sonra yarı yolda vazgeçiyordu.
Aralarında hiçbir şey olmayan alfaya nasıl gidip de hesap sorar gibi o omega kim diyebilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unstoppable desires
Fanfic[taekook] Yüzyılın Deltası Kim Taehyung'un gözlerine bakmak vitası dışındakilere yasaktı. Çünkü o gözlere bir kere bakan ona aşık olmaktan kaçamazdı.