İçinde bir yerlerde anlam veremediği bir güdü deltayı kıyıya sürüklemişti. Bu yolculuğa çıkarken aklında yakın bölgelerden başlamak vardı fakat iç sesini dinlemeyi seçerek denize kıyısı olan bölgelerden başlamış, birkaç haftada çoğuyla anlaşma sağlamayı başarmıştı. Yine de huzur bulduğunu hissetmiyordu, Busan'a gelene kadar...
Busan'ın çok da önemli olmayan, küçük bir kasabasındaki önemsiz bir sürünün alfa lideriyle görüşmesi vardı, Hoseok önden giderek lidere geleceklerinin haberini vermişti ve lider onları gece de seve seve ağırlayabileceklerini söylemişti. Delta konaklama teklifini sonrasında da gideceği küçük sürüler olduğu için reddetse de sabah ilk iş kendisini bu küçük kasabaya ayak basarken buldu.
Kurdu garip bir şekilde heyecanlıydı, sonunda aklını bulandıran o yere gelmiş olmalıydı ama neden? Onu buraya ne sürüklemişti merak ediyordu. Sıradan bir yerdi. Gelişmemişti bile. Sürünün çoğunluğu betalardan oluşuyordu çünkü sürüde omega sayısı oldukça azdı. Gezip gördüğü kadarıyla balıklar dışında karınlarını doyurabilecek başka kaynakları da yoktu. Tarımda gelişmemiş, ticaretten de bir o kadar geri kalmışlardı.
Belki de burayı kurtarması gerekiyordu, kurdu bu yüzden getirmişti onu buraya. Doğuştan lider delta dünyadaki her kurdu kendi halkı olarak görüyor ve yardıma ihtiyacı olanlara yardım ediyordu. Bu yüzden olmalıydı.
"Eğer sürüye katılmayı kabul ederseniz kasabanıza tarım yapmanıza yardımcı olacak çiftçiler ve bu kışı geçirmeniz için erzak göndereceğim." Basit bir şekilde isteği karşılığında ihtiyaçları olan şeyi sözde lider olan alfaya sunmuştu. Diğer evlerin aksine özenilmiş de olsa birkaç odalı kulübeden farksız evin mutfakla birleşik salonunda, yuvarlak bir masada, yaşlı alfa ve kendisinden sonra liderliği alacak alfa oğlu ile otururken gürültülü bebek ağlama sesine rağmen işe odaklanmaya çalışıyordu. Hoseok ve Seokjin'e dışarıda beklemelerini söylemişti, ikisi deltanın bir sonraki emrine kadar kapıda nöbet tutuyordu.
Yaşlı alfa dayanamayıp mutfakta onlar için yemek hazırlayan ve oldukça genç duran omegaya "Şu çocuğu sustursana!" diye öfkeyle bağırdığında deltanın bakışları oldukça mutsuz görünen omegayı buldu. Tek omzunda toplayıp önüne aldığı saçları ensesindeki taze mühür izini açıkta bırakmıştı. Liderin oğlunun eşi olabileceğini düşündü. Fakat omega ölü bakışlarıyla yaşlı adama dönüp "Emredersiniz alfam." dediğinde ihtimal vermek istemediği şüpheler midesini burktu.
"Her neyse, asıl konumuza dönelim biz. İhtiyaçlarımızın farkındaysanız kasabamızdaki omegaların yok denecek kadar az olduğunu da biliyorsunuzdur. Eşimi kaybettikten sonra eşleşecek bir omega bile bulamadım. Bir tane vardı ama terbiyesiz bir omegaydı ve diklenip durdu. Eşim olmayı reddetti, ağır hakaretlere maruz kaldım. Sürüm onu daha fazla istemediği için de mecburen gönderdim. Bu omegayı da geçen hafta komşu sürüden aldım." Alfanın sanki bir mal almış gibi mimikleriyle işaret ettiği, arka odada bir yaşındaki bebekle ilgilenen omegaya baktı Taehyung. Ne kadar yaşlı da olsa bu alfanın karşısında bir delta vardı ve o rahat bir tavırla konuşup eşini aşağılıyordu.
"Anlayacağınız, sürümüzdeki alfalar için omegaya ihtiyacımız var. Herkes diğer sürülerden alacak kadar zengin değil."
Bu sözler her ne kadar bardağı taşıran son damla da olsa sakinliğini koruyarak "Seokjin!" diye seslendi. Dışarıdaki alfa adını duyar duymaz koşmuş, liderinin yanına gelmişti.
Taehyung yavaşça oturduğu sandalyeden kalkıp Seokjin'in belindeki hançere uzandı ve kınından çektiği gibi yaşlı alfanın arkasına geçip birkaç tutam kalmış saçları parmaklarına doladı. Daha o ne olduğunu anlayamadan saçından çekerek kafasını arkaya yatırmış, açığa çıkan şah damarına keskin hançeri bir kere sürtmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unstoppable desires
Fanfiction[taekook] Yüzyılın Deltası Kim Taehyung'un gözlerine bakmak vitası dışındakilere yasaktı. Çünkü o gözlere bir kere bakan ona aşık olmaktan kaçamazdı.