𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 51

988 112 8
                                    

Naeun'ı Seoho'nun odasında zar zor uyuttuktan sonra herhangi bir gürültü olmaması adına betaları uyarmış ve Yoongi'yle birlikte Hansol'la görüşecekleri yere gitmek için bahçeye çıkmışlardı. Üzerine aldığı kalın kaban sayesinde bedeni üşümese de soğuğun ellerini kestiğini hissedebiliyordu. Birbirine sürtüp üfleyerek ısıtmaya çalıştığı, uyuşmaya başlayan parmakları başka bir el tarafından kavrandığı anda irkilerek yerinden sıçradı ve yanındaki ona bakarak gülümseyen alfaya döndü.

Birinin görme ihtimalinden kaynaklanan korkuyla tenlerinin temasından gelen heyecan birbirine karıştıkça karışıyor, nabzını hızlandırıyordu. Hızla çarpan kalbi eşliğinde alfanın elleri tarafından ısıtılan kendi ellerini izledi. Ve bu esnada onu engelleyecek bir harekette bulunmadı. Bir bahane uydururdu nasıl olsa, bunun haberi deltanın kulağına gitmeden önünü keserdi.

"Uzun süredir hayalini kurduğum için mi sana kavuşmak bu kadar güzel acaba?" dedi alfa kendi kendini sorgular gibi. Ama gözleri doğrudan mavi irislerdeydi.

Jimin bir şey söylemek isterdi ama dudaklarının arasından çıkacak herhangi bir kelimenin bile bu güzel anı bozacağından emin olduğu için sustu. Çünkü biliyordu ki, içinde yanan aşk ateşine rağmen henüz bu güzel sözlere vereceği bir karşılık yoktu.

Yoongi omeganın kızaran yanaklarını görünce yüzünün de üşüdüğünü düşünerek elini bırakmış, avcunu kızaran bölgeye yaslamıştı ama tahmininin aksine sarışın olanın yüzü sıcacıktı. Kızarıklığın sebebinin utangaçlık olduğunu fark ettiği anda içinde bir şeyler koptu. Elini çekmek yerine omeganın yanağını nazikçe okşadı. Ama herhangi bir şey söylemedi çünkü o ne kadar konuşursa konuşsun bir cevap gelmiyordu.

Kaç saniyeyi bu şekilde geçirdiklerini bilmiyordu ama Yoongi emindi ki bu saniyeler dakikaya dönüştükçe birinin görme ihtimali de artacaktı. Jimin'i zora sokmamak için "Hansol'u bekletmeyelim." dedi ve bir adım uzaklaştı. Jimin de boşluğa düşmek için kendine fırsat vermeden başıyla onayladı.

Geri kalan zamanda ikisi de sessizce buluşma noktalarına, koruya kadar yürümüşlerdi. Hansol ise çoktan oradaydı. Ağaca yaslanmış, Yüce Omega'yı bekliyordu. Sadece Yüce Omega'yı, arkasındaki alfayı değil.

Şaşkınlığını içinde yaşayarak "Efendim..." dedi ve selam verdi. Jimin ise soğukta vakit harcamaktan hoşlanmadığı için "Ne haberi getirdin?" diye sorarak konuya atladı. Köşkteki gözlerden uzak durmak için kimsenin uğramadığı koruyu buluşma noktası olarak belirlemek onun fikriydi oysa.

"Alfa kendine geldi. Sizinle görüşmek istediğini söyledi ama bana anlatmasını, size ileteceğimi söyleyerek reddettim." Jimin başıyla onayladı bu kararı. "Anlattı mı peki?"

"Anlattı." dedi alfa. "Burada kaldığı sürece bu aşkın onu yaktığını, Yüce Delta'ya karşı kin beslediğini söyledi. Yüce Delta'yla bizzat konuşup onu erkenden, en uzak sürüye yönetici olarak tayin etmesini sağlamanızı rica etti."

"Yaptığı şeyden sonra ölmeyi hak ediyor, neden bir de isteklerini yerine getiriyormuşuz?" diye atıldı Yoongi, kafası karışmış bir şekilde. Olay Jeongguk'la alakalı olduğu için o da ister istemez duygusal boyutuyla bakıyordu. Bu alfanın haddini aşıp ona zarar verecek bir şey yapmadan yok edilmesi gerektiğini düşünebiliyordu sadece.

Omega, Yoongi'nin sanki siyasi işlerden haberi yokmuş gibi konuşmasına karşılık şaşkın ifadesiyle cevap verdi: "Seul sürüsünü karşımıza alamayız. Biliyorsun, kağıt üzerinde her ne kadar artık deltanın yönetiminde de olsa sürünün adaptasyon süreci sona ermedi. Liderlerinin oğlunu karşımıza almamız tüm sürüyü karşımıza almamız demek. Müttefikimizle bile aramız bozulursa birleşme sürecinde olduğumuz diğer sürüler ne düşünür?"

"Alfanın isteğini onaylıyor musunuz?" dedi Hansol bu konuşmadan çıkardığı sonuçtan emin olmak için.

Jimin her ne kadar alfanın kritik bir konumda olduğunu ezbere bilse de böyle bir konuya gücünün yetebileceğinden emin değildi. Deltaya bunu önerirdi, gerisine karışamazdı. İsteği yerine gelmezse de muhtemelen alfa ya kendini öldürürdü ya da öldürtürdü. Adeta çıkmaza düşmüştü.

"Ben deltayı ikna ederim." diye araya girdi Yoongi. Aklında bir plan varmış gibi görünüyordu. Ve bu ifadesi Jimin'de, ona kesinlikle güvenmesi gerektiğine dair bir his uyandırıyordu. Bu hisse tutunmayı seçti.

"Öyleyse söyle ona, benden haber beklesin."

"Dövme yaptırmak isterdim hep..." Omega yatakta sarmaş dolaş oturduğu deltanın kucağında, o çıplak tenini okşarken bir anda aklına gelen şeyi söyleyivermişti. Taehyung onun hakkında her şeyi bilmek istediğini itiraf ettiğinden beri düşüncelerini dile getirmek konusunda daha özgür hissediyordu.

"Peki seni vazgeçiren ne oldu?" diye sordu delta. Dudaklarını omeganın şakağına yaslamış her nefesinde siyah saçların kokusunu soluyordu.

"Aslında vazgeçmedim. Sadece hiç imkanım olmadı." Eli her noktasını keşfetmek ister gibi deltanın yapılı vücudunda merakla dolaşıyordu. Kolunda, omzunda, göğsünde... Uzun bir süredir bu odada, başbaşalardı. Geceyi ve gündüzü birbirine katmaktan kaç gün geçtiğini unutmuş, sayamaz olmuştu. Sadece her bir saniyenin tadını çıkarmaya çalışıyordu. İlk zamanların aksine deltanın kızgınlığı bitti denecek kadar azalmış, geriye sıcak sohbetleri ve birbirlerine dokunmak konusunda durdurulamaz arzuları kalmıştı.

"Ne dövmesi yaptırmak istiyordun peki?" Adını ilk kez çocuk yaşında duyduğu, kendisine oldukça büyüleyici gelen o mistik yaratığın adını söyledi heyecanla: "Ejderha." Parmağıyla üst bacağından dolanan ve kalçasını geçip belinde biten hayali bir çizgi çizdi. "Buradan başlayıp buraya kadar gelecek."

"Görünüşe göre her şeyini kafanda hazırlamışsın." Başını çevirip deltayla burun buruna gelirken "Evet ama bu tarz şeyler hoş karşılanmadığı için dövme yapan birini bile görmedim şimdiye kadar." dedi hüzünlü sesiyle.

"Diğerlerinin ne düşündüğünün bir önemi yok, ben bu aykırılığına bayılıyorum." Dudaklarının üzerine konan ufak öpücük ve işittiği iltifat hüznünün dağılmasına yetmişti. Gözlerinin içi ışıldarken gülümsedi.

"Ama bu kadar büyük bir dövme canını çok yakmaz mı?" diye sordu delta, dayanamayıp omeganın gamzesine dokunurken.

Jeongguk karşı çıktı: "Ben çocuk doğurdum, bir iğne canımı çok acıtamaz."

"Önceden de mi çocuk doğurmuştun? Bu kararın eski değil mi ben mi yanlış anladım?" Deltanın kendisiyle uğraşan sözlerinin intikamını almak için parmağını acıtmayacak şekilde ısırdı. Ama delta sanki parmağı kopmuş gibi gözlerini büyüttü. "Sen, omega, bir deltanın parmağını ne hadle ısırırsın?" dedi oyuncu tavırlarıyla. Bu küçük oyun Jeongguk'u haddinden fazla eğlendirdi ve kahkaha atmasına neden oldu.

Gülmeye devam ederken başını deltanın boynuna saklamış, sonsuza kadar ayrılmak istemiyormuş gibi sarılmıştı. Taehyung da aynı şekilde karşılık verdi, zayıf bedeni içine sığdırmak ister gibi sıkı sıkı sardı kolları arasında.

"Senin var mıydı hiç böyle heveslerin?" diye sordu gülmesi kesildiğinde. Bu soru Taehyung'u düşündürmüştü. Ama ne kadar düşünürse düşünsün aklına bir şey gelmemişti.

Onun çocuksu hayaller kurmayı bırak, çocukluğunu yaşamaya bile doğru düzgün vakti yoktu. Ne olduğunu anlamadan büyük sorumlulukların altında bulmuştu kendini. Daha sekiz yaşındaydı kurdunun cinsiyetini öğrendiğinde, delta kendisini diğer kurtlardan daha erken açıklamıştı. Sonra ailesini kaybetmişti, kardeşi küçücükken sorumluluğu üstüne kalmıştı. Sadece kardeşinin de değil, delta olmaya dair tüm sorumluluklar üstündeydi. Kurdunun gücü olmasa o yaşta kendini de kardeşini de koruyamayacağını çok iyi biliyordu. Çünkü delta olduğunu öğrendiği gibi onu öldürmeyi deneyen çok kişi çıkmıştı karşısına. Kurdunun gücünü tam anlamıyla kullanmayı öğrenene kadar da bu aptallarla mücadele etmişti.

"Ne oldu? Neden sustun?" Deltanın sessizliğiyla endişelenen Jeongguk başını kaldırdı ve yüzüne bakarak ne düşündüğünü anlamaya çalıştı. Ama Taehyung duygularını çok güzel bir şekilde gizlemeyi başarmış, "Acıktım sanırım." demişti.

Omeganın kapıyı işaret ederek "Yiyecek bir şeyler isteyelim." demesine kalmadan atılmasıyla şehvetli bir öpüşmenin içinde bulmuşlardı bile kendilerini.

unstoppable desiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin