𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 16

1.8K 149 10
                                    

Yorgunluğu ancak öğlen saatlerine doğru uyanmasına izin verdiğinde yine yatakta yalnızdı Jeongguk. Gözlerini açtığı yerde birkaç saniye bekledi ve dün geceyi hatırlamaya çalıştı ama her şey bulanıktı, deltanın feromonları onu sarhoş etmiş olsa gerekti.

Kalkmak için hareketlendiğinde ise belindeki ağrı yüzünden olduğu yerde kalakaldı. Yüzü acıyla buruşmuştu. Deliğinde kaygan bir şeyler hissediyordu. Parmağıyla kalçalarının arasını yokladı ve hem yapış yapış hem kaygan olan bu sıvının ne olduğunu anlamak için burnuna yaklaştırıp kokladı.

Krem. Bu deltanın dün de sürdüğü kremdi. Uyandığında kendisiyle ilgilenmiş, öyle gitmiş olmalıydı. Bu düşünce gülümsemesini sağladı. İstediğine bir adım daha yakın hissediyordu şimdi. Elini düz karnına koydu ve derin bir iç çekti. Çoğu şeyi hatırlamasa da dün delta tarafından düğümlendiği aklındaydı, eğer gammanın dedikleri doğruysa şu an hamile olmak zorundaydı. Daha iyi bir zamanlama bulamazdı bunun için. Deltanın onunla üst üste iki gece geçirmesi bile bir mucizeydi.

Ağrıları yüzünden her ne kadar biraz daha yatmak istese de heyecanından güç alarak dünkü çarşafları bile değişmemiş yataktan kalkıp yerlere saçılmış kıyafetlerini topladı. Kumaş parçalarını hızlı hızlı üzerine geçirirken deltaya yakalanmak istemiyordu. Esmer adam geldiğinde kendisini bulamazsa merak ederdi, böylece daha sık düşerdi hatırına.

Duş almak için bu defa deltanın banyosu yerine dairesine kaçıp hızla kendisine ait banyoya attı yorgun bedenini. Ter ve meni kokusundan arınıp tertemiz havlulara sarındığında ise yorganı bile bozulmamış yatağına uzandı. İçi kıpır kıpırdı, bu defa başardığına inanıyordu. Artık hiçbir güç karşı koyamayacaktı ona.

Ya da şimdilik öyle sanıyordu.

"Sonuç olarak Seul'ün sınır köylerindeki tüm sürüler bizim sürümüze katılmayı kabul etti." dedi Seokjin yuvarlak masanın ortasındaki haritadan bölgeleri işaretleyerek. "Merkez kasabanın lideri ise görüşmek için gün içinde köşke gelecek."

"Güzel. Misafirlerimizi en güzel şekilde ağırlayın. Bu işi kavga gürültü olmadan halletmek istiyorum." Deltanın emrini tüm alfalar başıyla onayladı. Ardından yaklaşık yarım saat süren toplantıyı sonlandırıp köşkün toplantı odasından bir bir çıktılar.

Kapıda bekleyen omega içeride deltadan başka kimse kalmadığında yavaşça içeri girmiş, izin ister gibi abisinin gözlerine bakmıştı.

"Gel Jimin." dedi Taehyung yorgun bir sesle. Sarışın olan yavaş adımlarla yanına kadar gelip işaret ettiği sandalyeye oturdu.

"Ne yaptığının farkında mısın?" Azarlar gibi değil de son derece sakin bir tonda sormuştu delta. Kardeşi laftan anlamayan biri değildi. Muhtemelen hatasının çoktan farkına varmıştı bile. Bu yüzden kızmamıştı ama karşısındaki alfalardan biri olsaydı bu kadar nazik davranmazdı.

"Özür dilerim ama tüm sorumluluk bana kalmıştı ve bir şeyler yapmak zorundaydım. Omegaların hepsi feromonların yüzünden acı çekiyordu, sen olmayınca alfalar ne yapacağını şaşırmıştı, sürü karışmıştı. Bu yayılır da zayıf anında saldırmaya çalışırlar diye çok korktum." İki damla göz yaşı, omeganın gözlerinden akan iki damla göz yaşı yetmişti Taehyung'un tüm gardını indirmesi için. Gidip küçük kardeşine sarıldı ve "Tamam, üzme kendini." dedi daha fazla ağlamasın diye.

"Bana kızma lütfen ben yapabileceğim tek şeyi yaptım." Aldığı sarılmayla dudaklarının arasından bir de hıçkırık firar ettiğinde Taehyung sarı saçları okşadı ve omeganın başını öptü.

"Sana nasıl kızayım ben? Anne babam seni bana emanet ettiler gitmeden önce. En ufak göz yaşından ben sorumluyum lütfen ağlama. Ben sadece böyle bir şeyi senden beklemeyeceğim için şaşırdım."

"Ortalık sakinleştiğinde göndereceğim omegayı buradan. Merak etme hiç yaşanmamış gibi olacak." Jimin'in verdiği sözün deltayı rahatlatması gerekirdi belki de ama hiç rahatlamış hissetmiyordu. Evet gitmesi gerekti, bu en iyi karardı ama bir yanı orman gözlü omeganın hep burada, gözü önünde olmasını istiyordu. Bu yüzden "Ona zamanı geldiğinde bakarız." diye geçiştirdi. İçi birden bire Jeongguk'u görme isteğiyle dolmuştu. Dün yaşananlar aklından çıkmıyordu.

Jimin'den ayrılırken "Sen dairene git istersen, benim biraz daha işim var." dedi. İşi yoktu, omegayı görmeye gitmek istemişti. Kızgınlığından beri vitasının yanına bile gitmemişken yine içi omeganın yanına gitme arzusuyla dolmuştu. Büyü mü yapmıştı omega ona? Neden böyle oluyordu?

"Koruda yürüyüşe çıkmak istiyorum, alfalardan biri de benimle gelsin. Olur mu?" Taehyung çok düşünmeden başını sallayarak onayladı. "Namjoon gelir seninle."

"Olmaz." diye atıldı Jimin. "Yani Namjoon çok çalışıyor. Daha az çalışan biri gelsin. Mesela neydi adı, şu yeni gelenin..."

"Yoongi mi? Tamam, çağırtırım sen hazırlanana kadar." Jimin abisinin hiçbir şeyi sorgulamadan öylece kabul etmesine şaşırmıştı. Ama kurcalayıp da eline geçen fırsatı geri tepmedi, teşekkür edip odadan çıktı yalnızca.

Onun çıkmasıyla birlikte Taehyung da çıkmış, kapının önünden geçen alfaya "Yoongi'ye haber verin, Yüce Omega'ya yürüyüş yaparken eşlik etsin." diye emir vermişti. Sonra doğruca üst kata çıkmıştı. Omeganın çoktan gitmiş olacağını tahmin edebiliyordu, buna rağmen ilk olarak kendi dairesini kontrol etti.

Yatak odasındaki hareketlilik içini anlamsız bir heyecanla doldururken temizlik yapan betayla karşılaştığında şaşırmış, işini bölmeden bariz asılan suratıyla geri çıkmıştı.

Düşünmeden yan daireye yöneldi bu defa. Kapıyı iki kez tıklatıp ses gelmesini bekledi. Normalde hiç huyu değildi, koca köşkün her dairesine istediği gibi girerdi ama omeganın odasına dalmak garip bir fikir gibi gelmişti.

Ses alamadığında kapıyı yavaşça açıp başını içeri uzattı. Kokusunu alabiliyordu, burada olduğu halde neden kapıya bakmıyordu?

Sessiz adımlarla içeri girip odalara bakındığında, yatak odasında uyurken bulmuştu omegayı. Üzerinde yalnızca havlu vardı ve o havlu da deli yattığı için kalçasının altına kadar sıyrılmıştı çoktan.

Bir süre kapıdan bu manzarayı izledikten sonra ses yapmadan çıkmak istedi ama yapamadı. Onun yerine gidip omeganın ayakları ucunda duran yorganı üzerine çekti. Biraz daha oyalanmak ister gibi düzleyip durdu yorganı.

Omeganın kirpiklerinin gölgesi yanaklarına düşmüş, kısa saçları yastığa dağılmıştı. Öpülesi pembe dudakları yastığa yaslı yanağı yüzünden hafif öne çıkmıştı. Uyurken bebekler kadar güzel görünüyordu.

Alev alev yanan elini açıktaki beyaz, pürüzsüz omuzda gezdirdi ve istemsiz bir iç çekti. Uzanıp öpmemek için zor tutmuştu kendini. Sadece iki gece. İki gecede nasıl böyle başından almıştı aklını?

Ateşe değmiş gibi geri çekildi birden. Bu yaptığı yanlıştı, bir eşi varken başka bir omegayı arzulayamazdı. Üstelik deltaydı o, deltalar omegalarla birlikte olmazdı ki. Kızgınlıktayken kafası yerinde değildi de dokunmuştu ona, şu an burada ne yapıyordu?

Geriye adımlayarak uzaklaştı uykusuna devam eden omegadan. Yatak odasından çıktığında ise arkasını döndüğü gibi adeta kaçtı.

Kendisine hiç yakıştırmıyordu böyle hareketleri. Eşli, çocuklu bir adamdı, otuz olmak üzereydi. Koskoca bir sürü yönetiyordu ama hareketlerini hâlâ yönetemiyordu. Tam bir utanç kaynağıydı. Jisun uyandığında ne gibi bir açıklama yapacaktı ona? Böyle omegayı düşünüp duracaksa geri kalan hayatına nasıl devam edecekti?

Bu yüzden belki de gitmesi en doğru karardı. Gözünden uzak olursa daha kolay unuturdu onu. Geçirdikleri geceler daha çabuk aklından silinirdi. Belki yalvarırsa günahını da affettirirdi.

Sadece kokusu omeganın bedeninden kaybolana kadar yan yana kalacaklardı, sonrasında sessizce geldiği gibi sessizce de çıkacaktı hayatlarından.

unstoppable desiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin