Birkaç gün içinde hazırlıklar tamamlanmış, sabahın erken saatlerinde alfalarla birlikte arabaya binen deltayı uğurlamak için ailesi köşkün kapısına toplanmıştı. Jimin kucağındaki Seoho'yla abisinin vedasını beklerken aklı korkuları yüzünden bulanıktı. Sadece kısa bir süre yönetmesi gerekmişti köşkü, ama o kısa sürede bile eline yüzüne bulaştırmıştı. Şimdi delta belki de aylarca ortalıkta olmayacaktı. Üstesinden gelebilir miydi emin değildi.
"Endişelenme, zor durumda kaldığın an bana mektup yazabilirsin." Omzunda hissettiği destekleyici el ve abisinin içini sıcacık yapan sesi gülümsemesini sağladı.
Delta uzanıp önce oğlunun, ardından kardeşinin alnına birer öpücük kondurdu. Daha sonra küçük çocuğa dönerek "Kimseyi üzmek yok, anlaştık mı?" dedi. Seoho babası gideceği için hüzünlü duruyordu. Deltanın sözlerinden sonra alt dudağı da bükülüvermişti.
"Seni de götürmek isterdim ama o zaman anneni kim bekleyecek? Burada kalmalı ve iyileşmesi için dua etmelisin." Taehyung'un o üzülmesin diye sergilediği tatlı uğraşına Jimin de arka çıkarak "Aynen öyle, sen de gidersen annen kimden destek alıp iyileşecek?" diye sordu. "Biz burda onun yanında olacağız, baba da işlerini halledip hemen dönecek."
Ne kadar dil dökseler de ağlamaya başlayan küçük çocuk kollarını açarak babasını istediğinde delta geri çevirmedi ve hemen kucağına aldı onu. Saçlarını okşadı, kokusunu içine çeke çeke öpücükler kondurdu. O da özleyecekti oğlunu ama gitmesi gerekiyordu. Seoho'yu yanına alması tehlikeliydi. Burada, köşkte güvende olacaklardı. Oğlu da, kardeşi de.
Kollarını boynuna sararak ona tutunmuş, uykusundan uyandığı için biraz huysuz olan çocuğa sarılmaya devam ederken tekrar Jimin'e döndü ve "Sana güveniyorum." dedi. "Sürüyle ilgili önemli bir karar alınması gerektiğinde ben dışarıdan müdahale edeceğim. Sen köşkle ilgilensen yeter. Belki dönüşte Jiheon da bizimle gelir."
Deltanın onu neşelendirmek ve rahatlatmak için söyledikleri Jimin'in pek de içini açmamıştı. Ağzının kenarıyla "Yaa, tabi..." diye mırıldandı ve bakışlarını kaçırdı. Huzursuzluğu artmıştı birden.
"Burda hapis hayatı gibi bir hayat yaşamak zorunda olduğun için üzgünüm Jimin, biliyorsun..."
"Biliyorum, güvenliğim için." dedi omega, abisinin lafını keserek. Ezberlemişti artık. Liderin ailesi olduğu için hep açık hedef olduğunu söyleyerek büyütmüşlerdi onu. Anne babasını kaybettikten sonra abisinin böyle paranoyaklaşmasını anlıyordu ama Vita'nın kardeşi dışarıda istediği gibi gezerken onun tek yaptığı şey terasında oturup çay içmekti ve bazen kıskanmadığını söylese yalan olurdu.
"Her şey hazır, yola çıkabiliriz." Seokjin'in kendisine seslenmesiyle kardeşinin üzerindeki dalgın bakışlarını çeken delta tekrar oğluna döndü. "Artık gitmem gerek babacığım, hoşça kal." dedi ve onu bir şekilde kendisinden ayırıp omeganın kucağına bıraktı tekrar.
"Hoşça kal Jimin, aklımı sende bırakma."
Başını aşağı yukarı salladı sarışın omega. Ardından kendini tutamayıp abisine son kez sarıldı. Ama bu sarılma çok da uzun sürmedi çünkü kucağındaki Seoho huysuzlanmaya başlamıştı. Bir an önce deltayı yolcu edip onu uyutmaya gitmesi gerekiyordu.
Onlar duygusal bir veda yaşarken bugün deltanın yola çıkacağından haberdar olsa da dairesinden ayrılamayan Jeongguk mutsuzdu. Tüm çabasına rağmen o gece delta onu dairesine geri göndermiş, kararından da vazgeçmemişti. Tüm gece uyku girmemişti gözüne. Deltanın ne zaman döneceği belli değildi, ne yapabilirdi bilmiyordu. Kollarını karnına sararak tek umuduna tutundu. Tabi eğer varsa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unstoppable desires
Fanfic[taekook] Yüzyılın Deltası Kim Taehyung'un gözlerine bakmak vitası dışındakilere yasaktı. Çünkü o gözlere bir kere bakan ona aşık olmaktan kaçamazdı.