𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 33

1.3K 138 20
                                    

İki gün geçmişti ve iki gündür Jeongguk deltayı bir an bile görememişti. Hem canı sıkkındı hem de her gece korkuyla uykuya dalıyordu. Kaldığı yerde birinin öldüğü düşüncesini atamıyordu kafasından bir türlü. Oysa kendi çizdiği yolda önüne bunun gibi bir çok örnek çıkacaktı. Hatta belki de ellerine kan bulaşan kişi bu defa kendisi olacaktı.

Hizmetli beta tepsiyle içeri girdiğinde alıştığı için hiçbir tepki vermemiş, öylece uzanmaya devam etmişti. Tepsiyi bırakıp gideceğini biliyordu. Hep öyle olurdu. Sonra Jeongguk bir şeyler yiyip kafa dağıtmak için dikiş dikerdi zaman geçirecek başka hiçbir şey olmayan bu odada.

Sessizlik beklediğinden uzun sürdüğünde açmayı hiç istemediği gözlerini araladı ve başını çevirip bunca zamandır odasına girebilen tek kişiye, betaya baktı. Beklenmedik olan kadının elinde tuttuğu yastıkla üzerine doğru eğilmiş olmasıydı.

Gözleri şaşkınlıkla büyürken güçlü bir çığlık atmıştı fakat çığlığı yarıda kesilmişti çünkü yüzüne kapanan yastık nefes almasına bile engel oluyordu. Çırpınıp betanın güçlü baskısından  kurtulmak için uğraş verirken yattığı yerden yanındaki komodine uzandı ve eline ne geçtiyse yere fırlatarak ses çıkarmasına neden oldu. Ciğerine hava dolmadığı için kısa süre sonra vücudu uyuşmuş, algıları yavaş yavaş körelmişti. Yine de canının derdine düşüp elinden geldiğince direndi, kadını üstünden itmeye çabaladı. Ardından bir gürültü koptu.

İçeri birilerinin girdiğini anladığı anda yüzündeki baskı da kaybolmuş, yastığı bir kenara fırlattığı gibi ellerini boğazına dolayıp derin derin soluklanmaya başlamıştı. Başına gelmesini beklemediği bu olayla neye uğradığını şaşırmıştı adeta.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Beta, karşısında öfkeli bakışlarla dikilen alfayı görür görmez birkaç adım geri kaçtı.

Yüce Omega'nın odasına giderken şans eseri seslere tanıklık eden Namjoon orada olmasaydı hamile olanın başına gelenlerden sonra deltanın yapacaklarını tahmin bile edemiyordu.

"Kimden aldın bu aklı? Kim söyledi sana bunu yapmanı? Anlat!" Namjoon normal şartlarda sesini çok yükselten biri değildi fakat karşısındaki betayı en güzel alfalığını kullanarak konuşturacağının farkındaydı. Bu esnada Jeongguk da yaşadığı şoku atlatmaya çalışıyordu. Az önce, aylardır odasına girip çıkan beta onu öldürülmeye çalışmıştı. Tıpkı o omegaya yapıldığı gibi.

"Konuş yoksa bu yaptığın hatayı canınla ödersin." Beta her kelimede biraz daha gerilemiş, duvara çarptığında ise köşeye sıkışmıştı. Konuşmamaya yeminli gibi ağzını bıçak açmıyordu.

Alfanın üzerine doğru yürüdüğünü gördüğünde düşünmeden açık pencerenin önüne geçti ve ellerini dayayıp kendini yukarı çekerek kenarına oturdu.

Namjoon onun yapacağı şeyi anlamış, adımlarını hızlandırarak engel olmaya çalışmıştı fakat beta kollarını iki yana açarak geriye doğru yatıp kendini boşluğa bıraktı.

Delta, çalışma odasının kapısı telaşla çalındığında başını uğraştığı işten kaldırmış, "Gel." diye seslenmişti dışarıdaki kişiye. Bu telaşın sahibinin kardeşi olduğunu görmek ise kaşlarını çatmasına neden oldu.

"Böyle bir haberle gelmek istemezdim ama çok kötü bir şey oldu." Taehyung önce içeri geçmesini ister gibi başını salladığında omega kapıyı arkasından kapatıp önüne kadar yürüdü. Olanları Namjoon'dan duyar duymaz gelmişti. O da duyduklarını henüz sindirebilmiş sayılmazdı.

"Sorun nedir?" dedi delta merakla. Kötü bir haber almak isteyeceği son şey de olsa kardeşinin neye telaşlandığını bilmesi gerekiyordu.

"Jeongguk saldırıya uğramış." Daha ilk cümleden ellerini masaya vurup öfkeyle ayağa kalkan abisine endişeyle baktı Jimin. "Yemeğini götüren beta, Jeongguk'u yastıkla boğmaya çalışmış. Namjoon gürültüleri duyup engel olmuş."

unstoppable desiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin