𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 40

1.4K 143 18
                                    

"Efendim, size iletmem gereken bir husus var." Alfa, çalışma odasına doğru giderken şans eseri yol üstünde gördüğü deltaya seslendi çaresizce. Delta yürümeyi kesti ve merakla ona döndü. Başı öne eğik olduğu için göremese de üzerindeki bakışları hissedebiliyordu. Görev yerini terk etmesi nedeniyle azar işitmemek için hemen söze girdi: "Bir sorun var sanırım, omega sizi çağırmamı istedi."

Taehyung yüzyılın deltasıydı, yönetendi, güçlü olandı. Fakat bir omega vardı ki, sözleri karşısında boynu kıldan ince kalıyordu. Omega Jeongguk onu ayağına çağırırken öfkelenmesi gereken yerde anında harekete geçmişti. Ayakları doğruca onun kaldığı dairenin önünü buldu. Kapıyı açıp içeri girdiğinde ise ağlama sesleriyle karşılandı.

Omega yatak odasının bir köşesinde, yerde, kendine çektiği dizlerine sarılmış öylece otururken küçük kızları Naeun yatakta ağlıyordu. Bu görüntü onu oldukça şaşırtmıştı. Önceliği bebeğe vererek yatağa ilerledi ve bekletmeden minik bedeni kucağına aldı. Çok sürmeden de ağlama sesleri kesildi.

"Sen babayı mı özledin?" diye sordu uykulu gözlerle ona bakan kızına, gülümseyerek. "Sen bugün beni göremediğin için huysuzlandın mı?"

İki eline rahatça sığan minik, hareketsiz bebeğin alnına kendi alnını yaslayıp gözlerini kapatırken bir yandan da güvende hissetmesi için feromon salgılamıştı ve kızının üzerindeki stresi zorlanmadan almıştı. Onu dokunmak, kokusunu almak muazzam bir histi. Taehyung bu küçük canın kendi canından bir parça olduğunu hatırladıkça duygulanıyordu.

Çocuklara ve bebeklere düşkün bir kişiliği vardı. Hep büyük, mutlu bir ailenin hayalini kurardı. Şimdi dönüp bakınca ise parçalanıp kaybolduklarını görebiliyordu. Böyle olsun istemezdi, eşini aldatmak aklından geçen en son fikir bile değildi fakat yaşananların ardından Jeongguk da onun için vazgeçemeyeceği biri haline dönüşmüştü. Hatta yalnız kalabildiği tek zaman dilimi olan geceleri bunun üstüne düşünerek geçirir olmuştu. Muhtemelen Jisun'dan önce Jeongguk'la karşılaşmış olsaydı seçimini gerçek aşkı hissettiği Jeongguk'tan yana kullanırdı. Jisun'u sevmesi, onunla eşlenmesi öyle olması gerektiği içindi. Bu yola beraber çıkmışlardı ve ortak bir amaçları vardı, yönetmek. İhtiyacı olan her kurda yardım eli uzatıp haksızlığa uğrayanların sesi olmak istemişlerdi. Vicdanlı, adaletli ve otoriter bir lider nasıl davranmalı, herkese kanıtlamak istemişlerdi. Ama birbirlerine güvenip teslim olurken ihanete uğramak istekleri arasında yoktu. Taehyung mantıklı davranmak zorundaydı çünkü kalbinin onu kontrol etmesine izin verirse amaçlarının ve çabalarının hepsi bir hiç olacaktı.

Sakinleşip uyuyan bebeği onun için hazırlanmış beşiğe yatırdıktan sonra yavaş adımlarla yerde, başını dizlerinden kaldırmayan omegaya yürüdü ve önünde diz çöktü. Eli önce siyah saç tutamlarında, ardından kulağında ve çene çizgisinde nazikçe gezindikten sonra çenesinin altından tuttuğu başın saklandığı yerden kalkmasını, orman gözlerin kendisine bakmasını sağladı.

"Sorun nedir?" Fısıldıyordu çünkü yeni uyuyan bebeği uyandırmak istememişti. Omega ise tamamen sessiz kaldı. Bakarak okusun aklını, anlasın hislerini istiyordu sanki.

Bacaklarına sardığı elleri kavradı ve avuçları arasına aldı. İkisi de buz kesmişti, belli etmese de üşüyordu. Delta olduğu için soğuk onu etkilememişti ve odanın soğuk olduğunu da omeganın ellerini tutana kadar fark edememişti. Daha küçücük, hassas bir bebeğin uyuduğu bu daireyi soğuk bırakmaları sinirlenmesine neden oldu. Tuttuğu ellerin sahibini de kendisiyle beraber ayağa kaldırdığı gibi şöminenin önüne çekmiş, kenarda duran kibrit kutusunu alıp içinden çıkardığı kibriti yakarak şöminedeki kuru odunlardan birine tutmuştu. Çok geçmeden yanan ince dal parçası kendisiyle beraber diğer odunları da tutuşturup sıcaklığını etrafa yaydı.

"Neden bu kadar ince giyindin ki?" diye sordu omeganın ateş önüne oturmasını sağlarken. "Havalar soğudu, dikkatli olmalısın."

"Kalın kıyafetim yok." dedi omega düz ifadesiyle. Kendi kendine diktiği kıyafetler yazlık kumaşlardan olduğu için bedenini sıcak tutmuyordu ama üşümeyi çok da umursadığı söylenemezdi.

"Bana söylemen gerekirdi." dedi delta. Kaşları çatılmıştı. Omega başını eğerek gözlerini yere dikti. Soğuktan büyük problemleri vardı.

Onun sessizliği arasında hiçbir şey söylemeden çıkıp giden delta birkaç dakikanın ardından döndüğü odada omegayı da bebeği de bıraktığı gibi bulmuş, kendi dairesinden getirdiği, Seoho bebekken de çok kullandıkları battaniyeyi kızının üstüne örttükten sonra elindeki kürkle omegaya doğru ilerlemişti. Yere, onun yanına oturmadan önce kalın kürkü omuzlarına bıraktı; üstüne çöken, beklenmedik ağırlıkla şaşırmasına neden oldu.

"Elimde bir tek bu var, anneme ait bir kürktü. Ona iyi bak Jeongguk." dedi hüznünü tebessümüyle saklamaya çalışırken.

Karmaşık duygularla parlayan yeşil gözler ona döndü. Deltadan böyle değerli bir şeyi almayı beklemiyordu. "Bunu neden bana veriyorsun?" diye sordu. Böyle büyük bir hediyenin yükü ona bile ağır gelirdi, Taehyung'un verirken nasıl zorlandığını düşünemiyordu. Anne babasını acı bir yolla kaybettiğinden haberdardı.

"Babam bunu ona üşümesin diye yaptırmış. Şimdiye kadar kimsenin dokunmasına bile izin vermedim fakat fark ettim ki öylece bir kenarda dururken eskiyip gidecekti. Hem de hiçbir işe yaramadan. Böylesi daha doğru."

Kürkün yumuşak dokusunu okşayıp hayranlıkla bakarken "Çok güzelmiş." diye mırıldanmaktan alamadı.

"Anneme de çok yakışırdı." dedi Taehyung. "Sana da çok yakıştı."

Jeongguk iki yakasını kavradığı kürkün içinde küçüldü adeta. Mutlu hissetmek istediği her saniye kırıklıkları sanki buna hakkı yokmuş gibi batıp canını yakıyordu. Deltayı affederse benliğine saygısızlık yapmış olacaktı. Ve bu savaşta kaybedemeyeceği tek şey benliğiydi.

"Şimdi gitmem gerekiyor, tekrar geleceğim." Başını kaldırıp kendisine veda eden adama şüpheyle bakarken "Ne zaman?" diye sordu. Ama şüphesini elinden geldiğince yansıtmamıştı sesine.

"Bugün işlerim olduğu için gelemeyebilirim ama yarın ziyaret edeceğim mutlaka." Aldığı cevap şüphelerinde onu bir nevi haklı çıkarmıştı. Yine de emin olmak için "Bir şey isteyebilir miyim?" diye sordu masum yüz ifadesiyle. Delta onu başını sallayarak onayladı.

"Nar. Canım nar istiyor, bu akşam yemeğimin yanına koysalar olur mu?" Taehyung bu isteği kırabileceğini düşünmüyordu. "Akşam yemeğinin yanında nar da getirmelerini söylerim." dedi gülümseyerek. Jeongguk da karşılık olarak gülümsedi ve deltanın daireden çıkışını sessizce izledi. Yine bebeğiyle yalnız kaldıklarında ise üstündeki kürkü çıkarıp yatağa atarken ayaklandı.

Komodinlerin çekmecelerini, dolapları, akla gelebilecek her yeri didik didik aramaya başladı. Makyaj masasının her bir karışını kurcaladı. Çiçek saksılarının diplerine bile baktı ama herhangi bir iz bulamadı. Tam pes edecekken bakışları tekrar yatağın üstündeki kürkü buldu. Bebeği uyandırmamak için yavaş adımlarla yatağın etrafında dolanırken bir işaret aradı. Her şey yerli yerinde görünüyordu. Yastıkları, yorganı tek tek elledikten sonra büyük, ağır döşeği kaldırdı ve yüreğindeki şüphe tohumlarını haklı çıkaracak o şeyi buldu.

Titremesine engel olamadığı parmakları yatağın altına saklanan mührü almış, aynı mühür olup olmadığını doğrulamak için üstündeki sembolü incelemişti. Biliyordu, deltanın en başından beri onu böyle önemli bir yemeğe yüz yüzeyken çağıracağını biliyordu. Ona tuzak kurulmuştu ama Jeongguk önüne atılan her yemi anında kapmayacak kadar zekiydi. Onu bu oyunlarla bitiremeyeceklerdi. O kendi oyununu kendisi yazacaktı. Krizi fırsata çevirecekti.

Muhtemelen deltaya ait olan mührü zarfın olduğu çekmeceye koyduktan sonra aynadaki yansımasına baktı. Bu akşam, ne olursa olsun gidecekti o yemeğe. Ve deltanın köşkteki herkese bebeğinin annesi olduğunu açıklamaktan başka şansı kalmayacaktı. Çünkü biliyordu ki, eğer o artık bir şeyler yapmazsa ölene kadar bu odada tutulmaktan, en iyi ihtimalle de bebeği büyüdükten sonra delta tarafından köşkten kovulmaktan kaçamayacaktı.

unstoppable desiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin