𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 30

1.9K 176 22
                                    

"Siz gittikten sonra kendimi o kadar kötü hissettim ki hamile olduğumu anlamam bile uzun sürdü." Delta tüm ilgisiyle karşısında o yokken neler yaşadığını anlatan omegayı dinliyordu. İlerleyen saatlerde bebeğinin annesini biraz daha yakından tanımak istediği için bir sohbet başlatmıştı ve kendilerini salondaki koltuklar yerine yatakta oturup konuşurken bulmuşlardı.

"Yüce omega hekimi çağırıp muayene ettirdi beni. Sonra dairemden çıkmamı yasakladı. Aylarca kimse konuşmadı benimle, yapacak hiçbir şeyim yoktu. Kapıyı da üzerime kilitliyorlardı, sanki kaçacakmışım gibi. Bana ya da bebeğimize bir şey olsa kimsenin haberi olmayacaktı." Bebeğimiz... Taehyung bu kelimede takılıp kalmıştı. Yeşil gözlüsünün ve onun bebeği.

"O kadar süre nasıl dayandım bilmiyorum, çoğu şey silik. Sadece geceleri ağladığımı ve bir an önce dönmeniz için tanrıya yalvardığımı hatırlıyorum. Dört ayın sonunda ise kriz geçirmişim." Delta, omeganın elini avcuna aldı ve baş parmağıyla okşadı üstünü. Böyle şeyler hissettiğini ve yaşadığını duymak kalbini sıkıştırıyordu. Sebepleri vardı elbette ama şu an bu sebepleri saymak, ona onu anladığını göstermekten daha rahatlatıcı değildi. Hamileliğin ne kadar zorladığını, duyguların çok daha yoğun olduğunu Jisun'dan biliyordu ve omega böyle hassas bir dönemde mahkum hayatı yaşarken fazlaca yıpranmış olmalıydı.

"Seni bundan böyle kimse ağlatamayacak. Söz veriyorum." Jeongguk birleşmiş ellerinde takılı kalan gözlerini deltanın iki renkli irislerine çıkarırken kalbinin hâlâ ilk günkü gibi atmasına hayret etti. Biraz daha kaydı ve iyice deltaya yaklaştı. Dizleri birbirine değiyordu şimdi.

"Deltam..." diye fısıldadığında Taehyung yine o tanıdık büyüye kapıldığını hissetmişti. Bedeni hafifliyor, bir mıknatıs gibi omegaya çekiliyordu. "Efendim Jeongguk."

Omega gözünü kırpmadan ona, sanki bir sanat eserine bakıyormuş gibi bakarken "Beni ve yavrumuzu bir daha kendinize hasret bırakmayın, olur mu?" dediğinde karşı çıkabilecek gücü kendinde bulamamıştı.

Burunlarının ucu birbirine değdiğinde yüzlerinin ne kadar yaklaştığını ancak fark edebilmiş, tenine yayılan titreme gözlerinin kapanmasına neden olmuştu. Avucunun arasındaki eli daha sıkı kavrarken "Bırakmam." diye fısıldadı küçük pembe dudaklara karşı. Jeongguk'un kalbi şimdi ağzında atıyordu. Deltanın dudaklarını öpmeyi özlemişti. Çoğu gece yastığa başını koymadan bunun hayalini kurmuştu. Şimdi hayallerine kavuşmak üzereydi ki aralarında milimler kala ne yaptığını kavrayan Taehyung, "Uykun geldiyse dairene dön." diyerek daha kavuşamadan ayrılmalarına neden oldu.

Direniyordu ama o kadar zorlanarak yapıyordu ki bunu, gücünü sorgular olmuştu. Girdiği savaşların hepsini kazanan delta şimdi bir omegaya karşı adım adım mağlubiyete yürüyordu.

Uykusu yoktu Jeongguk'un ama bunun gerçek bir teklif değil de bir reddediliş olduğunun farkında olduğu için karşı çıkmamıştı. Hayal kırıklığıyla geri çekilip yutkundu, bakışlarını deltadan en uzak yerde tutarak ayaklandı.

Onun kalkmasıyla avuçları arasındaki el sıyrılıp gitmiş, Taehyung'un boş kalan parmakları yumruk halini almıştı. Omegayı üzdüğünün farkındaydı. Şu dakikadan sonra bir şeyler söylemesi ise anlamsızdı. Aklına çözüm olarak kendini daha kötü hissetmemesi için öylece çıkmasını beklemek yerine dairesine kadar ona eşlik etmek dışında bir şey de gelmiyordu.

Ayaklanıp önce davranarak yerdeki pelerini aldı ve karşısına geçip ona bakmayan omeganın omzuna örttü. Jeongguk deltanın ne yapmak istediğini anlamamış, pelerinin iki ucunu tutarak önünü kapatmıştı. Ardından tek kelime etmeden çıkışa yönelmişti ki Taehyung'un da peşinden geldiğini, hatta elinin bel boşluğuna yerleştiğini hissetti.

Sesini çıkartmadan ilerledi. Morali bölünen öpücük yüzünden yeterince bozuktu. Beraber deltanın dairesinden çıktıklarında ve artık pek de ona ait olmayan daireye geldiklerinde kapının aralık olduğunu fark etti. Kaşları çatıldı. Temkinli bir şekilde yaklaştı.

Tahta kapıyı iterek ardına kadar açılmasını sağladığında onları karşılayan manzara ikisini de şoka uğratmaya yetmişti. Daha birkaç saat önce yalnız bırakıp da çıktığı omega şimdi girişte, yerde, kanlar içinde yatıyordu. Sanki ölmeden önce kapıya ulaşmak istermiş gibi bir eli öne uzanmıştı. Gözleri ise kapalıydı.

O anda hamile olan gördüklerini kaldıramayıp bilincini kaybederek deltanın kollarına doğru bayılmıştı. Zayıf bedeni düşmeden kavrayıp kucağına alan Taehyung ise öfkeden damarlarında kan yerine lav akıyormuş gibi hissetti. Onun evinde, o buradayken birini öldürmeye nasıl cürret edebilmişlerdi? Bu açık açık bir tehditti ve kim onu tehdit ediyorsa cezasını çekecekti.

"Seokjin! Yoongi!" diye bağırdı tüm köşkü inletecek sesiyle. İki sadık adamı deltayı duydukları gibi oturdukları ve sohbet ettikleri masadan kalkmış, hemen üst kata koşmuşlardı. Kucağında baygın omegayla ayakta, kapısı açık dairenin başında bekleyen delta ikisini de şaşkınlığa uğrattı.

"Ben seni bu köşkün güvenliğinden sorumlu tutmadım mı?" dedi delta Yoongi'nin gözlerinin içine ateş saçan gözleriyle bakarak. "Sizin olduğunuz yerde biri elini kolunu sallayarak nasıl daireme girer?" Sesi öyle gür çıkıyordu ki uykusundan uyanan Jimin de üzerine geçirdiği sabahlığıyla apar topar gelmişti.

Neler olduğunu sormaya kalmadan gözleri yerdeki cesedi buldu, eli şaşkınlıkla aralanan ağzına kapandı.

"Ben buradaki onlarca alfaya güvenemeyecek miyim? Ailemin canını emanet edemeyecek miyim size?" Omeganın yerinde Jeongguk'un olma ihtimali aklına geldikçe delirmemek için zor dayanıyordu delta.

Yoongi de Seokjin de azarlamalar karşısında sessiz kaldı. Söyledikleri her şey bahane olacaktı, ne kadar dikkatli olsalar da demek ki yeteri kadar değillerdi. Böyle bir şeyin yaşanması onların suçuydu, bahanesi olamazdı.

"Bundan böyle köşkte benden habersiz nefes alınmayacak, güvenliği de sıkılaştıracaksınız. Bir defa daha bu olayın yaşanmasına izin vermeyeceksiniz. Eğer yaşanırsa sizi sorumlu tutarım. Anladınız mı beni?"

Yoongi ve Seokjin başını yerden kaldırmadan "Emredersiniz efendim!" demişti gür sesleriyle.

Delta Jimin'e dönerek "Hekim betayı çağır, benim daireme gelin." dedikten sonra bakışları bu defa da Seokjin'i bulmuştu. "Yarın sabaha kadar cesetten kurtul ve her yerin iyice temizlendiğinden emin ol. Bu yaşananları hatırlatacak tek bir iz bile istemiyorum."

Jeongguk hamileliğin getirdiği hassaslık yüzünden böyle bir olaya tanık olduktan sonra dairesinde kalmaktan korkabilirdi. Bu yüzden bir an önce her şeyin yok edilmesini emretmişti. Seokjin de bu emri hemen uygulamaya koyulmuş, cesedi taşıyacak ve odayı temizleyecek adamları bulmak için Jimin'e eşlik ederek alt kata inmişti.

"Herkesi soruştur ve benim evimde bu pisliği yapan her kimse bul Yoongi." dedi delta son olarak, sakin ama vurgulu sesiyle. Ardından arkasını dönüp dairesine yöneldi. Kucağındaki omegayı bir saniye olsun bırakmıyor, ona ya da bebeğine bir şey olmasından deli gibi endişeleniyordu.

Üstündeki pelerin çoktan yeri boylamış olan omegayla içeri girdiğinde uzanıp dudaklarını alnına bastırdı ve "Jeongguk kendine gel." diye fısıldadı titreyen sesiyle. Fakat hiçbir geri dönüt alamadı.

Adımları yatak odasını, yatağının başını buldu. Zayıf ama iki canlı bedeni nazikçe, örtünün üstünden yatağa bırakırken bakışları yüzünün her bir noktasında geziniyordu. Göz kapakları örtülü, pembe dudakları aralıktı. Elleri öylece iki yanında, boşlukta duruyordu. Taehyung şahit olduklarının omegada travma yaratmamasını diliyordu.

Yanına oturup belki kendine gelir diye başında beklerken Jimin çağırdığı hekimle beraber odasına gelmiş, beta bayılan omegayı kontrol etmek için hemen harekete geçmişti. Ona alan açmak için biraz geriye çekildi delta. Bakışları da yanlarında bekleyen kardeşini buldu. "Sana önemli bir görev vereceğim Jimin."

Sarışın omega en son Vita hastalandığında bu halde gördüğü abisine endişeyle yaklaşırken "Can kulağıyla dinliyorum." demişti. Dışarıda kopan gürültünün aksine şimdi ikisi de alçak sesle konuşuyordu.

"Yoongi'ye yardım et, omegalar da dahil herkesi sorguya çekip bu işi kimin yaptığını öğrenin."

unstoppable desiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin