Jeongguk'un esir hayatına veda edişinin üzerinden çoktan beş gün geçmişti ve beş gündür köşke geldiği andan itibaren yaşadığı en güzel anları yaşıyordu. Sabahları deltayla kahvaltı ediyor, istediği zaman onu çalışma odasında ziyarete gidebiliyordu. Karşı karşıya geldiği alfalar ve betalar ona saygıyla yaklaşıyordu. Hayalini kurduğu her şeye eskisinden çok daha yakındı artık.
"Naeun daha iyi mi?" Kızlarının dün gece yarattığı kargaşayı kastederek sorduğu soruya karşılık baş onayı aldı delta. Küçük bebek çektiği karın ağrısı yüzünden ne uyuyabilmişti ne de köşkü uyutmuştu. Jeongguk tüm gece ayakta kalıp bir çözüm aramıştı ama yardım edebilecek tek kişi olan hekim beta ortalıkta yoktu.
"Yüce Omega'mız sayesinde iyi oldu. Seoho'nun bakıcılarının yanında şu an, muhtemelen uyuyordur." dedi Jeongguk küçük dilimlere ayırdığı peyniri ağzına atarken.
Yemek salonunda onlardan başka kimse yoktu. Seoho bölünen oyununa dönmek için yemeğini hızlıca yiyip kalkmıştı. Jimin ise günlerdir suçlunun peşindeydi. Bu yüzden yemeklere katılmıyor, fırsat bulduğunda bir şeyler atıştırıyordu.
"Günler geçti ama hiç bahsetmediniz, mührünüzü çalan kişiyi bulabildiniz mi?"
Mührün çalındığından bu kadar emin sorması deltanın kaşlarının kalkmasına neden olsa da bakışlarını tabağından kaldırmadan yanıtladı: "Hayır. Ama çok yaklaştım."
"Umarım bir an önce bulunur ve cezasını çeker." Göz ucuyla yemeğini yemeye devam eden omegaya bakmış, mimiklerinden bir sonuç çıkarmaya çalışmıştı ama omega son derece ifadesiz ve kendinden emin görünüyordu.
"Bulunacak ve ölümle cezalandırılacak." dedi ürkütücü ses tonuyla.
Jeongguk duraksayıp başını kendisini izlemekte olan deltaya çevirdi. Farklı renkteki irislerinde normalde olmayan bir parıltı vardı bu sabah.
"Yaptıklarından sonra işkenceler çekerek ölmeyi hak ediyor." Bir an bile şüpheye düşmeden dilinden akıttığı zehirli kelimeler, gözlerinden geçip düşüncelerini görür gibi bakan deltayı etkisi altına almaya yetmişti. İfadesi yumuşadı ve başını hafifçe aşağı yukarı sallayarak önüne döndü.
"Benim evimde bana isyan eden kimse ucuz kurtulamaz." dedi omeganın sözlerine hak verip. Ardından gülümsedi ve tekrar yeşil gözlerle temas kurarak ekledi: "İhanete tahammülüm yok." Anlık olarak dudaklarına asılan bu gülümseme son derece tehlikeliydi.
İştahının kaçtığını hisseden Jeongguk çubuklarını tabağının yanına bırakıp "Ben Naeun'ı kontrol etsem iyi olacak." diyerek kalkmaya yeltendiğinde Taehyung uyarıcı ses tonuyla karşı çıktı: "Doğru düzgün bir şey yemedin. Naeun olduğu yerde güvende, bir sorun çıkarsa başındaki alfalardan biri mutlaka haber vermeye gelir."
Doğrulduğu sandalyeye yavaşça geri oturmuş, titrek bir nefes alıp ellerini tabağının iki yanında masaya yaslamıştı. Başı önüne eğik tabağını inceledi. Delta feromonlarına vücudu neredeyse alışmıştı ama son iki gündür bu feromonların onu kasten boğduğunu düşünüyordu. Fazla maruz kaldığı zaman başı dönmeye başlıyordu.
Yemeye devam etmek için çubuklarını tekrar kavradığı esnada salonun kapısı açıldı ve Yüce Omega telaşlı ifadesiyle içeri girdi. Jeongguk'u görmezden gelip doğrudan deltanın yanına adımladı ve ona doğru eğilerek kısık sesle "Bir sorunumuz var." dedi.
Delta yemeğini bırakmış, kardeşine dönmüştü. Sarışın olan fısıldadı: "Yalnızken konuşsak daha iyi olur" Çekincesi masada oturan omegaydı.
Yemeğini yemesi için göz önünde tuttuğu omegayı göndermek istemeyen delta ise "Sorun ne, söyle." diyerek üstü kapalı reddetti onu.
"Namjoon'la soruşturmaya devam ederken dün ortadan kaybolan hekim betayı çamaşırlıkta ölü bulduk. Arkasında da bir not bırakmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unstoppable desires
Fanfic[taekook] Yüzyılın Deltası Kim Taehyung'un gözlerine bakmak vitası dışındakilere yasaktı. Çünkü o gözlere bir kere bakan ona aşık olmaktan kaçamazdı.