Dövdüğüm 3 kız için 1 milyon won kazandım. Yarısı bana, yarısı anneme. Benim sık sık dövüştüğümü bilse de bunu para için yaptığımı bilmiyordu. ''Jiri, gel de yemek ye.'' dedi. Ben de karşısına oturdum. ''Bu sene okula dönmek ister misin?'' Öksürdüm. ''Bütün borçlarımızı ödemeye yetecek kadar paramız bile yok anne. Olmaz. Yeterince kazanınca liseye devam edeceğim.'' dedim ve yemeye devam ettim. Annem yaşlı gözleriyle gülümsedi. Hemen elimle gözyaşlarını sildim ve bir yere kadar gideceğimi söyledim. Bana şans diledi ve 20.000 won verdi.
''Sky...'' Karargah'ta seslendim fakat çok sessizdi. Sonra günlerden perşembe olduğunu hatırladım. Hepsinin okulu vardı o yüzden ben de bu zamanı ortalığı temizlemek ve kullandığımız perdeleri yıkamak için kullandım. Yemekte hepsi gelmişti. ''Hey, Scar. Bakıyorum saçını toplamıyorsun..'' Dread'e baktığımda kaşlarını kaldırmıştı. ''Ha?'' ''Şu senin prens çok zengin, değil mi?'' Kafamı salladım. ''Genç Efendi'lerini evine geri götürdüğüm için bana 500 dolar verdiler. İstiyorsan, 200'ünü sen alabilirsin.'' Duyduğum gibi reddettim. Benim paraya ihtiyacım olduğu kadar Dread'in ailesinin de vardı. Üyelerden birinin aldığı cipsi yerken ''Sky ve Pain neredeler?'' diye sordum. ''Okuldalar. Onların da SOPA'da okuduğunu unutmuşuz.'' Jungkook'u hatırlayınca dudağımı ısırdım. Ayağa kalktım ''Sky ya da Pain'e mesaj at. Bir araca ihtiyacım var.'' Dread kafasını salladı. Bir süre sonra Sky önümdeydi. Pain sırtı sandalyeye dayalı su içerken ''Ne bu acele?'' diye sordu. Sky, saçlarını her zamanki meleksiliği ile karıştırırken bana baktı. ''Şey, arabalarınızdan birini ödünç alacağım. Aztec'i getirdin mi Sky?'' Sky kafasını salladı. ''Peki, Pain Fling'i getirdin mi?'' Bana anahtarları uzattı. ''Her zaman benden bir motorsiklet isteyebilirsin. Doğum gününde hediye edebilirim.'' Onlardan bir şey almaktan ne kadar nefret ettiğimi biliyorlardı. ''Sen kız kardeşimiz gibisin ayrıca harika bir arkadaşsın. Bunu hakediyorsun!'' Kapıdan çıkarken gözlerimi devirdim.
Stephan'la birlikte yürüdüğünü görünce ''Jungkook!!'' diye bağırdım. Sırtımı Fling'in kapısına yaslayıp ona gülümsedim. Stephan'a bir şeyler anlatırken bana doğru yürüyordu. Soğuk bir ifadeyle ''Yine ne var?'' Ona Fling'e binmesi için kafamla işaret ettim fakat sadece kaşlarını kaldırdı. ''Benim değil, ödünç aldım. Pain'den yani senin bildiğin adıyla Min Yoongi. Hadi bin.'' Ön kapıyı açtım. Bana bakmaya devam etti. ''Stephan arabamı hazırla.'' Tam gidecekken onu arabanın içine ittim ve kapıları kilitledim. İçeri girdiğimde telefonundan Stephan'ın numarası olduğuna inandığım bir numara tuşluyordu. ''Bizi takip et. İşte bu kadar inatçı biri.'' Sonra kapattı. Cebimden telefonumu çıkarıp ona doğru uzattım. ''Ne?'' kafası karışmış gibiydi. ''Numaranı kaydet.'' İç çekti. ''Bana bunu yapmam için 5 neden söyle.'' Dudağımı ısırdım. ''1. Senden hoşlanıyorum. 2. Sen de benden hoşlanacaksın. 3. Bir nevi arkadaşız. 4. Yakında benimle çıkacaksın. Ve 5. senin sevgilin olacağım. Yani, kaydet numaranı.'' Bana uzaylıymışım gibi baktı. Kafamı salladım ve telefonumu yeniden uzattım. ''İnanılmazsın. Bu çok eski. Neden hala değiştirmedin?'' Sonunda numarasını kaydetmişti. ''Yeni bir kıyafet bile alacak param yok. Benimle dalga mı geçiyorsun? Ama dert etme seninle flört ettiğim için elimden geldiğince para kazanmaya çalışacağım. Senin gibi zengin çocukların standartları yüksek oluyor.'' ''Flörtü erkekler yapmalı.'' kafasını çevirip aynaya baktı. ''Ve biz çıkmıyoruz bile yani neden benim sevgilim olasın ki? Ve lütfen, senden hoşlanmıyorum.'' Durdum ve ona baktım. ''Nedenmiş?'' Rahat bir şekilde oturduktan sonra ''Ben zeki kadınlardan hoşlanırım. Ben sevgilimin ders çalışmasını isterim. Her zaman temiz ve meyveler gibi kokmalı. Annem gibi zarif olmalı. Ayrıca şık bir kadın olmalı.'' ''Ve sen öyle değilsin. Sen... okula gitmiyorsun. Ders çalışmıyorsun, sadece çete kavgalarını ve underground'u düşünüyorsun. Babam gibi kokuyorsun ve en önemlisi erkek gibi davranıyorsun.'' Gözlerim dolmaya başlamıştı. ''Ben senin gibi kızları sevmem. Siz sadece insanları kullanıp işiniz bitince atarsınız. Senden hoşlanmıyorum. Senden nefret ediyorum. Konuşmandan, sırıtmandan, saçını toplamandan, hakkındaki her şeyden.'' Duygusuz gözüküyordu. Küstah ve acımasız. Neden ondan hoşlanıyorum ki? Gülümsemeye çalıştım ama yapamadım ''Öncelikle, okumak istiyorum. Ama annem borçlarımızdan dolayı beni okula gönderemiyor. Erkek gibi kokuyorum çünkü genelde Pain ve Sky'ın eşyalarını kullanıyorum. Zengin olduklarından bana hep eski kıyafetlerini ve parfümlerini veriyorlar. Evet dövüşüyorum çünkü para kazanmam gerekiyor. Ama bazen, anneme domates ve soğan satmasında yardımcı oluyorum.'' Ağlamamaya çalışarak ''Stephan'la eve gidebilirsin. Ben bir kaç saat araba süremeyeceğim.'' Kafasını salladı ve bana mendilini verdi. Beni yaklaşık bir saat şehrin ışıklarına bakarken, güneş batarken izledi. Tam araba sürmeye devam edecekken Stephan geldi. ''Şimdi gidiyorum.'' Ona gülümsedim. ''Teşekkürler ve gününü mahvettiğim için özür dilerim.'' Kafasını salladı ve yanaklarımın kızarmasına yetecek kadar gülümsedi. Motoru çalıştırdığım an bir şey söyledi. ''Sana mesaj attığımda arabayı sürmeye başla.''
Eğer istediği buysa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanfictionBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.