''Genç Efendi.'' Yatağımda yuvarlanıp yatmaya devam ettim. ''Genç Efendi.'' Şimdi biraz sesi yükselmişti. ''Genç Efendi.'' Sinirimi belli edercesine yavaş bir inlemeyle gözlerimi açmaya çalıştım. Suratımı yastıkla kapatırken ''Çık dışarı.'' dedim. Uyuyorum, görmüyor musun? ''Jeon Jungkook.'' Tanrım, uyuyan bir adamı rahatsız etmeyi kesmeyecekler mi? Uyumaya devam etmeye çalışırken ''Hmm...'' dedim. ''Jungkook kalk!'' Beni kaldırmaya çalışarak yatağı çekiştirmeye başladılar. ''Sorun ne? Tanrı aşkına bugün cumartesi! Biraz daha uyumama izin verin!'' Stephan'ın şaşırmış suratına bakıyordum, hizmetçiler dehşete düşmüş gibi görünüyorlardı. ''Kahretsin.'' Terliklerimi aramak için yataktan çıktım. Jiri ile aramız iyi olduğu için baya mutlu olmalıydım ama lütfen, uyku zamanım çok değerlidir. ''Jeon Jungkook, öyle bağırma.'' Annem elini beline koymuş bana bakıyordu. Kafamı salladım, tartışmaya zamanım yoktu. Dişlerimi fırçaladıktan sonra saçımı düzeltip kendime kıyafet seçtim. 12 kişilik yemek masamıza otururken ''Bu erken uyandırmalar neden?'' diye sordum. 3 kişi olmamıza rağmen bir düzine insan için yerimiz vardı. Krep ve sosa uzanırken esnedim. Hizmetlilerden birine ''Yukarıdan telefonumu alabilir misin? Bir şey unuttum.'' dedim. Babam konuşmaya ''Haftaya bir toplantı var...'' diye girince elimdekileri bıraktım. Hayır, tekrar olmaz. Meyve suyumu içerken''Ben hiçbir yere gitiyorum.'' dedim. Hizmetli telefonumu bana getirdiğinde çabucak Jiri'ye mesaj attım. ''Gitmen gerekiyor.'' Babamın sesi sert çıkmıştı ve gerçekten ciddiydi. Jiri'ye bir mesaj daha atarken kafamı salladım. Annem söze girerek ''Oğlum, sen ve Jiri'nin yaşadıklarından dolayı korktuğunu biliyoruz ama şirketi yüzüstü bırakmayız...'' dedi. Gözlerinin içine baktım. Domuz pastırmasından bir ısırık alırken''Beni biliyorsun anne. Çoktan hayır dedim bile.'' dedim. Elime dokunrak ''Lütfen.'' dediğinde babama bakarak iç çektim. ''İkinizi ne kadar sevdiğimi biliyorsun ama, o kazadan sonra hiçbir yere gitmem.'' dediğimde annem bana gülümsüyordu, beni anladığını biliyorum. Babam ''Sen yokken Jiri ve annesi burada kalabilirler...'' dedi. Kaşlarımı kaldırarak onlara baktım. ''Kaç gün?'' diye sorduğumda babam omuz silkerek ''Sadece 3 4 gün.'' dedi. Meyve suyumu içerken kafamı salladım. ''Tamam. Onları şimdi alırım!'' askıdan ceketimi alarak anneme göz kırptım.
''Evde biri var mı?'' Kapıyı iki kez tıklattım. ''Teyzecim? Park Jiri?'' birkaç saniye sonra kapıyı Jiri açtı. z kalsın görünüşünden dolayı kahkaha atacaktım. Saçı dağınıktı ve yüzünde net bir şekilde beyaz bir çizgi gözüküyordu. O kurumuş salya mı? ''Yah!'' diye bağırdığında olduğu yerde zıpladı. Ona yemek kutusunu göstererek gülümsedim. Bana gözlerini açarak baktıktan sonra yüzünü kapatarak mutfağa annesinden yardım istemeye gitti. Annesi tabakları koyarken ''Çok erken geldin. Pek fazla uyuyamadı.'' dedi. Meraklı bir şekilde ''Ne demek istiyorsunuz?'' dedim. ''Yani bütün gece sürekli 'Yah Jeon Jungkook kafamın içinden çık' diye bağırıyordu'' dediğinde kafamı sallayıp gülümsedim. ''Gerçekten mi?'' kafasını sallayıp hafifçe gülümsedi. ''Günaydın.'' dediğinde yanakları kıpkırmızıydı. Yemek yerken aynı anda bir sürü şey hakkında konuştuk. Arabaya yürürken ''Nereye gitmek istiyorsun?'' diye sordum. Tatlı bir şekilde ''Her yer.'' dedi ve arabaya girdi. ''Bizi ofise götür Stephan.'' Stephan kafasını salladı. Telefonunu çıkarıp ''Hadi selca çekelim!'' dedi. Tabiki o kazadan sonra basit akıllı telefonunu bir iPhone ile değiştirmiştim. Fotoğraflara poz verdik, zaten birkaç dakika sonra ofise gelmiştik. ''Üstünüzdeki ceketi değiştirmek ister misiniz Efendim?'' Stephan arkadaki eşyaları alırken kafamı salladım. Ben ceketimi giyerken Jiri ''Nasıl görünüyorum?'' diye sordu ''Harika. Hadi gidelim?'' dediğimde yanaklarının kızardığını gördüm. ''Bay Jeon.'' Her beni selamlıyordu. Bense, kendim olup kafamı bile sallamıyordum. ''Daha kibar olman lazım.'' diye fısıldadı. ''Neden? Tavrımı beğenmiyor musun?'' diye sorduğumda sadece ban baktı ve kafasını sallayarak ''Sadece...'' kelimelerini seçmekte zorlanıyordu. Asansörün 40. kat düğmesine basarken''Başkalarını önemsemiyorum Jiri. Bunu bildiğini düşünüyordum?'' dedim. Gülümseyerek ''Yani, belki önceden biliyordum.'' dedi. Gözlerindeki acıyı gördüğümde ortamı yumuşatmak için ''Beni önceden işim olmadığında konuşmayacak kadar ukala olduğum için seviyordun.'' dedim. ''Gerçekten mi? Öyle mi yapmışım?'' şok olmuş gibiydi. ''Beni o kadar seviyordun ki, takip bile etmiştin.'' Gülmemek için etrafa bakıyordum. Sakinleşmeye çalışarak ''Yah! Öyle bir şey yapmadım.'' dedi. ''Herkese sorabilirsin.''
Ofisime girdiğimiz gibi ''Wow!'' dediğinde ben ceketimi çıkarıp sandalyeme oturuyordum. Ona doğru döndüğümde onu etrafa bakınırken gördüm. Onun bir fotoğrafını çektikten sonra ona bakmaya devam ettim. Kağıtları gözden geçirirken laptopumu açtım. ''Sıkı çalışmalısın.'' dediğinde sandalyelerden birine oturmuştu. ''Ben seni beklerim, zaten seni çalışırken görmek istiyorum.'' dedi ve bana göz kırptı. Kafamı sallarken sandalyem masadan uzaklaşsın diye masayı itekledim. Kucağımı işaret ederek ''Buraya gel.'' dediğimde kızararak ''N-ne?'' dedi. Tekrar kucağımı göstererek ''Buraya otur.'' dedim. Kafasını salladı. ''Hadi ama Jiri.'' derken karşıdan bileğini tuttum. Ben onu belinden tutup çenemi omzuna yaslarken o dikkatlice oturmaya çalışıyordu. Ona bakarak ''Seni buradan öpebilir miyim?'' dedim. ''Y-yah neden bahsediyorsun?'' Ona bu kadar yakından bakarken kalbim daha hızlı atıyordu. Kahretsin, ona abayı yakmış olduğumu söylemeyin sakın. ''Ne istiyorsam onu yaparım.'' dedikten sonra boynuna hafif bir öpücük kondurdum. ''Jungkook-ah.'' Onu öperken sallandığını hissettim. ''Hmm?'' derken yanağına ve boynuna kelebek öpücükler konduruyordum. Kollarımı ona daha sıkı sararken ''Jiri. Sen ve ben bundan sonra aynı çatı altında kalacağız.'' dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanfictionBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.