Japonya'ya olan uçuşum iyiydi. Uzun bir aradan sonra, gerçekten boş hissediyordum. Sanki içimdeki her şey benden alınmış gibiydi. Sanki annem bile benim tarafımda değilmiş gibi. Ah tabi, annem...Kang'larla olan bu işi ayarlamamda annemin de bir payı vardı tabiki. Eğer Jiri'yi ilişkimizde yaşanan her şeye katlanabileceğime inandırmak istiyorsam, önce onun unutmam gerekecek. Onu önceliklerimin en sonu yapmalı ve soğuk olmalıyım. Beni kolayca anlayacağına eminim. Hiçbir zaman bunu yapmakta zorlanmadı. Sadece biraz zamana ihtiyacı var... ve ben ona ihtiyacı olandan fazlasını veriyorum. Beni arayıp onunla evlenmem için yalvarana kadar Japonya'da kalacağım. Evet, kulağa kalpsiz gibi geliyorum. Ama beni suçlayabilir misiniz?! Beni daha kaç kez kaldırabileceğimden çok üzecek? Başka erkeklere mesaj atıyor, bazen bekarmış gibi davranıyor. Bunları yüzüne vuruyor muyum? Hayır çünkü kavga etmek istemiyorum. Yanımda kalmasını istediğim için her şekilde onu mutlu etmeye çalışıyorum. Ve bu benim hatam... Onu gereğinden fazla mutlu ettiğim için lanet olası bir köpeğe dönüştüm.
Hayatım çok yorucu. Her şey bir saçmalık gibi geliyor. Jungkyoo öldüğünden beri tek yaptığım ailemin sorunlarıyla uğraşmak oldu. Jungkyoo'nun ölümünün üstünü kapatmak ve insanlara yemek zehirlenmesi olduğunu söylemek, Jin'i korumak, yeni anlaşmalar ve planlar yapmak, insanların bize yeniden güvenmesini sağlamak, yeni yatırımcılar bulmak, şirketi kurtarmak... İletişim ve taşıma işinde gayet iyiyiz ama annem ve babam her zaman daha fazlasını istiyor gibi. Yapabilsem Jeon şirketinin batmasını sağlardım. İşime karşı iğrenme dışında bir şey hissetmiyorum. Anlaşmalar ayarlıyoruz, insanları kovuyoruz ve sadakat satın alıyoruz! Bunun içindeki insanlık nerede? Ben bu hikayedeki iyi çocuk muyum? Kahretsin! Birden bire her şey olabilecek en yanlış haline girmiş gibi hissediyorum.
*Telefon zil sesi*
''Jeon Jungkook konuşuyor.''
''Efendim, Tokyo The Peninsula, suit numarası 058.'' havaalanında kafamı sallayarak yürümeye devam ettim.
''Teşekkürler Stephan.'' Tam aramayı kapatacakken Melissa'yı Rolls Royce'unun başında beklerken gördüm.
''Efendim, Bayan Jiri...'' Telefonu kapattım ve Melissa'yı selamladım.
''Uçuşun nasıldı?'' Sadece ona baktım ve kollarımı beni tutan ellerinin arasından yavaşta çektim. ''İyi. Beni Peninsula'ya bırak.'' dedim ve arabaya bindim. ''Bizim evde kalıyorsun.'' dedi ve gülümsedi. Şimdi onu hatırladım. Jungkyoo'nun en yakın arkadaşıydı. Yaşıttık. Onunla ilk tanıştığım zamanı hatırlıyordum, gamzeli yanaklarından dolayı önceden onu baya beğenirdim. Hala gamzelerini beğeniyorum gerçi. Ufak bir gülümsemeyle kibarca teklifini reddettim. ''Hm, şimdilerde daha tatlısın. Kız arkadaşın etrafta olmadığı için mi?'' Kafasını omuzlarıma koyduğu gibi silkelendim. ''Hayır. Sen benim kız kardeşimin arkadaşısın. Kaba olduğum için üzgünüm.'' Tam bana sarılacakken onu ittim. Bana dokunma. ''Kız arkadaşının cahil göründüğünü biliyorsun. Para avcısı olduğunu da söylemesem olmaz.'' Bu sözleri o kadar normalmiş gibi söyledi ki sinirimden kahkaha attım. ''Yavaş olun Bayan Kang. Daha önce hiçbir kıza vurmadım. İlkim mi olmak istiyorsunuz?'' Utanç ve şaşkınlık arası bir ifadeyle dudaklarını ısırdı. ''Bu ani değişim de neden?'' Neredeyse mızmızlanan bir çocuk gibiydi, beni irite ediyordu. ''Ben burada işlerimi hallediyorum o yüzden ayağıma yük olma.''
Otel odam güzeldi. Girdiğim gibi pijamalarımı giyip yatağa uzandım. Telefonum çaldığında üşenerek cevapladım.
''Bay Jeon konuşuyor.''
''Tatlım...'' Annemin sesi cılız geliyordu. Sanki saatlerdir ağlıyormuş gibiydi.
''Japonya'daki şubemizde işleri hallediyorum. Lütfen aptalca bir şey yapma. Şunları hallettiğim gibi döneceğim.'' Hıçkırmaya başladığında iç çekmek dışında bir şey yapamadım.
''Bebeğim, annen çok üzgün, tamam mı?'' Beni görüyormuşçasına kafamı salladım. ''Tabi anne, hadi dinlen. Ben de şimdi uyuyacağım.''
Annemi ağlattığımı düşündüğümden uyuyamadım ve laptopumu açtım. Beni kaybettiğini düşünsün istemiyorum. Jungkyoo'yu yıllar önce kaybetti,bunu tekrar yaşamasını göze alamam. Bay Robinsons ve Bay Clark'a yatırım yapmaya hazır olup olmadıklarına dair bir mail attım. Basınla iletişime geçtim ve bir etkinlik organizatörü tuttum. Şirketimizin halka açılmasını istiyordum. Şirket işlerinden ne kadar nefret etsem de insanlara yardım etmek istiyordum. Değişmek istiyordum.
Laptopumu kapatırken gözüm arkaplana takıldı. Ben ve Jiri'nin bir fotoğrafı. Fotoğrafın üzerine ''Seni sonsuza dek seveceğim! Seninle ne zaman olsa evlenirim~ Seni seviyorum!'' yazıyordu. Şimdi ise, hepsi yalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanficBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.