Jungkook bana doğru yaklaşıp, kollarını belime sararken soğuk bir kahkaha odayı doldurdu. ''Çık git.'' Biraz gülümsüyordu ama ne kadar gıcık olduğunu görebiliyordum. ''Jungkook.'' ne olduğunu anlamaya çalıştığımdan sesim güçsüz çıkmıştı. ''Yoksa unutt-'' Melissa'nın sözleri kapıyı çat diye açan Bayan Jeon ve arkadasından gelen annemle kesildi. Kıyafetleri çamurla kaplıydı ve gözleri, Jungkook'a bakan Melissa'yı farkedene kadar yüzleri gülüyordu. ''Anne!'' Jungkook ayağa kaltığında ben de onu takip ettim. Bayan Jeon'un kafası karışık görünüyordu. Ben annemi o da Jungkook'u öperken lafa girdi ''Tatlım...'' sonra da beni öptü. ''Misafiriniz var gibi...'' Sesindeki tonlamadan da anlaşıldığı gibi rahat değildi. Sonra odaya hizmetçiler girdi ve onlara havlu verdiler. ''Ah, şey...'' Jungkook tam bir şey diyecekken Melissa birden ayağa kalkıp bize doğru yürümeye başladı.
''Merhaba, teyzecim.'' 32 diş gülümsüyordu. ''Melissa?'' Kafasını hafifçe salladıktan sonra Jungkook'a baktı. ''Ben...'' Bayan Jeon konuşamıyordu bile. ''Planladığından daha erken geldim. Kusura bakma bir haber beklemekten sıkılmıştım..'' dedikten sonra Jungkook'un koluna girdi. Jungkook ise onu itmeye çalışıyordu. ''Anne?'' Jungkook'un sesi hayal kırıklığı ile doluydu. ''Oğlum...Ben...'' Jungkook yavaşça kafasını salladı. ''Başka zaman konuşalım. Hadi Jiri, Bayan Park, giyinin. Siz de Bayan Jeon.'' Sesi sert ve resmiydi. İş yerinde konuştuğu gibi. Bayan Jeon iç çekti. Melissa'dan son duyduğum cümle ''O zaman, anlaşma nedir?'' oldu.
Jungkook o kadar hızlı yürüyordu ki neredeyse yetişemiyordum. Yatak odasına girdiğimiz gibi kapıyı kapatıp konuşmaya başladı. ''Ne oluyor böyle?'' Yandaki koltuğu tekmeleyerek ''Bu klişe resmen. Gerçekten mi? Önce şu Shihyun şimdi de Melissa mı? Fazla planlanmış değil mi?'' Ne diyeceğimi bilemeyerek konuşmaya başladım ''Jungkook, strese girme. Çözeriz.'' Başımıza gelen bu şeyler hakkında gerçekten ben de Jungkook kadar soru işaretleri ile doluydum. ''Özür dilerim, bebeğim. Canın yanıyor biliyorum. Ne oluyor hiçbir fikrim yok. Ama bunu çözmenin bir yolunu biliyorum.'' Kafamı sallayarak onu dinlemeye devam ettim. ''Hazırlan. Annemin sana aldığı beyaz elbiseyi giy. Ben duş alacağım.'' dedi ve beni alnımdan öpüp gitti.
Yol biraz uzundu, Jungkook aramalar yapıp durdu. Telaşlı görünüyordu. Bir çiçek bahçesinin yakınlarında park ettik. Yolun yakınlarında da beyaz küçük bir ev vardı. Ne olduğunu bilmiyordum. Kapımı açarak ''Gidelim?'' dedi. Kafamı sallayıp kalktım, elbisemi biraz düzelttim ve ona baktım. Beyaz bir polo, siyah bir pantolon ve airmax giyiyordu. Sportmen fakat çekici. Rüzgar yüzünden her yere dağılan saçlarımıza bakıp güldük. İki elimi birden tutup bana gülümsedi. ''Seni seviyorum bebeğim.'' dedi ve bana sarıldı. Tek yaptığım şey kokusunu içime çekip sıkıca ona sarılmak oldu. Elimden çekerek beni küçük beyaz evin oraya doğru götürmeye başladı. Kısa bir süre sonra evin içine girdik. İçeride bizim dışımızda bir kişi vardı. Üzerinde beyaz bir üniforma olan bir adam. Elinde incil tuta- ''Ne?'' Ne olduğunu şuan anlamıştım sadece Jungkook'un bunu onaylamasını istiyordum. Kalbim patlayacaktı!
''Hemen şimdi, evleniyoruz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanfictionBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.