Jiri'nin bakış açısı
''Dread? Pain? Sky? Night? Bu da ne böyle??''
Mekanımızı pembeye boyayan Dread, Pain,Sky ve Nightmare'e bakakalmış bir şekilde olanları izledim. Hem de diğer Vanderough'ların yardımıyla! Hepsi bana dönüp bir bakış attıktan sonra boyamaya devam ettiler. Masaya, içinde bira olan plastikleri ve diğer abur cuburları koyarken sordum, ''Bu renk de nereden çıktı?'' Herkes, bana gıcık bir şekilde gülümseyen Pain'i işaret etti. ''Ne bok yediğ-... Yoongi?'' Kaşlarımı kaldırmış bir şekilde ona baktım. ''Stresli görünüyorsun. Sorun ne?'' dedi üstündeki tozları silkeleyerek. Evet, şimdi zengin çocuk geri döndü. Arkama doğru bakarak ''Senin prensin nerede?'' diye sordu. ''Bulunacak bir yerde değil. Kapat konuyu.'' Omuzlarını silkeyerek eline bir bira alıp bir tane de Night'a attı. ''Hey! Canım acıdı! Bu ne---'' Night tam ayağa kalkarken elindeki fırçadan Dread'in üstüne pembe boya sıçradı. ''Sen!! Bu yeniydi!'' Dread ayağa fırlayarak boya kutusunun dökülmesine sebep oldu... Sky'ın ayakkabılarına. ''Bu ne cesaret! Bunlar yeni!'' Dördünün kavga sırasında birbirlerine fırlattıkları eşyaları izledim. Pembe boya her yerdeydi. ''Kesin şunu!'' Bağırmaya çalıştım fakat sesim duyulmuyordu bile. Pekala o zaman. Güçlü erkekler olabilirler ama tam bir deliler! ''ÇOCUK GİBİ DAVRANMAYIN!'' diye bağırdıktan sonra bu sefer Pain boyayı benim üstüme attı. Gerçekten mi? Bu oyunu oynamak istiyor musun? Biraz güldükten sonra pembe boya savaşına ben de katıldım. Biliyoruum, biliyorum. Çocukça ve çok saçma. Ama en azından birkaç dakikalığına da olsa Jungkook'u unutmuştum.
Gülmekten nefes nefese kalmıştık ve enerjimiz tükendiği için merkezin zemininde yatıyorduk. ''Ama gerçekten neden pembe?'' sormaktan kendimi alıkoyamamıştım. ''Bizim sadece kırmızı, siyah ve beyaz renkleri sevdiğimizi biliyorum... Ama pembeyi çok seven bir kıza tutuldum ve onu mutlu etmeye çalışıyorum.'' Kaşlarımı kaldırıp kafamı salladım. Aşık Yoongi kulağa korkutucu geliyor. Akşamı bira ve tavukla kapattık. Sonrasında anneme eşyalarını toplayıp evine dönmesi gerektiğini söyleyen bir mesaj atttım. Gerçek evine. O da benimle aynı fikirdeydi, o malikanede yaşamak onu mahçup hissettiriyordu. Bir bira kutusunu daha bitirirken iç çektim. ''Jiri, neden ağlıyorsun?'' Ne? Ben.. Ne? Birden yanaklarıma dokundum ve kalbime batan o duyguyla birlikte gözyaşlarımı hissettim. ''Mahvettim. Her şeyi mahvettim.'' Titreyerek ağlamaya başlamıştım. Çocuklar bana bakıyordu. Özellikle Dread çok sinirliydi. ''Seni bırakıyor mu? Alfamızı ağlatan kişi Jeon mu?!'' Hemen kafamı salladım. ''Kendi kendimi üzüyorum ben.'' Hıçkırarak ağlıyordum. Sky bana sarıldı. Kahretsin, Jimin. Jungkook'a Vanderough'ların içinde en çok güvenen sensin. Onu ne kadar üzdüğümü bir bilsen. ''Bana evlenme teklif etti ve reddettim. O benim için her şeyi yaptı ama onu sonsuza dek sevme düşüncesi beni korkutuyor. Sonsuza kadar burada olmayacağım bile... Ya onun istediği gibi onu sevemezsem? Onunla evlenip de kendi benliğimi kaybedersem? Kahretsin! Ona uzun zamandır aşığım neden evet diyemiyorum?? Onu gerçekten seviyorum. Ama her şeyimi tamamlamasına rağmen neden hala eksik hissediyorum?'' Nightmare nazik bir şekilde kafamı severken uzun zamandır beklediğim cevabı verdi.
''Kendini salmak istemeyecek kadar bencilsin Jiri. Kontrol edilme düşüncesi seni korkutuyor. Sen gökyüzünde dolaşan bir yıldızsın. Senin hayatlarında sonsuza dek kalmanı istediklerini bilmeden insanların hayatlarına giriyorsun. Ama kalmıyorsun. Sanki sen onlara aitmişsin gibi hissettiriyorsun ama onlara ait olmuyorsun. Ve Jungkook'un da o gökyüzünde dolaşan bir yıldız olma olasılığı seni korkutuyor...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanficBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.