Jiri'nin bakış açısı
Sertçe yürüyerek beni az önce terk eden adamın peşinden gitmeye çalıştım. Burada garip olan bir şey vardı. O kapıdan çıktığı an hatıralarım zihnimde canlandı. Göğsümde acı birikirken kalp atışlarım hızlandı. Rüyamda gördüğüm adamın o olduğuna emindim. ''Jiri!'' bir ses duydum. ''Jiri nereye gidiyorsun?'' Jin beni bileğimden tuttuğunda hıçkırmaya başladım. ''N-neden ağlıyorsun? O sana bir şey mi yaptı?'' Çenemi tutup kafamı kaldırmış, gözyaşlarımı siliyordu. Kafamı salladım. ''Jiri bana her şeyi söyleyebilirsin.'' Cümlesini bitirdiğinde ağzım açık kalmıştı. Bana her şeyi söyleyebilirsin. Gülümseyince tavşana benzeyen adamı gördüğümde kalbim deli gibi atıyor mu demeliyim? ''H-hayır. Jin, hayatında birkez dürüst olabilir misin?!'' Her şeyi içimde tutacak gücüm yoktu. İçimdeki her şey ölüyor, o, kapıdan çıktığı an hayatımı da alıp götürüyordu. ''Lütfen! Dürüst ol ve bana şu kahrolası gerçeği söyle!'' Bütün sinirimle bağırmıştım. Bacaklarımdaki güç gittikçe azalırken şekeri çalınmış bir çocuk gibi ağlayarak yere çöktüm. Ellerimle yüzümü kapatıp bir bebek gibi ağlarken ''Lütfen Jin. Bu her zamankinden daha kötü acıtıyor. O adamı kaybetmeye dayanabileceğimi düşünmüyorum.'' dedim. Bana uzanmak için eğildi. ''Jiri...'' elimde bir iğne hissettiğimde son sözü ''..Üzgünüm.'' oldu. Sonra her şey karardı.
Jungkook'un bakış açısı
Attığım her adımda onun kollarına geri dönmek istiyordum. Ama geriye dönmeyecektim. Bu kendim için yapabileceğim son şeydi. Seni çok istiyorum. Bebeğimi geri istiyorum. Hıçkırıklarımın arasında cebimden mendilimi çıkarıp aptal gözyaşlarımı sildim. Kahretsin, peşimden gelmeye bile çalışmadı değil mi? Belki de... bende olmayan her şey Jin'de vardı. Ben de bugüne kadar kaybedecek hiçbir şeyim olmadığını düşünürdüm. ''S-Stephan.'' Konuşmamı toparlamak için nefesimi düzene sokmaya çalışırken telefonda kekeliyordum. ''Genç Efendi?'' Stephan'ın sesi endişeli geliyordu. Eğer bu normal günlerden biri olsa buna güler geçerdim. Ama hayır, bugün sonsuzluğumu kaybettiğim gündü. Beni öptüğünde nasıl hissettirdiğini hatırladığımda iç çekerek ağlamaya devam ettim. ''Denetleme gereken ülkelerden herhangi birine bir bilet ayarla.'' Kendimi geçmişe bakmamaya zorlamalıydım. Yavaşça ondan uzaklaştığımı biliyordum. ''New York var.'' Stephan'ın cevabını duyduğumda iç çektim. Sanki beni görüyormuş gibi kafamı salladım. ''Hemen gitmem gerekiyor. Bilet var mı?'' Arabamın kapısını açıp ön tarafa oturdum, sızlanarak gözyaşlarımı sildim. Olduğumdan daha zeki gözükmeye çalıştım. Hafifçe gülümsediğimde oluşan yansımama bakarak ''Hala gayet yakışıklıyım.'' dedim. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladım. ''Genç Efendi, bu saatte bilet yok. Özel jeti kullanmak ister misiniz?'' Stephan'ı görevlilere emir verirken duydum. ''Tabi. Ve Amaria'ya eşyalarımı toplamasını söyle. İş eşyalarımı. Oraya alışveriş yapmaya gitmiyorum.'' Telefonu kapattığımda içimdeki boşlukla yalnız kalmıştım.
Uçağın motorunu duyduğumda Güney Kore'nin manzarasını izliyordum. ''Efendim, ne zaman geri döneceksiniz?'' Omzumu silkerken bavulumu Stephan'a uzattım. ''Bir ya da iki sene? Belki de temelli orada kalırım.'' Amaria'nın sorusunu cevapladım. Bana telefonumu uzatırken ''Jeon malikanesi sizi özleyecek.'' dedi. ''Onu yanımda götürmeyeceğim. Çekmeceme koyabilirsin. Bana email ile ulaş, olur mu? New York'ta yeni bir telefon alırım.'' Şaşırmış gözükse de bir şey demedi. ''Anneme de Skype ile konuşabileceğimizi söyle. İş yerini de bir süreliğine babam devralsın. Ona görüşme raporlarını mail atarım. Şimdi gidiyorum, sen de evle ilgilen. Ve küçük konağımı her gün temizle. Arabalarımı da yıkamayı unutma.'' Merdivenden çıkarken bütün yapılacakları listeledim. O da kafası ile onaylayarak bana el salladı. Bu olayın beni eski halime döndüreceğini bilerek gülümsedim. Koltuğa oturup kırmızı şarabımı açarken Stephan'ın telefonu çalmaya başladı. Dergilerden birini açarken ''Şunu kapamalısın. Kırılmasını istemezsin.'' dedim. ''Evet? Amaria? Ne? Genç Efendi'yi kim aradı? Kız hakkında mı? Gerçekten mi?! Tamam.'' Stephan'ın endişeli sesini duyduğumda az kalsın kusuyordum. ''Efendim, bu acil bir durum.'' Pilota seslenip motoru durdurmuştu. Sinirli bir sesle ''Çalıştır şunu. Senin sorunun ne?'' dedim. Hayatımı değiştirmek istiyordum o yüzden buna ihtiyacım vardı. Lütfen! Suratıma bakarak konuşmaya başladı ''Kim Seokjin az önce Amaria'yı arayarak...'' Bu Jiri hakkındaysa sakin kalamazdım. ''Park Jiri'nin elinde olduğunu söylemiş.'' Bir kahkaha patlattım. ''Bunu kim bilmiyor ki? Kes artık. Gidelim şuradan.'' iPad'imi açıp kulaklıklarımı taktım. Müziği açacakken Stephan'ın telefonu yine çaldı. ''Efendim, size.'' Sinirle telefonu Stephan'ın elinden alıp ''Ne istiyorsun?'' dedim. Hattaki kişi kahkaha attı. ''Sorunlarından kaçıyor musun? Bunu size önermem Bay Jeon.'' İç çektim. ''Jiri benim problemim değil, hayatımı mahveden insan. Şimdi, kapa çeneni yoksa şirketini mahvederim.'' Tam telefonu kapatacakken onu benimle dalga geçerken duydum. ''Onu zaten yaptın, ikinciye yapamazsın.'' Donup kaldım. Kalbim hissettiğim sinirden dolayı hızlanmıştı. ''Sen gerçekte kimsin Kim Seokjin?'' söylediği şeyden sonra nefretle ayağa kalktım ''Kız kardeşini öldürdüm, yeni hayatını da öldürebilirim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanfictionBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.