Arabamız birden yolun ortasında durdu. ''Genç efendimiz. Size eşlik etmeliyim.'' Kafamı salladım. ''Bana çantamı ver Stephan. Geç geleceğim.'' Biraz düşündükten sonra ısrar etmeden çantamı bana verdi. ''Dikkatli olun.'' kafamı salladım. Seul'ün kalabalık sokaklarında yürürken bir adam beni kolumdan tutup karanlık ve tüyler ürpertici bir sokağa soktu. Çantamı almıştı. İğrenç gözüktükleri için almalarına izin verdim. ''Sen zenginsin. Bu marka.'' ona bakmaya devam ettim. Hepsini alın fırsatım olunca Stephan'ı alıp kartlarımı iptal ettiririm. Para gerçekten umurumda değil. Zaten ondan çok var. Parmaklarını kırtlattı. Eğer 3 kişiden fazla olmasalardı onlarla dövüşebileceğime emindim. 8 yaşımdan beri dövüş sanatları ile ilgileniyorum yani onları yere serebilirim. Ama ne yazık ki 13 kişiden fazlalardı. ''Onu geri ver.'' bir kız konuştu. Küçük gözüküyordu. Sanırım boyu 1.60 civarıydı ve saçı dağınık bir topuz şeklinde toplanmıştı. Siyah ve parlak saçları vardı. Bir süre konuştular ve doğruyu söylemeliyim ki kızın önünde eğilip gitmeleriden etkilenmiştim. Sonra kız konuştu ve ben umursamadım. Hırsıza benziyordu o yüzden ona biraz para verdim. Bir de adımı.
O geceden Stephan'a hiç bahsetmedim çünkü gereksiz yere panik yapacaktı ve ben de şirketle meşguldüm. Daha 19 yaşındaydım fakat babam bana bütün şirketi devretmişti bile. Hem kötü hem de iyi tarafları vardı. İyi tarafı bağımsız olmama yardım etmesi kötü tarafı ise genç hayatımı yaşayamamam. Zaten yaşamayı da planlamıyordum. Her zamanki gibi meşgul ve yorucu bir gündü. Tam arabama binecekken biri bana seslendi. ''Sen de kimsin?'' ''Park Jiri? Park Jiri?'' tekrarlarken o kadar salak gözüküyordu ki kaşlarımı kaldırdım. ''Seni tanımıyorum. Stephan, çekimi getir.'' dedim ve yazmaya başladım. ''Park Jiri? Sen bir hırsız mısın? Ducati kullanan bir hırsız?'' diye sorduğumda kafasını salladı ve yüzünde salak bir gülümseme belirdi. ''Ben dün gece seni kurtaran kızım. Kim olduğunu umursamadığımı vurgulamama rağmen bizi takip etmekte ısrarcıydı. Sevmediğim şeylerden biri inatçılıktır. ''Bizi takip etmesine izin ver. O kız umurumda değil.''
Beni ''kurtardığı'' günden sonra beni rahatsız etmeye devam etti. Onu kaybolduğum gün de gördüm ve... farklı gözüküyordu. Göz makyajı yüzünden bakışları sertti ve kırmızı bir ruj sürmüştü. İtiraf etmeliyim ki o geceki kıyafetlerle güzel gözüküyordu. Ama bu ondan nefret ettiğim gerçeğini değiştirmiyor. Beni rahatsız etmeye, mesaj atmaya ve görüşmeye devam etti. Etrafımda kimseyi istemediğimi anlatmaya çalıştım. Canı yanarsa gider sandım. Bir gün aşık olmasına izin veririm diğer günler yarattığı kaos için ağlar diye düşündüm. Bana kazada ölen kız kardeşimi hatırlattığı için ona saçını toplamasını sevmediğimi söyledim. Her zaman saçını topladığı için aynı şeylerin tekrar yaşanmasını istememiştim. Saçını toplayan ve bana yakınlaşmaya çalışan kızlar her zaman yara alır.
''Genç Efendi, anneniz sizinle konuşmak istiyor ve sizin bir kızla konuştuğunuz haberi yüzünden kızla da tanışmak istiyor.'' Stephan İtalyanca konuştu. Arabadan indim ve ona ben mesaj atınca araba sürmesi gerektiğini söyledim. 2 saat geçtikten sonra annemin arabayı takip edemeyeceğini düşünerek ona mesaj attım. Annem mesajlarıma bakıp çoktan kız arkadaşım olduğunu sanmıştı.
''Sen...'' bütün kızların gözleri parlıyordu. ''Aramamı açmadın.'' Benimle görülmemen çok önemli demek isterdim fakat dedikodular yayılmamalıydı.
Onu Jimin'le gördüğümde kıskanmamıştım sadece kız kardeşimi hatırlamıştım. O da erkek arkadaşı bütün evraklarımızı çalana kadar onunla çok mutluydu. Soyulduktan sonra kardeşim depresyona girdi çünkü erkek arkadaşı ondan ayrılmıştı. Hiçbir şey yemiyordu ve bir gün intihar etti. Bana da aynı şeyin olmasını istemediğim için ona durmasını söyledim. İşte bu yüzden ondan bu kadar nefret ediyorum. Bana kız kardeşimi hatırlattığı için.
''Jungkook...'' sesi ciddi geliyordu ve boş kalan eliyle elimi tuttu.''Kıskanmana sevindim. Fakat, Sky, yani Jimin benim en iyi arkadaşlarımdan biri. Zengin, evet. Gerçekten çok parası var. Ama o cidden mütevazi. Bizden iyilik bile istemez. Vanderough'larda ailede olan ailede kalır. Yardım ederiz ama insanları kandırmayız.'' elimi biraz sıktı. Camdan dışarı bakarken kız kardeşimle kavgamız ve onun da aynısını yaptığını hatırladım. Yine o salak çocuk hakkındaydı. Bütün acı gitsin istediğimden uyumaya karar verdim. ''Stephan'a nereye gittiğimizi mesaj at. Biraz kestireceğim. Çok uzağa gitme. Beni... kendim olabileceğim bir yere götür.'' ''Ve telefonumu kullan.'' dedim. Stephan'ın numarası onda olmadığından telefonumu kullanmasına izin verdim. Ve ne zaman kötü bir gün geçirsem Jeon Jungkyoo'nun beni bir yerlere götürmesini özlemiştim. İşte bu yüzden ondan nefret ediyorum. Bana kız kardeşimi hatırlatıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanfictionBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.