Ben onu izlerken o, önümüzdeki burgerden bir ısırık alıp, ağzını et ve ekmekle doldururken boşalmış kola kutusundan bir yudum aldıktan sonra içeceğine bakıp ''Yah!'' diye bağırdığında kafamı sallayarak ona kendiminkini uzattım. Yüzünde mutlulukla gülümseyerek bana bakıp ''Teşekkür ederim.'' dedi. Bense sadece kafamı sallayıp nehire doğru baktım. Birdenbire ''Daha önce hiç buraya gelmiş miydik?'' diye sordu. Hareket etmeyen nehire bakıp gülümserken yavaşça kafamı salladım. ''İşimle meşguldüm.'' cevap verirken sesim doğru dürüst çıkmamıştı bile. Onun sevgilisi olduğumu söylediğim halde güzel bir randevuya bile çıkmadığımız için biraz utanıyordum. ''Gerçekten mi? O zaman, işte şimdi buradayız! Neden bu kadar üzgün ve sessizsin?'' diye sorup yanağımı dürttü. Ona bakarken tatlı davranmaya çalıştım. ''Sadece,dönen sandalyemi özledim.'' Evet, o sandalyede oturup anlaşma imzalamayı özlemiştim. Ama hayır, gerçek sebebini söylemeyecektim. Burgerini ve patatesini kemirirken ''O zaman hadi ofisine gidip bütün gün oturalım.'' dedi. Ona kendi yemeğimi iterek ''Biraz daha ister misin?'' diye sordum. Gülümseyerek kafasını salladı ve yemeye devam etti. Yanımdaki kız yavaşça benim Jiri'm oluyordu. ''Ofisini görmek istiyorum. Var değil mi?'' Düşüncesizliğine şaşırarak sert bir biçimde ''O binada bir tane var...'' diyerek Han Nehrinin karşısındaki bir binayı işaret ettim. Tabiki, dalga geçiyordum. ''Gerçekten mi? Gerçekten mi? Oraya da gitmek istiyorum Jungkook.'' İsmimi söyleyişi beni rahatlatıyordu. ''Yarın oraya gitmeye çalışırız. Geç oluyor, seni eve götüreyim mi?'' Yavaşça kalkmaya başlamıştım. ''Yah! Bekle...'' Cebinden bir şey çıkarıyordu. Poz verirken ''Fotoğraf çekinelim mi?'' diye sordu. Ben de poz verdim ve telefonumu çıkardım. Kamera butonuna basarken ''Burada. Gülümse!'' dedim. Onun için arabanın kapısını açıyorken ''Güzel çıktı mı?'' diye sordu. ''Seninleyken her zaman öyle.'' Paha biçilemez. Arabaya oturduğum gibi telefonumu çıkarıp Stephan'a yapması gerekenleri söyledim. Tabiki güvenlik olmadan bir yere gidemezdik. Jin hala hayattaydı. Tekrar birlikte olduğumuz için çekindiğimiz fotoğrafı ''Miss right'la beraber~ ♥'' yazarak yükledim.
Stephan'a kafamı sallarken annesini selamladım. O da eğilip arabadaki poşetleri eve taşımaya başladı. Jiri beni dürterek ''Bütün bunlar da ne?'' diye sordu. ''Ahh, yiyecek?'' dedim. Kafasını salladı ''Yani ne için?'' derken annesi bana teşekkür ediyordu. Ayakkabılarımı çıkarırken ''Senin için. Senin sağlıklı olmanı istiyorum.'' dedim. ''Onları çıkarma. Burası küçük bir ev.'' dedikten sonra ayakkabılarıma bakarak ''Onlar ne? Kenneth Cole mu? Tasarımcı serisinden değil mi o?'' diye sordu. Garip bir biçimde gülümsedim. Aniden ''Önceden böyle şeylerime alışıktın.'' dedim. Bana düz bir ifadeyle baktıktan sonra hafifçe üzgün olduğunu mırıldandı. ''Jungkook yemeğini burada ye.'' dedi. Ona gülümsedim. ''Tabiki.'' Odasına giren Jiri'ye baktım. Kızgın mıydı? Kapısını tıklayıp ''Park Jiri?'' diye seslendim. Garip bir sesle ''B-Ben yorgunum.'' dedi. ''Gelebilir miyim?'' dedikten sonra yavaşça kapıyı araladım. Yatakta kıvrıldığını ve yüzünde yastık olduğunu gördüm. Mesafemi koruyarak ''İyi misin?'' dedim. Bana cevap vermedi. ''Ne-Neden ağlıyorsun?'' İşte şimdi panik yapmıştım. ''Hey Jiri!'' ona doğru uzanıp suratını göstermesi için zorladım. Gerçekten ağlıyordu. ''Çok salak hissediyorum.'' dedi. ''O arabayı,ofisi,parayı nasıl aldığını bile hatırlamıyorum! Sadece adını ve çok sıcak bir insan olduğunu ve seninleyken çok mutlu olduğumu biliyorum. Bunların hepsi çok saçma!'' dedikten sonra yastıklarını tekmeledi. Ona sarıldım ''Yakında her şeyi hatırlayacaksın.'' Dudaklarını ısırarak bana baktı. Ah, hayır,hayır,hayır. Onu dönen sandalyemden daha çok sevdiğimi farkettiğim günü hatırladım. İlk kez öpüştüğümüz günü. ''B-bakmayı kes Jiri.'' Ona bakmamaya çalışıyordum. Sesinde alaycı bir tonla ''Neden?'' diye sordu. ''Beni sevdiğini sanıyordum.'' dedi. Kafamı sallayıp gözlerimi devirdim. ''Kalk, yemek yiyelim.'' dedim. Gülerek ''Daha giyinmedim.'' dedi. Ayağımı yere vurarak ''PARK JIRI!'' diye bağırdım. Kahrolası çekiciliğin. ''Ah, gerçekten çok tatlısın.'' dediğinde çıplak kollarını boynumda hissettim. Bana arkadan sarılıyordu! ''Giyiniğim, tamam mı? Şaka yapıyordum.'' Önüme bir atlet ve şortla çıktı. ''Giyinik? Gerçekten mi? Bu iç çamaşırı! Git bir tişört ve pijama giy. Gerçekten çok şey oluyorsun...'' Söylemem gereken kelimeyi bulamamıştım. Bir adım daha attı aramızdaki mesafeyi daha da azaltarak ''Ne?'' dedi.
Hadi Jungkook. Bir defa da olsa bırak gitsin. ''Sana ve ailenin evine saygı duyuyorum ama çok dayanılmaz oluyorsun. Bunu unutma.'' dedim ve dudaklarımı onunkine yapıştırdım. ''Kahretsin, gerçekten kötülük yapıyorsun. Odadan 5 dakikaya çık.'' dedim ve odasından nefes almak için çıktım. Neden benim bir erkek olduğumu anlayamıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanfictionBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.