Gül ve lavanta kokulu odamda uyandım. Hizmetçilerden biri üniformamı hazırlarken ''Günaydın küçük hanım.'' dedi. Nedense beğenmemiştim. Elbise ve topuklu giyerken kendim gibi hissetmiyordum. Ama Jin onları beğendiğimi söylüyordu. Jin iyi bir adam. Yani şu hafıza kaybım olmasaydı onu neden bu kadar çok sevdiğimi anlardım. Bana bir sandalye çekerken ''Günaydın.'' dedi. ''Teşekkürler. Günaydın.'' Önüme salata dolu bir tabak uzattı. ''Bunları yemek istemiyorum. Bibimbap alabilir miyim?'' dedim. Bana hoşnutsuzluğunu belirtecek bir bakış attı. Elimi sıktığında küfrettim. Kahretsin. Ne? Küfür mü ettim? Ah, hayır. ''Bunları yemen gerekiyor. Zayıflamalısın.'' Kafamı salladım ve kibarca ''Jin bunlar beni doyurmuyor. Pilav istiyorum.'' dedim. Ayağa kalktım ve duş alacağımı söyledim. Bugünlerde o hastanede tanıştığım Jin değildi sanki.
Sinirle bağırdım. Neden kısa eteklerden nefret ediyorum ki? Hani modayı seviyordum? Jin böyle şeyleri çok sevdiğimi söylemişti. Hizmetçi ''Maşanızı yapayım mı?'' dediğinde kafamı salladım. Yani, saçımı toplu istiyordum ama Jin izin vermiyordu. Bana karşı dürüst olmadığını hissediyordum. Sanki yalan söylüyordu. ''Hazırsınız, küçük hanım.'' kafamı sallayıp çantamdan telefonumu çıkardım. Garip bir şekilde, yeni telefonumda sadece Jin kayıtlıydı. Belki de bu kadar inatçıdır. ''Günaydın bayım!'' şöförümüzü selamladığımda bana gülümsedi. Bugün SOPA'ya gidiyordum. Annemi özledim diye düşündüm. Anne mi dedim? Jin benim bir yetimhaneden olduğumu söyledi. Ah, belki de onu hiç görmediğim için özlemişimdir. Arabadan çıktım. Çıktığım gibi üniformalı bir çocuğun yanındaki takım elbiseli adamla yürürken tartışır gibi konuştuklarını gördüm. Ona baktığım gibi kafam acımaya başladı. Yavaşça arkasını döndü. Saçının ne kadar dağınık olduğunu farkettim. Ama dağınık saçla bile iyi görünüyordu. Gözleri çok güzeldi. Duruşunda havalı çocuk edası vardı. Bütün erkekler ona kıskanarak bakıyordu.
Bana baktığı gibi suratına şaşkınlık yayıldı. Nedenini bilmediğim bir şekilde kafam deli gibi acımaya başladı. ''Kahretsin.'' Yine küfretmiştim! Neyse ki, arabanın kapısı hala açık olduğundan içeri oturabildim. ''Küçük ha-'' Şöförümün sözü kesilmişti. Beni kaldırırken ''Jiri.'' dedi. ''İyi misin?'' Yüzüne baktım. Çok yakındı. Suratında endişeli bir ifade vardı ve kalbim o kadar hızlı çarpmaya başladı ki sanırım o da duyabiliyordu. ''Ben-ben iyiyim.'' kızardım. Ne yapmıştım şimdi? Kızarmış mıydım? Beni çekerken ''Buraya gel.'' dedi. Ayakkabılarıma bakıp ''Topuklu mu?'' dediğinde güldüm. ''Evet. Güzel gözükmüyor mu?'' Gözlerimin içine baktığında karnımda kelebek istilası varmış gibi hissettim. Nedenini bilmediğim bir şekilde ağlamak istiyordum. ''Adın ne?'' diye sorduğumda gözleri büyüdü. Bana arkasını dönerken ''Beni tanımıyormuş gibi davranma.'' dedi. Onu yakalamaya çalışırken düştüm fakat yere değmeden kollarını belimde hissettim. Ve o an her şey ağır çekim ilerledi. Deli gibi kızarmıştım ve gözlerinin içine bakıyordum. ''Seni seviyorum.'' dedikten sonra çabucak ayağa kalktım ve kafamı salladım. Neden öyle demiştim ki? ''Özür dilerim. Öyle demek istememiştim.'' dedim ve koşmaya başladım. Bu sefer düşmeden.
Bütün günü sınıfta beni tanıyan biri olup olmadığını düşünerek geçirdim. Şuan 1-C'deydim. Biri bana omuz atıp ''Yah! Scarlet.'' dedi. ''Git yanımdan. Sen kimsin?'' dediğimde o ve arkadaşı güldü. ''Kapa çeneni Red. Tamam, hadi öyleymiş gibi yapalım. Ben Sky o da Pain. Tamam mı?'' dedikten sonra gülmeye devam ettiler. Gözlerimi devirip onlara sırtımı döndüm. Soğuk bir ses bana ''Park Jiri.'' diye seslendiğinde durdum. Bacaklarımı hissetmiyordum. Bu delice! Sadece erkeksi bir sesti. Bana yürüdüğünü hissettim. ''Aklın hatırlamadığını, kalp hatırlar.'' dedikten sonra ''Jungkook. Jeon Jungkook.'' dedi. İşte o an aklımda bütün anılar birbirine karıştı ve kalbim normalden daha hızlı atmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangster Aşkım -çeviri- *original cr:fangirling101*
FanfictionBu hikaye asianfanfics üyesi fangirling101'in hikayesinin Türkçeye çevirilmiş halidir.