14 Temmuz 1353
MCAODHA KALESİ
Adelard yaptığına inanmakta güçlük çekiyordu. Babasının rahatsızlığından ötürü Kral Edward kendisini görevlendirmişti. Önemli bir mektubun Anderson'a ulaşması gerekmekteydi ve hiçbir ulak taşıyamayacağından onu keyfinden etmişlerdi. İskoçya'da geçirdiği bir haftanın ardından Adelard İngiltereye dönüyordu ki saray içinde Liamh McAodha' nın kızının evleneceği konuşmalarına şahit olmuştu. Adamı tanıyordu... Tüm İngiltere onu tanıyordu... Onun sayesinde son kalelerini kaybetmişler, Northamton imzalanmış, taşra özgürlüğünü ilan etmişti lakin mutluluklarının sona yaklaştığı noktadalardı. Edward bu barbarlara daha fazla müsaade etmeyecekti. Genç adam Krala düğünde bulunmak istediğini söylemiş lakin Adelard onu Liamh'ın kalesine bir İngilizin girip sağ çıkamayacağını söyleyerek geri çevirmişti. Liamh daha bir karakterliydi anlaşılan çünkü Edward Edinburgh sarayının artık onların olduğunu söylüyordu. Adelard ısrarcı olduğunda ise adam bunun tek mümkünatının bir İskoç saraylısı kılığında girmesi yönünde olmuştu. Adelard adamın kalesine giren ilk İngiliz olabilme adına kabul etmişti. Şuan üzerinde kırmızı bir etek ile balkonda dikilirken kendine gülüyordu genç adam. Gerçekten de yapmıştı bunu. Lakin sır olarak tutacağına söz verdiğinden sanıyordu ki uzun yıllar kimseyle paylaşamayacaktı. Ya da yakın bir zamanda Anderson pes ettiğinde bu olay adına devasa bir balo verebilirdi. Keyfi iyiden iyiye yerine gelmişken pek de göze çarpmamak adına odasına yönelmeye niyetlendi genç adam. Yemeğe hasta olduğu bahanesi ile katılmamış, önüne gelen iğrenç bağırsak dolmasını da camdan aşağı atmıştı. En azından odası iç açıcıydı. Koridorun başından gelen topuk sesleri duyulduğunda genç adam cama yönelerek dışarıyı gözlüyormuş gibi yaptı. Dikkat çekmemeyi umdu çünkü şu dakika heyecandan kimin oğlu olduğunu söyleyeceği yalanını unutmuş gibiydi.
Maeve, herkesin aşağıda salonlarda sohbette olduğunu bildiğinden Glenn'i görebilmek umudu ile misafir odalarına doğru yönlenmişti. Umuyordu ki Connor ya da Noah'a yakalanmasındı. Hoş Glenn'i görüp görmeyeceğini de bilmiyordu ya yine de her ihtimale karşı koridordan geçme cesaretini buldu kendinde bir yandan da onu görse dahi ne diyeceğini düşünmekteydi. Glenn ilgisini açık ve net biliyor lakin ona hiçbir şekilde yakınlık göstermiyordu. Maeve derin bir iç çekti. Koridordan geçerken saray ekoselisi giymiş camdan bakmakta olan misafiri gördüğünde adımlarını sıklaştırmak durumunda kaldı lakin adamın koyu renk saçlarını ardından tutturduğu kurdeleyi fark ettiğinde gözlerini devirmeden edemedi genç kız. Dayısı ve babasının öfkelendiği kadar vardı saray. Kiltin üzerine kurdele takmak da neyin nesiydi. Üstelik beyaz ve kalın... Maeve pişman olacağını bilse de çenesini tutamadı. O da bir Ferguson'du ne de olsa...
"Kurdelenize çiçek de işleyelim mi lordum... Ancak bir İngiliz takar kiltin üzerine kurdele lakin hatırlatırım burası İskoçya! Burada kurdeleyi yalnızca kadınlar takar..." Genç kız nefesini tuttu ve yüzünün görünmemesi adına yürüyüşünü devam ettirdi.
"Leydi Maeve Ferguson." Adelard kulağında çınlayan tanıdık sesi duyduğunda arkasını dönüp yürümekte olan kadına baktı. O saçları... o boyu... o yürüyüşü bir kere görüp de unutabilecek yer yüzünde tek bir adam var mıydı bilmiyordu. kaldı ki genç adam koca bir düğün boyunca ayırmamıştı gözlerini ondan dans edebilmesi ise cabasıydı. Adelard bu karşılaşmayı beklemiyordu. Evet baloda kadını tekrar görme düşüncesi onu heyecanlandırmıştı lakin şu dakika burada karşısına çıkmış olması bir mucizeydi. Leydi ardına dönüp bakmadığında Adelard odalardan birinin kapısının açıldığını fark ederek perdeye doğru iyiden iyiye kayarak cam pervazına tutunup başını da iyice içeri soktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİM SENSİN
Historical FictionLanchester Dükü yıllar önce karşılaştığı bir kadının saçına iliştirdiği kurdelenin kader bağı olduğunu nereden bilebilirdi ki? Ya Leydi Maeve Ferguson? Birileri kendisine durmadan ayak bağı olan o kurdelenin aslında gerçek aşkı ona getireceğini söy...