Bölüm 10

941 95 9
                                    

Adelard düşesin kucağına kadar inen dalgalanmış tutamlarından yüzünü gölgeleyen birini kolunu uzatıp nazikçe parmakları arasına alıp omzuna doğru yerleştirdi.Gözlerini son üç saattir yaptığı üzere kuzguni siyah saçlarının çevrelediği dolunay gibi parlayan yüzünde, yay gibi biçimli kaşlarında iri badem biçimli kapalı gözlerini çevreleyen kıvrık kirpiklerinde, çıkık elmacık kemiklerinde, biçimli sivri burnunda kendiliğinden pembe gölgeli yanaklarında, köşeli yüz hatlarının birleştiği çıkık çenesinde ve...

Genç adam kadının açık pembe aralık dolgun dudaklarına bakarken kaşlarını kaldırdı. Çok, çok güzeldi. Tarifi mümkün değildi. Saatlerdir gözünü kırpmaksızın ona bakıyor olmasına karşın zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştı. O ise minik tartışmalarından sonra varlığını umursamamış bir müddet camdan dışarıyı gözleyip başını dayayarak gözlerini kapatıp uykuya dalmıştı. Adelard ise arabadan inememişti. Sessizce karşısında oturup şimdi ne yapacağını düşünmeye çalışmış onu da başaramamıştı. Her şey öyle hızlı öyle akıl almaz bir şekilde gelişmişti ki hayatının dizginlerine yetişemiyordu genç adam. Derin bir nefes alarak kadının güzel yüzünü baştan incelemeye koyuldu. Ardından beynine hücum eden tüm gereksiz düşünceleri silip atarak bu güne odaklanmaya karar verdi. Düşes ondan beklediği ilk görevi umuyordu ki başarıyla gerçekleştirsindi. Anladığı kadarıyla güzelliği kadar patavatsızlığı da dillere destandı. O balo salonunu birbirine katarken genç adam aradan sıvışabilirdi. Ertesi gün ne yapacağını ise tanrı bilirdi. Adelard şimdilik günü kurtaracaktı. Açtığı pencereye doğru yaklaşırken duraksadı. Dönüp kadına birkez daha baktıktan sonra karşısına doğru kayıp yüzüne eğildi ve dudaklarını birkez daha kısa bir süre birleştirip yavaşça geri çekildi. Kadının gözlerini kocaman açmış kendisine bakıyor olduğunu fark ettiğinde ise aniden doğrulup başını arabanın tavanına vurdu. Genç adam yüzünü sıkarken şimdi ne yaptığına dair bir açıklaması olması gerektiğinin bilincindeydi. Lakin kendi de bilmiyordu ki...

"Ne yapıyorsunuz öyle?" Maeve yüzündeki sıcaklık ile gözlerini araladığında adam kendisini öpmekteydi.

"Çok g-güzel bir soru Leydim..." Adelard cam kenarına kayarken içinden küfretti. Ardından şaşkın bir ifade ile kendisinden açıklama bekleyen kadına doğru döndü. "Bir dük karısını uyandırmak için yada gece yatarken onu öperek yapar bu işi... Biz varmak üzereyiz ve, ve sanırım uyanmanız gerekiyor artık."

Maeve başını önüne eğip olumlu manada salladı. Demek bu öpüşme olayının sevmek ile pek alakası yoktu. Düşününce babası da evden çıkarken ya da geldiğinde bazen kahvaltıdan ayrılırken annesini öperdi. Connor bunu hiçbir gerekçe olmadan sürekli yapıyordu. Lord McDonald'ı saymayacaktı lakin Ian ve Robert karılarını öptüklerinde dışarıdan hiçbir vakit gereklilikmiş gibi gelmemişti ona. Tanrı aşkına dayısına ne demeliydi. Koca adam leydi Arcana'yı her köşede sıkıştırıyordu. Genç kız kendi kendine kaşlarını kaldırarak perdeyi sıyırıp yola baktı ve askerlerin sıraya dizilmiş olduklarını fark ettiklerinde bakışlarını düke çevirdi. Adam yeniden piposunu yakmış camdan dışarı üflemekteydi.  "Bunu kaç dakikada bir yapıyorsunuz?" 

"A, bu..." Adelard pipoya baktı. Kadının onu öptüğünde yüzünün dahi kızarmıyor oluşu genç adamı artık öfkelendirmeye başlamıştı. Aklına tek bir şey geliyordu ki kadının bu işi daha evvel çokça yapmış olabileceğiydi. "Her zaman lakin sizi ilgilendirecek bir mevzuu değil!"

Maeve yeniden adamı başıyla onaylayıp saçlarını örmeye koyuldu. Gerçektende gelmiş olmalıydılar ve arabadan böyle dağınık inmek hoş olmazdı. İşi bittikten sonra mavi elbisesi üzerine sardığı tartanını havalandırıp arabada hafifçe doğruldu ikiye katladığı kumaşın alt kısmını ustalıkla belinden geçirip kemerine sıkıştırdıktan sonra üst parçasını pelerin şeklinde sırtından kaldırdı. Bunu yaparken adamın onu kaşlarını çatmış vaziyette izliyor oluşuna aldırış etmedi. Muhtemelen tartanını sarınıyor oluşundan hoşlanmamıştı ve zaten hoşlanmasın diye yapıyordu Maeve. Arabadan inerken kumaşın kayıp bozulmaması için kapı yanına dükün karşısına doğru oturup adamın birbiri üzerine attığı uzun bacaklarına çarpmamak adına kendininkileri yana yatırdı ve dumanı içine çekerken açık camdan dışarı doğru baktı. Genç kız son konuşmaları ardından devam etmesin diye gözlerini kapatmış başını yaslamıştı. "Adam ona değersiz olduğundan bahsettiği andan itibaren genç kız bir kez daha taşlaşmıştı sanki. Pekala burada asla değer görmeyi ummuyordu. Lakin en azından bir kocanın rahatça sarf etmemesi gereken bir kelime olduğunu düşünmüştü. Her ne ise... Değer görmek ona göre bir şey değildi zaten. Maeve boğazındaki yumruyu yutmaya çalışırken karşısındaki adamın kıstığı gözleri ile camdan dumanı üfleyişini izledi. Kalenin kemerli dış kapısına geldiklerinde ise dudaklarını dişledi. Sanırım şimdi ata bindirilmesi gerekiyordu. Maeve örgüsünü yandan sarkıtıp bekledi lakin araba durmadığında gözlerini kırpıştırarak düke baktı. 

KADERİM SENSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin