Bölüm 40

617 77 16
                                    

-2 Gün Sonra-

Adelard ayaklarını sürüyerek girdi malikaneye. Kapıda onları karşılayan Josephine ve Alice'e bakmadı. Tepki veremiyor konuşamıyordu. Aramadıkları delik, girmedikleri ev kalmamıştı. İngiltere Londra ve çevresinden büyük bir dalgalanma ile ayağa kalkmıştı lakin kalksa ne yazardı. Oğlu yoktu... Karısı baş şüpheliydi. George'un dediğine göre Edward deniz yolu ile Anderson'a bir uyarı mektubu yollamıştı ki oğlu ellerindeyse ya da değilse ne fark ederdi. Beklenilen savaş çıktı çıkıyordu. Peki savaş genç adamın umurunda mıydı? Adelard yutkundu. Umurunda olan tek şey Louisdi... Birde gözler üzerine çevrilmiş zavallı karısı ki genç adamın onun suçsuzluğundan zerre şüphesi yoktu. Nasıl inandıracaktı? Kime ne söyleyecekti? Konuşsa İskoçyayı koruyacak, sussa genç adam yok olacaktı. Bir müddet boş gözlerle ana hole baktıktan sonra gözlerini merdivenlere dikti. Orada kızlarından destek alarak dikilecek ve iki büklüm olmuş karısı elinde bastonu kolunda oğlu üzerinde boncuklu elbisesi ile yavaş yavaş inecekti. 

"Ağabey Louis nerede?"

Edward başını olumsuz manada sallayarak Adelard'ın sırtına baktı. Tükenmişti. Mahvolmuştu Kim olmazdı?

"Kont Quinton!" Alice hıçkırdı. "Lütfen bir şey söyleyin." 

"Bulacağız leydim!"

"Annem çok hasta! Yerinden kalkamaz oldu." Josephine yüzünü sildi. 

Adelard konuşulanları dinledikten sonra ayaklarını sürüyerek alt kata yöneldi. Edward peşinden koşup kolunu tuttuğunda ise sakince kardeşinin yüzüne baktı. 

"Adelard. Odana çık dinle-" Genç adam yutkunarak ağabeyinin yüz ifadesindeki donukluğa morarmış göz altlarına baktıktan sonra onu bıraktı. Gitsindi. Arkasını dönüp Quinton'a olumsuz manada başını  salladı. 

"George gidip dinlen artık. Bunu yapmazsak devam edemeyeceğiz!" 

George başını salladı. "Bir gelişme olursa haber verin Kont Edward."

Adelard kardeşinin kolunu bırakıp yukarı çıkmasıyla ayaklarını sürüyerek merdivenleri inmeye koyuldu. Askerler soru yöneltmeksizin çekildiklerinde ise göreceklerine hazır olmaya çalışarak karısının tutulduğu parmaklıklara doğru ilerledi genç adam. 

Maeve hareketlenmeyi duyduğunda başını kaldırıp karanlığa doğru baktı ardından sendeleyerek parmaklıklara doğru yürüdü. Adelard'ı karşısında gördüğünde ise tükenmek bilmeyen gözyaşları yeniden akmaya koyuldu. Adam perişan olmuş haliyle parmaklıklara dayanmış kendisine bakmaktaydı.  Genç kız korkuyla kekeledi. "L-lo-Louis?"

Adelard ellerini kadınınkinin üzerine koyup başını olumsuz manada salladıktan sonra alnını parmaklıklara dayadı. "Bulamadık" dedi kısılan sesiyle.

"Ben değilim Adelard. Kim yaptı bilmiyorum lakin hiçbir parçasına dahil değilim yemin ederim." Maeve kocasının elini öptükten sonra alnını parmaklığa dayadı. "Bulunacak!" dedi teselli vermek istercesine. 

"Biliyorum Maeve." Adelard yutkundu. "Biliyorum lakin haykıramıyorum. Sesim çıkmıyor." Adelard karısının buz tutmuş ellerini sıvazladı.

Maeve başını kaldırıp bu kez mutluluk gözyaşlarıyla baktı adamın yüzüne. "Şhhh, Bu bana yeter..." Genç kız onu bırakıp geriye döndü ve ona verilen matarayı alıp adama uzattı. Öyle bitkindi ki su bile içmemiş görünüyordu. "İç Adelard... Kendine gelmek zorundasın. Yoksa onu bulamazsın."

Adelard gözyaşlarını tutamayarak matarayı alıp bir yudum aldıktan sonra pelerinini çıkarıp parmaklığın arasından uzattı. Maeve gülümseyerek pelerini alıp başından geçirdi. "Şimdi gidip dinlen. Ben buradayım... Bak burada bir sandalyem masam hatta yatağım bile var." dedi gülümseyerek. Ardından omuz silkti. "Senden kaçabilmek için bana parmaklık lazımmış."

KADERİM SENSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin