Adelard yaklaşık iki saatin ardından yemeğe çağırılması üzerine oğlunun odasından çıkıp aşağı, yemek odasına doğru ilerlemeye koyuldu. Öyle özlemişti ki Louis'i tarifi mümkün değildi. Beş aylık olmuştu oğlu ve bir ay içerisinde pek çok yeni beceri kazanmış gibi görünüyordu. Onu gördüğündeki gülüşü her şeye bedeldi. Lakin dadıların söylediklerine göre gece ağlamaları hala kesilmemişti. Oğlu tanıdığı insanlara tepki vermeye başladığı içinse süt anneye görevini bıraktırmış görünüyorlardı. Genç adam yanaklarındaki havayı üfleyerek odadan içer girdi ve masada oturan ailesine baktı. Lakin bir kişi eksik gibiydi. Adelard sağına soluna baktıktan sonra gidip masaya oturdu.
"Üzerinizi değiştirmemişsiniz ekselansları." Leydi Margaret oğlunun çirkin sakallarına ve oldukça kötü kokan kıyafetlerine bakarak yüzünü buruşturdu.
"Louis ile vakit geçirdim" Genç adam Edward'a gülümsedi. Ardından yeniden masadaki sandalyelere baktı. "Düşes nerede?"
"Henüz halka takdim edilmemişken aileye katılmasını uygun bulmuyorum. Üstelik düğün için hazırlanması gerekiyor. Bu yüzden yukarda yiyecek. Yarın sabah eğer uygun bir düşes ise masaya katılabilir. "
Adelard gözlerini kırpıştırarak Edward'a yeniden baktı. Kardeşi boğazını temizleyip önüne döndü karısı Marylane ise kızarmış bir yüz ile tabağına bakmaktaydı. Genç adam başını annesinden yana çevirip bir müddet sükunet ile söylediklerini kafasında tekrarladı ve düğün sabahı uygun ya da uygun olmamaktan kastının ne olduğunu idrak ettiğinde gözleri irice açıldı.
"Güzel, bahsi geçen düşesin bir İskoç olduğu idrakine vardığımıza göre şimdi yemeğimizi yiyelim ekselansları." Margeret bir parça araştırmış ve kızın kardeşinin kaçarak evlendiğini duyduğunda deliye dönmüştü. Oğlunun yaptığı akılsızlığa hala tahammülü yoktu.
"Ne kadar güzel değil mi?" Josephine uzun kahverengi saçlarına tutundu.
"Hayatımda onun kadar güzel bir kız görmedim Adelard. Sen çok şanslı bir adamsın." Alice elini ağzına götürüp gülümsedi.
"Leydi Alice! Leydi Josephine! Olivia'ya saygısızlık ediyorsunuz!"
"Anne!" Edward kaş çatmak zorunda hissetti.
"Afiyet olsun!" Adelard bir müddet duraksayıp dudaklarını dişledi ardından cebindeki pipoyu göstererek masadan kalktı ailesini selamladıktan sonra salondan çıktı çünkü kalır ise ağzının ayarı bozulacaktı. Olivia'ya saygısızlık etmek de neydi. Genç adam dişlerini sıkarak olduğu yerde durdu 'Beni evlendirme çabasına giren kim' diye bağırmak istiyordu şu dakika. Leydi Margaret gelininin dilediği haneden alınmamış olmasına karşın kan kusturmaya niyetliydi belli ki. Bir şeyi idrak edemediği ise aşikardı. Düşeslik devri babasının ölümü ile son bulmuştu ve umuyordu ki Adelard bir gün saygısını kaybedip annesine bunu hatırlatmak durumunda kalmasındı! Peşinden gelen uşaklara düşesin odasına bir servis daha çıkarılmasını söyleyerek kadının bulunduğu kata doğru harekete geçti genç adam. Annesi çıldırmıştı. Kızın görünüşüne bahane bulamadığından masumiyeti ile kafayı bozmuş olmalıydı. Adelard onun öpüşüne verdiği tepkisizlik ve utanmıyor olduğunu hatırladığında kendi kendine kaş çattı. Utanmaz bir kız da olabilirdi. Tanrım! Burada durmuş ne düşünüyordu!
Maeve bulunduğu odada bulunan büyük camların önüne konulmuş yuvarlak masaya getirilen servise bakarak gülümsedi. Tek başına yiyecekti demek. Bu sanırım iyi bir şeydi çünkü tanımadığı insanların arasına girmek istemiyordu. Onu yeniden yıkamışlar saçlarını taramışlar ve kurutmak için mücadele ediyorlardı. Maeve kızlara uçlarından tutup havalandırmaları önerisinde bulunduğu içinse şu an altı kız saçlarını tutam tutam havalandırmış aynadan kendisine bakıyordu. Kızlara gülerken "Sallayın, devam edin." diye söylendi. Belki kururdu... Genç kız bilmiyordu çünkü daha önce saçını kimseye kurutturmamıştı. Annesi özel ihtiyaçlarını kimseye yaptırtmalarına müsaade etmemişti. Gerçi anneannesi ile bu konuda derin bir çatışma içinde olmuştular lakin Lily Ferguson kazanmıştı çünkü Brian Ferguson ardındaydı. Maeve ise bir parça rahatına düşkün olduğundan pek takılmıyordu. Tabii bu on tane kızın tepesinde dikilmesi ile aynı şey değildi. Genç kız saçlarının haline gülerken kızlardan birinin gülmemek için kendisini çok ça zorladığını fark ettiğinde aynadan onun yüzüne baktı. "Gül, çünkü komik! Ama senin kafandaki şapka kadar komik değil." Onlar ile ingilizce konuşmakta bir sakınca görmüyordu. Keltçe söylemesi kızları sadece zora sokardı. Hizmetliler yorumu üzerine kıkırdadıklarında Maeve'de onlara katıldı. Kapısı aniden açıldığında ise aynadan dük ile karşı karşıya geldiklerinde saçlarını bırakıp sıraya dizildiler ve hepsi eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİM SENSİN
Fiksi SejarahLanchester Dükü yıllar önce karşılaştığı bir kadının saçına iliştirdiği kurdelenin kader bağı olduğunu nereden bilebilirdi ki? Ya Leydi Maeve Ferguson? Birileri kendisine durmadan ayak bağı olan o kurdelenin aslında gerçek aşkı ona getireceğini söy...