"Gider gitmez bana yaz güzel kızım olur mu? " Lily dudaklarını bükerek kızına sarıldı. Bunun ne çeşit bir ayrılık olduğunu gözünde kestiremiyor ve korkuyordu. Burnunu çekip kızının saçlarını kokladı ve onu sıkıca sardı.
Maeve birkaç kez yutkunup engel olamadığı bir iki damlayı annesinin omzuna doğru gönderdikten sonra gül kokusunu içine çekti ve kenarda onları izleyip açık açık ağlayan ablasına imrenerek baktı. Lakin şimdi ağlamamalıydı. İskoçya sınırlarından çıktıktan sonra bol bol akıtacaktı yaşlarını nasıl olsa. Dudaklarını birbirine bastırıp başı önünde geri çekildi ve derin bir nefes alarak ablasına sarıldı. Blair çokça hıçkırmasından sonra annesinin çekelemesi ile onu bırakıp koluna giren kocasının göğsüne başını yasayarak ağlamaya devam etti. Maeve onlara gülümseyip dönüp babasına baktı. Göstereceği küçücük bir zayıflık Brian Ferguson'u harekete geçirirdi lakin genç kız kendi zayıflığı yüzünden ailesinin zarar görmesinden çekiniyordu ve ürkek davranmak için çok geçti. Son bir saattir evli bir kadındı Maeve. Derin bir iç çekerek yavaşça babasına doğru yürüyüp parlak yeşil, yaşlı gözlerine baktı. Ah İskoçya bakışlı adam... Nasılda özleyecekti onu kızdırmayı. O taş gibi görüntüsü altındaki kocaman yumuşacık kalbini... Genç kız ona muzip bir gülümseme gönderdi.
"Evlendim, kurtuldun benden Lord Ferguson. "
"Eğer bir iskoç olsaydı o adama tanrının sabrını dilerdim..." Brian yutkundu. Kendisi gitmese asla yaklaşmaya ağını bildiğinden kızına sıkıca sarılıp başının tepesinden öptü.
"Bense karşıma çıkacak tüm İngilizlere diliyorum o sabrı Koca adam." Maeve derin bir iç çekip babasının göğsüne yasladığı başını bir miktar öylece tuttu. Böyle müthiş bir güven duygusunu nasıl bir başka adamın yanında hissedebilirdi ki. Başını kaldırdığı andan sonrasında artık ayakları üzerine sıkıca basmak mecburiyetinde kalacaktı. Kapattığı gözlerini açarak bir adım geriledi ve parmak ucunda doğrulup koca adamın yanaklarını çekeledi.
"Bana bol bol yaz Lord Ferguson"
Adelard kapıdan çıkarken düşesinin babasının yanaklarını çekelediğini gördüğünde kaşlarını kaldırıp etrafına bakındı bu biraz ayıplanabilirdi. Adam kızına gülümseyip başını geri çekti ve kaş çatarak kendisine döndü. Adelard onun ürkütücü bakışlarıyla karşı karşıya kaldığında Leydi Ferguson'a yönelerek ağlayan kadının elini öpmek üzere eğildi. Kadın kendisine zorla gülümsemeye çalıştı.
"Kızımı incitmeyin Lord Lanchester. "
Genç adam onun yaşlı gözleriyle sunduğu kibar ricasını geri çevirmenin mümkün olamayacağını düşünmeden edemedi lakin gülümsemek ile yetindi. Bir güvence sunamayacaktı kadına. Onu kandıracak kadar onursuz bir adam değildi. İki taraf için de baştan incinilmiş bir evlilikti. Sadece kadının güzel nazik yüzünün gülümsemesi ve kalbinin rahatlaması için yapabileceğini yaptı. Hafifçe ona doğru eğilip kısık bir ses ile konuştu.
"Bir evladı annesinden koparma niyetinde değilim Leydim. Dilediğiniz zaman yeriniz başım üzerindedir bilin. Bir daha İskoçya da ne zaman işim olur bilemiyorum lakin geldiğim takdirde kızınızı da getireceğimin sözünü verebilirim size şimdilik bu aramızda bir sır olarak kalsın lütfen... Bir zaman dilimi sunamayacağım çünkü. "
Adelard kadın ile konuşurken ardında duran Sinclair lordunun çatık kaşlı yüz ifadesine bir müddet baktı. Adam bariz bir şekilde gözleriyle ona kadından uzak durması gerektiğini söyler gibiydi. Adelard geri çekilip şu an çok daha iyi görünen ve kendisine sıcak samimi bir gülümseme bahşeden kadının elini yeniden öpüp kendisine bakan Lord Ferguson'u başıyla selamladı. Adam ile konuşmak gelmiyordu içinden sanki ağzını açsa onu yemek için açacaktı. Adelard daha önce onun kadar ürkütücü bir adam görmediğini düşündü. Sırtını dikleştirip düşese vedalarına izin verebilmek adına merdivenleri indi ve arabanın önünde beklemeye koyuldu. Bu esnada beş iri at arabanın yanına getirildiğinde Adelard iri yarı İskoç Claydelerine baktı. Safkan oldukları her hallerinden belliydi. Hepsi birbirinden güzel ve sağlıklıydı lakin kendi Thoroughbredleri{İngiliz yarış atı} ile boy ölçüştüremiyordu. Gerçi bu ayımsı adamları ancak bir Clayde taşıyabilirdi. Pekâlâ Adelard da çok ufak tefek değildi. En kibarlarıymış gibi görünen Lord Sinclair kadardı boyu. Bir miktar daha çelimsizdi ondan bu gerçeği kabul etmek zorundaydı. Lakin genç adamın ilgi alanı değildi kas yığınına dönüşmek. Ona göre yeterince alımlı bir vücudu vardı. Kendi düşüncelerine gülerken Quinton un merdivenleri hızla inip yanına gelişini izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİM SENSİN
Historical FictionLanchester Dükü yıllar önce karşılaştığı bir kadının saçına iliştirdiği kurdelenin kader bağı olduğunu nereden bilebilirdi ki? Ya Leydi Maeve Ferguson? Birileri kendisine durmadan ayak bağı olan o kurdelenin aslında gerçek aşkı ona getireceğini söy...