Düşesin odasının çift taraflı kemerli kapıları ardına kadar açıldı. Hizmetli kızlar bir bir odadan çıkıp düşese yol vererek onu selama durdular. Genç kız odadan çıktığında ardından gelen hizmetlinin elinden Ferguson tartanını alıp kolları arasına sıkıştırdı ve sakin adımlarla koridoru yürümeye koyuldu. Gözleri yanından yürüyen iki askere takıldığında adamlardan birinin elindeki kılıcı düşürmesi ile genç kız hafifçe tebessüm ederek yürümeye devam etti.
Maeve Ferguson, tanrının annesinin soyuna bahşettiği eşsiz güzellik, babasının kendinden emin cesur karizmasının tek vücutta hayat bulmuş haliydi. Pervasız, patavatsız, muzip, çok konuşan lakin durması gerektiği yeri çok iyi bilen akıllı bir leydi idi. Uşakların tökezleyen adımları ile göstermiş olduğu koridora saparken ihtiyatlı nefesler alıp vermeye çalışarak adımlarını birbiri önüne atmaya devam etti. Son bir saatini dük ile bunca vakittir konuştuklarını düşünmek ile geçirmişti. Adamın ona söylediği iki şeyden büyük çıkarımlar yapmış olduğu ise bir gerçekti. İlki burada değer görmeyeceği ikincisi ise insanların ailesinin adını küçük düşürmek için kol gezecek olmalarıydı. Adamın iki gündür onu tanıyor olmasına karşın sözlerini neye göre sarf ettiğini bilmiyordu. Muhtemelen takındığı tavır onu itmişti düşüncelerine. Adamın ondan on sekizinde yeni yetme hayalperest bir genç kız gibi davranmasını beklediği aşikardı. Lakin Maeve içine düştüğü evlilik oyunundaki rolünün farkında olması gereken bir yaştaydı. Karakteri ise ondan beklenen tavırların hiçbirini içermiyordu. Merdivenleri ona yardımcı olmak için can atan askerin elini tutarak inerken yalancı gülümsemesi yüzüne oturmuş, sırtı iyiden iyiye dikleşmiş tüm tedirginliği aşağıda başparmağı ile ovaladığı avuç içine gizlenmişti. Lanchesterin yeni düşesi çok güzel bir İskoç taşralısıydı. Tüm bildikleri bundan ibaretti. Genç kız dev beyaz kapı önünde ardına kadar açılırken çenesini yukarı kaldırıp gözlerini hafifçe düşürdü. Bilmedikleri ise o Maeve Fergusondu. İskoçyanın kusursuz leydisi Ezibeth Lily Ferguson'un kızı, cadı kraliçe Moire Dubghail'in en sevdiği torunu idi. Asker elini bıraktığında genç kız eldivenli ellerini karın hizasında birleştirip devasa balo salonuna göz süzmeye başladı.
"Bakıyorum da pek bir merak ediyorsunuz neden bir İskoçu kaleme düşes ettiğimi." Adelard Cornwal düküne gülümseyerek kadeh kaldırdı. "Bilirsin ulaşılmazı severim Alfred" Genç adam yanında dikilen ve kendisine kadeh kaldıran George'a gülümsedi. "Öyle değilmi saygıdeğer kont?"
"Kesinlikle ekselansları..." George Cornwal dükünün asılan suratı karşısında biraz daha sırıttı.
"İngilteredeki taşrayı tükettiğinizi unutmuşum sayın dük." Alfred kaşlarını çattı.
"Tükettim Alfred tükettim." Adelard göz devirme ihtiyacı ile dolup taşarken kadının hangi cehennemde olduğunu düşünmeden edemedi. Bir an önce gelip onu bu eziyetten kurtarmak zorundaydı. Zorla gülümsedikten sonra dükün koluna birkaç kez vurup anons ardından açılan kapıya doğru baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİM SENSİN
Historical FictionLanchester Dükü yıllar önce karşılaştığı bir kadının saçına iliştirdiği kurdelenin kader bağı olduğunu nereden bilebilirdi ki? Ya Leydi Maeve Ferguson? Birileri kendisine durmadan ayak bağı olan o kurdelenin aslında gerçek aşkı ona getireceğini söy...