--2 Gün Sonra--
"Kahretsin!" Hazel yatakta doğrulup yorgan ve yastıkları yere attı ardından soyunup çamaşırına baktı. "Yok!" diye bağırdı. "Yine yok!" Aybaşını on gün geçmişti ve hala yoktu. Genç kadın gözlerini kapatıp olduğu yere oturdu. "Kahretsin!" diye bağırdı yeniden. Bu kaçıncı seferdi bilmiyordu. Onu yatırıp üzerinde tatmin oluyorlar birde çocuklarını içine yerleştirip siktir olup gidiyorlardı. Hazel oturduğu yerde burnunu çekip sallanmaya ve titremeye başladı.
"Çabuk buraya gel!"
Doris yukarıdan duyulan ciyaklama ile hızlı adımlarla Hazelin yanına çıktı. Kadın yerde oturuyor ağlıyor eli ayağı titriyordu.
"Buyurun hanımım"
"Donaldmısın Dorismisin her ne isen git ve bana bir kalem kağıt getir!" Hazel siyahiye bakıp kaş çattı. Birde bu vardı başına musallat ettikleri. Sinclair gene ne çeviriyordu lakin itini üzerinden bir an önce toplasındı yoksa çenesini tutmayacaktı! Genç kadın sıktığı dişleriyle yerinde doğrulup odasındaki minik masaya oturarak tırnaklarını kemirmeye koyuldu. Az sonra Doris elindeki kağıt ve diviti önüne koyduğunda derhal eline alıp bildiği iki zehri yazıp eline verdi.
(Zehirler o dönemde amacına uygun kullanıldığında ilaç olarak geçiyormuş temin edilmesi çok kolaymış o yüzden zehirle öldürmek çok yaygınmış ve araştırdığım kadarıyla eczaneler de mevcut o dönemde bu zehirler de eczanede satılıyormuş)
"Git bana bunları al getir çabuk!"
"Emredersiniz." Doris kağıdı elinde sıkıp hızlı adımlarla aşağı indi. Hazel anlaşılması güç iyi mi kötümü olduğunu kestiremediği bir kadındı. Mutlu olduğu zamanlarda çok iyi lakin keyfi yokken evi başlarına yıkmaktaydı. Doris şikayetçi değildi. Hala nefes alıyor olduğu için halinden memnundu. Üstelik soylu köleliğinden kurtulduğundan artık o kadar eziyet görmüyordu. Kadının hakaretlerini ise duymuyordu bile. İltifat gibiydi diğerleri yanında. İşi olmadığı zamanlarda onu umursamıyor. Kendisine bodrum katında verdiği odada dinlenmesine izin veriyordu. Üstelik onu alacaklarını ve başka bir yere yerleştireceklerini söylemişti. Doris odasına girip Hazelin geçen gün kırdığı aynanın bulduğu bir parçasını elinde tutarak yüzünü biraz yapışkan reçine ile sıvayıp hançeri ile saçlarının ucundan keserek çenesine ve favorilerine yapıştırdı ardından pelerinini üzerine geçirip üst kata kapıya çıktı. Onun açması ile içeri doluşan askerler yere düşmesine neden olurken yarı üzerine basıp yarı ona küfrederek içeri daldılar ve etrafı aramaya koyuldular. Doris yukarıda Hazelin attığı çığlığı duyduğunda merdivenlere yöneldi yukarı çıktığında gördüğüyle dişlerini sıkarak derhal aşağı indi ve kapı yanındaki şifonyerde duran keselerden birini alıp çıktı. İki adam kadını tutmuş ona kötü şeyler yapmaktaydılar. Pekala Hazel iyi şeyler yapan bir kadın değildi lakin burada olduğu müddetçe ona gelen üç adam da kadına böyle pislik etmemişti. Genç kız yüzünü buruşturarak eczanenin yolunu tuttu. Evi neden arıyorlardı yahut askerler neden her yerdeydi bilmiyordu. Büyük bir karışıklık olduğu aşikardı. Neyse ki Doris görünmezdi varlığı ya da yokluğu ile kimse ilgilenmiyor yüzüne bakmıyor yahut onunla konuşmuyorlardı. Genç kız iki sokak gerideki eczaneye ulaştığında sessizce içeri girdi ve pelerinini kukuletasını indirdi. Yoluk yoluk saçları kıvırcık sakalları ile bakılmayacak kadar ürkütücü bir adam olduğunun farkındaydı. Elindeki kağıdı uzatıp kalınlaştırdığı sesiyle "Lineberye" dedi. Adam kağıda baktıktan sonra kendi kendine güldü.
"Yine çocuk peydahlamış soylu afişte!" diye söylenip minik kapıdan içeride bulunan bölmeye geçti. Doris göz ucuyla raflardaki şişelere bakarken kapı açılıp içeri iki kadın girdi. Kadınlardan biri göz ucuyla ona baktıktan sonra elini öteleyip "Git şurada dur" dedikten sonra Doris dünden hevesli olarak köşeye sindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİM SENSİN
Historical FictionLanchester Dükü yıllar önce karşılaştığı bir kadının saçına iliştirdiği kurdelenin kader bağı olduğunu nereden bilebilirdi ki? Ya Leydi Maeve Ferguson? Birileri kendisine durmadan ayak bağı olan o kurdelenin aslında gerçek aşkı ona getireceğini söy...