Ertesi gün
St Dunstan Kilisesi
Maeve Kral Edward ve Kraliçe Philippa'ın iki sıra ardında Adelard ve Leydi Margaret ile oturmaktaydı. Tanrının evinde dahi sağlı sollu hiyerarşiye göre dizilmiş oturmaktaydılar. Sanırım dualar bu sıra ile kabul oluyordu. Halk ise dışarıdaydı ki onlar direk cehennemlik olmalılardı çünkü yanlarında dua edemeyecek kadar aşağıda kalıyordular... Maeve kralın sırtına gözlerini dikmeyi bırakıp önüne baktı. Tanrı bu insanların düşündüğü gibi değildi. Kesinlikle değildi. O bir siyahi ile dükü aynı seviyede tutuyor, gerektiğinde dükü bile uyutup onun dualarını kabul ediyordu. Genç kız gülmemek için tacına yerleştirilen şifon tülü ağzına kadar çekti. Anlamıyordu, anlamayacaktı. Pekala İskoçyada da işler çok farklı değildi lakin oradayken de anlamamıştı hiçbir zaman. Bu yüzden dualarını yalnız eder bu tarz toplu ayinlere pek katılmazdı. Katılsa da kardeşi Noah ile en arka sırada dikiliyordu her daim. O da kendisi gibi aykırıydı. Noah bir parça da asi düşüncelerdeydi ya ön sıraya gitse tanrının gazabına uğrardı. Maeve elindeki parşomendeki ilahi okunmak üzere ayağa kalktıklarında boğazını temizleyip kendine yöneldi. Tüm bunları düşünmeyecek kendince duasını edecekti. Bitiyordu işte.
Adelard duası bittiğinde gözlerini açtıktan sonra uzun selamlama faslına geçtiklerinde sakince olayı bitirip bir an evvel çıkmak niyetindeydi. Gergindi Maeve onu çok germişti çünkü gelmeden önce düşüncelerini onunla paylaşmıştı ve ağzından birşey kaçıracak diye diken üzerinde dolaşmıştı genç adam. Neyseki karısı akıllanmış görünüyordu. Onu böyle tuhaf bir zihniyete neyin teşvik ettiğini bilemiyordu her kelimesi yanlış lakin kalbe dokunuyor insanı rahatsız ediyordu. Genç adam dışarı çıktıklarında temiz havayı ciğerlerine doldurarak Maeve'in kendisine bakan solgun gözlerine yöneltti bakışlarını. Genç adam gülümseyip anne ve kız kardeşlerine döndü. "Sizin için araba hazır bekliyor anne. Biz Kont Quinton ve müstakbel nişanlısı ile bir süre vakit geçirmek adına sözleştik."
Margaret gülmemek için kendini ziyadesiyle zorladı. "Leydi Quinton pek keyifli... Onu çaya davet ettim. Eğlenceniz bittiğinde Leydi Amelia'yı da yemekte görmek isterim."
"Elbet." Maeve dudaklarını sıktı. George Quinton kilise kapısında sallanmaktaydı. Bahsi geçen leydiyi görmüşlerdi. Güzel bir kızdı. Kont gibi sarışın, nazik bir leydiye benziyordu. Sade ve kibar giyimli dik duruşlu sıkı korseli tam bir İngilizdi. Dışarıdan korkulacak bir şey yoktu. İçi ise onları değil Kontu ilgilendiriyordu. Maeve saçındaki şifonu boğazından çözerek ardında sallandırdı. Açık mor boynuna dek kapalı bir elbise giymişti. Saçları ardında sıkıca toplanmış dikkat çekmemesi için elden gelen ne varsa yapılmıştı. Genç kız rahatsız değildi çünkü tüm bunlara alışıktı. Evlendiğinden beri insan içine çok sık karışır olmuştu ondan öncesinde gerekmedikçe yapmamıştı. Hoş gerek de duymamıştı. Adelard'ın koluna sıkıca tutunup kayınvalidesini selamladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİM SENSİN
Historical FictionLanchester Dükü yıllar önce karşılaştığı bir kadının saçına iliştirdiği kurdelenin kader bağı olduğunu nereden bilebilirdi ki? Ya Leydi Maeve Ferguson? Birileri kendisine durmadan ayak bağı olan o kurdelenin aslında gerçek aşkı ona getireceğini söy...