"Hiç anlatamadım,
Hiç anlamadılar.".
"Ben güçlü biriydim.
Bir tek sana yenildim.".
"Yarının hayali,
Bugüne yeter mi?".
"Belki de biz,
Sevmemeliyiz.".
"Daha ne kadar bekleyeceğiz?" diye mırıldandı Melis çantasından küçük makyaj aynasını çıkarmaya çalışırken. Savaş sevgilisinin sesini duyduğunda telefonunu cebine koyup yüzünü ona çevirdi. "Babam beni ne zaman salarsa o zaman gideceğiz."
Melis bir şey demeden aynasını çantasına koydu ve ayağa kalktı. "Ben lavaboya gideceğim."
Savaş bir kez kafasını salladığında Melis çantasını koluna takıp yürümeye başladı, birkaç saniye sonra topuklu ayakkabı sesi kesilmişti. Onun yerine Savaş'ın çok iyi tanıdığı bir ses yankılandı sessiz koridorda. "Babanı sinir etmeyi çok seviyorsun değil mi?"
"Umut." diye mırıldanarak ayağa kalktı Savaş ve kendisine doğru gelen adama çevirdi vücudunu. "Umarım tüm bunlar senin başının altından çıkmıyordur."
Umut baştan sona Savaş'a baktıktan sonra gözündeki gözlüğü çıkarıp kafasıyla koridorun sonundaki odayı gösterdi. "Baban seni bekliyor, daha fazla bekletmeden gidelim."
Umut önde Savaş arkada girdiler odaya, Sancar Bey kulağındaki telefonu çekip yerine koydu oğluna baktı. "Sen telefonlarıma neden cevap vermiyorsun?"
"Banyodaydım, duymamışım."
Sancar Bey kahkaha atarak ellerini sandalyesinin iki yanına koydu. "Yalan söylemeyi beceremiyorsun Savaş. Hem de hiç beceremiyorsun." Sol elini önemsiz bir şey var gibi salladı. "Her neyse, o kadın da geldi mi buraya?"
"O kadın dediğin kişinin bir adı var." Savaş'ın sesi her ne kadar sakin gibi gelse de yüz ifadesi sinirli olduğunu belli ediyordu. "Ve evet, dışarıda beni bekliyor."
"Söyle gitsin, onu şirketimde istemiyorum."
"Kabul etsen de etmesen de o benim kız arkadaşım." dedi Savaş kelimelerinin üstüne basa basa. "Ve hiçbir yere gitmiyor."
Sancar Bey artık kendisine daha fazla hakim olamadı, elini sertçe masasının üzerine vurup ayağa kalktı. "O kadının sana olan sevgisi sahte! Yaşadığınız her şey yalan!"
"Yalandan da olsa Melis bana sevgi gösteriyor." Babası kadar olmasa da Savaş'ın da sesi yükselmişti. "Hiçbir şeyden bulamadığım o huzuru yalandan bir sevgide buldum ben!"
"Hata bende." diye sokurdanmaya başladı Sancar Bey. "Zamanında yeterince ağırlığımı koyamadım. Çok şımarttım seni."
"Şımartmak mı?" Savaş kahkaha atarak kaşlarını çattı. "Benim seninle tek bir anım yok ki baba, ne şımartmasından bahsediyorsun sen? Bir kez olsun balık tutmaya gittik mi biz? Bir kez olsun maç yaptın mı benimle sen? Bir kez olsun okuldaki veli toplantıma katıldın mı? Büyürken hangi anımda sen varsın baba?" Savaş işaret parmağı ile odanın köşesinde sessizce onları izleyen şirketin avukatını gösterdi. "Sen, senin kanından olmayan bir adama bile bana sahip çıktığından daha çok sahip çıktın."
"Konuyu Umut'a getirme." diyerek masanın arkasından çıktı Sancar Bey. "Neyini eksik ettim ben senin? Altında son model araba, cebinde son model telefon, kolunda son model saat. Neyin eksikti?"
"Çok şey eksikti baba." dedi Savaş sinirden gülerek. "En başta da senin varlığın."
Odada derin bir sessizlik oluştuğunda Umut boğazını temizleyerek bu sessizliğe bir son verdi. "Herkes sakinleştiyse oturalım mı?"
Savaş yanağının içini ısırarak masanın önünde duran deri koltuğa oturdu ve gerisine yaslandı. Sancar Bey kendi yerine, Umut da Savaş'ın karşısına oturdu.
"Şirkete ne zaman gelmeyi planlıyorsun beyefendi?" Sancar Bey ima dolu bir sesle konuşarak oğluna baktı. "33 yaşına girdin, ben senin yaşındayken bu şirketi %40 büyütmüştüm."
Savaş sırıtarak babasına baktı. "Eğer istersen şimdi şirketin başına geçebilirim."
Umut, Savaş'ın laubali tavırları karşısında kafasını iki yana sallayarak gözlerini pencereye çevirdi. Sancar Bey ise sakin kalmak için birkaç saniye bekledi.
"Toplantı odası nerede onu bile bilmiyorsun. Şirketin başına seni hemen geçireceğimi mi düşünüyorsun?"
"Düşünmüyorum." dedi Savaş ciddileşerek. "O zaman burada toplanmamızın hiçbir amacı da yok. Gerçekten, beni buraya neden çağırdın baba?"
"Bugün Umut bir toplantıya girecek, senin de onunla beraber girmeni istiyorum."
"Neden? Bay Umut Muhteşem Öztekin kendi başına bunu kolaylıkla halleder. Yanında birine ihtiyacı yok."
"Zaten onun sana ihtiyacı yok. Senin ona ihtiyacın var."
Savaş kendisine bakan Umut'a çevirdi gözlerini, birkaç saniyelik göz temasından sonra tekrar babasına döndü ve gülmeye başladı. "Eğer ülkemizde gay evliliği yasal olsa ikimizi evlendirirsin değil mi? Umut tam hayallerindeki ideal oğlan çocuğu."
"Bırak zevzekliği." dedi Sancar Bey sinirden kızarmaya başlarken. Umut da dudaklarını aralamış bir şekilde Savaş'a bakıyordu. Sancar Bey kravatını gevşetti, yüzü biraz durgunlaşmıştı. "Saçma sapan konuşma."
Savaş gözlerini Umut'a çevirip babasını gösterdi. "Homofobik galiba."
"Savaş!" diye uyardı babası bir kez daha fakat böyle olmayacağını anladığında eliyle kapıyı gösterdi. "Çık git Savaş. Al o kadını da çık git."
Kaç dakikadır bu anı bekleyen Savaş hiç oyalanmadan kalktı ayağa. Hâlâ kendisine ifadesi ne olduğu belli olmayan yüzüyle bakan Umut'a dönüp sol gözünü kırptı ve odadan çıktı. Umut ve Sancar Bey baş başa kaldıklarında Umut elini kaldırıp indirdi. "Acaba üstüne biraz fazla mı gidiyorsunuz?"
Sancar Bey onu duymamazlıktan geldi, önündeki dosyayı Umut'a doğru iteledi. "Bunları yerine koy."
Umut bir şey demeden dosyaları alıp odadan çıktığında Savaş ve Melis'in asansöre doğru ilerlediklerini gördü. Onların arkasından birkaç saniye baktıktan sonra içine derin bir nefes çekerek arşiv odasına yöneldi.
Hoş geldiniz aşklarım ❤️
Umarım seveceğiniz bir macera olur, iyi okumalar 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
General Fiction"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...