Umut bir cekete bir Savaş'ın yüzüne bakıyordu ki Savaş biraz daha yaklaşıp aradaki mesafeyi en aza indirdi. "Yalan söylemek yok Avukat Bey."
Umut bir şeyler demek için ağzını araladığında kapısı iki kez çalmıştı. Savaş dudaklarını birbirine sertçe bastırarak geriye çekildi ve kapıya döndü. Bu sırada da Umut kapıyı çalan kişiye "Gel." demişti. İçeriye Sancar Bey'in sekreteri Gizem Hanım girdi. "Umut Bey, günaydın. Toplantı odası hazırlanmaya başladı efendim, Sancar Bey sizden görüşmede konuşulacak istatistikleri istiyor."
"Birazdan geliyorum." dedi Umut yutkunarak. Gizem Hanım çıktığında Umut gözlerini masaya dayanmış olan Savaş'a çevirdi. "Sen de geliyorsun benimle."
"Konuyu değiştiriyorsun şu an." dedi Savaş gülerek. "Ama bunun peşini bırakmam."
"Açıklayamayacağım bir şey değil." dedi Umut vurdumduymaz bir şekilde. Birkaç saniye önceki köşeye sıkışmış olan Umut gitmiş yerine özgüveni yüksek olan Umut gelmişti. "Masanın üzerindeki kağıtları alıp beni takip et."
Savaş, Umut'un arkasından sırıttı. Tek eli ile masanın üzerindeki kağıtları aldı ve Umut'un peşinden büyük toplantı odasına gitti, babası çoktan gelmiş baş köşeye oturmuştu. "Bugünkü toplantı çok önemli." dedi Sancar Bey oğluna bakarken. "Bu yüzden ağzını bile açmanı istemiyorum, anlaşıldı mı?"
"Elbette, Sancar Bey." dedi Savaş elindeki kağıtları büyük ve uzun masanın üzerine bırakırken. "Peki oturabilir miyim yoksa ayakta kalıp gelen konukların terliğini, gazetisini mi getireyim?"
"Savaş." diyerek uyardı Sancar Bey sinirli bir sesle. "Git Umut'un yanına otur, ses etme yeter. Bizi dikkatlice izle ve aklına notlar al."
Umut yanındaki sandalyeyi geriye doğru itelediğinde Savaş sessizce geçip oturdu ve yanağını elini yasladı. Umut ise masanın altından elini Savaş'ın bacağına koyup iki kez vurduktan sonra elini Savaş'ın bacağından çekti.
On dakika boyunca sessiz toplantı odasında Sancar Bey önünde kağıtları okudu, Umut telefonda biri ile mesajlaştı, Savaş ise Umut'un kimle mesajlaştığına bakmaya çalışıp göremedi. Sonunda ise içeriye Gizem Hanım girdi. "Sancar Bey, Japonya'dan konularımız geldi."
"Hemen al içeri. Savaş, dediğimi sakın unutma."
"Japonya mı?" diye sordu Savaş, Umut'a sessizce. Dudaklarında bir sırıtış saklıydı. "Bu kadar önemli bir toplantı mı bu?"
"Eğer toplantı iyi geçerse Japonya'da yeni bir şirket açacağız ve ortağımız da oranın en iyi şirketlerini yöneten kadın olacak. Yani evet, şirket için çok önemli bir toplantı bu."
İçeriye bir kadın dört erkek girmişti. Kadının otoritesi yanındaki iki güvenlikten belli oluyordu. Gözlüklü, kısa boylu, saçı başı biraz dağınık olanın ise çevirmen olduğunu düşündü Savaş. Korumalar kenara çekilirken çevirmen, avukatı olduğunu düşündüğü adam ve kadın ayakta durdular. "Hoş geldiniz." dedi Sancar Bey gülümseyerek. "Ben Sancar Kara. Bu da avukatım Umut Öztekin ve oğlum Savaş Kara."
Kadın en başta Sancar Bey sonra da Umut ile tokalaştı ve sıra Savaş'a geldiğinde Savaş kadının elini tutup dudaklarına götürdü ve bir öpücük bıraktı. "Konnichiwa."
Sancar Bey'in yüzü saniyesinde sinirden kıpkırmızı kesildi, Umut ise şaşkınca bir Savaş'a bir de kadına bakıyordu. Asık suratlı olan kadın Savaş'ın öpücük bıraktığına eline baktıktan sonra gülümseyerek hafifçe eğildi. "Konnichiwa, Mr. Savas."
Kadının gülümsediğini gören Sancar Bey biraz olsun rahatlamıştı. "Oturalım mı?" dedi sandalyeleri gösterirken. Çevirmen kadına çevirdikten sonra hep beraber yerlerine oturdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
General Fiction"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...