Güzel bir rüya görmenin hissi gibi

2.5K 244 126
                                    

Savaş bugünkü belgelerini de incelemiş, kenara koymuştu. Umut ise bir önündeki kağıtlara bir bilgisayar ekranına bakıp bir şeyler yazıyor ve imzalıyordu. Savaş gerisine yaslanıp gerneşti ve sırtından birkaç ses geldi. Bu şekilde de Umut'un dikkatini çekemeyince ayağa kalkıp onun masasının önündeki deri koltuğun bir tanesine oturdu. "Dört saattir kafanı kaldırmadan çalışıyorsun, biraz dinlensin mi?"

"Bitti zaten." dedi Umut bir kağıda daha imza atarken. Sonra kağıtları bir dosya poşetinin içine tek tek koyup, dinlendirici gözlüğünü çıkardı ve Savaş'a baktı. "Senin dosyalar ne oldu?"

"İki dosya bir makale bitti." Savaş, Umut'un önündeki bilgisayarın kapağını kapattı. "Bahçede yavru kediler var."

Umut camdan dışarıya baktı. "Şirketin bahçesinde mi?"

"Hayır, babamın evinin bahçesinde. Anne kedi ele geliyor ama bebekleri bulamadım, beraber arasak fena olmaz."

Umut gülerek içine derin bir nefes çekti. "Eğer seninle eve gelmemi istiyorsan açık açık söyleyebilirsin."

"Pekala, benimle eve gelmeni istiyorum. Gelir misin?"

"Gelmek isterdim ama bir buluşmam var."

Savaş ne diyeceğini bilemedi, yutkunmak istedi ama yutkunamadı. Bir şeyler demesinin gerektiğini bildiğinden işi dalgaya vurdu. "Buluşma mı? Enişte mi geliyor bize?" Umut'un telefonu çalmaya başladığında Savaş oturduğu yerden kalktı. "Her neyse, o zaman ben çıkıyorum. Yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Savaş ceketini giyerken ağırdan alıyordu biraz, Umut'un telefonda ne konuşacağını dinlemek istemişti. Fakat Umut sanki bunu anlamış gibi telefonunu ısrarla açmıyor, Savaş'ın ne zaman çıkacağını gözetliyordu. Sonunda Savaş kaybeden oldu, ceketinin düğmelerini hızlı ilikleyip telefonunu masanın üzerinden aldı ve odadan çıktı.

.

Savaş evde bir sağa bir sola gidiyordu. Kafasındaki bu saçma düşünceleri dağıtmak için duşa girip iki saatte ancak çıkabilmişti ama düşünceleri hiçbir yere gitmemişti, hâlâ zinhinde duruyorlardı. Biraz film izlemeye çalıştı odaklanamadı, birkaç defa kum torbasına vurdu ama gücü yetmiyormuş gibi hissetti. Sonunda pes ederek koltuğun üzerinde 'beni kullan' diye bas bas bağıran telefonunun yanına gitti ve eline aldı.

Rehber kısmından Umut'un numarasını buldu, aramak ve aramamak arasında gidip geliyordu. Parmağı bir gidiyor sonra sanki elektrik çarpmış gibi hızla geri çekiyordu. Buluşmanın ortasında olan bir adama arayıp ne denilebilirdi ki? Umut'u araması için en ufak bir sebebi bile yoktu. Dosya hakkında bir şey sorsa aklında bir soru yoktu, saçma bir şey sorarak da kendisini rezil etmek istemiyordu.

Gerçi daha ne kadar rezil olabilirim ki? diye sordu kendi kendine. Umut'un gözü önünde yapmadığı hiçbir şey kalmamıştı. Küçük bir çocuk gibi babasından azar işitip tokat yemişti, sevgilisi terk etmişti, kendisini yarı çıplak bir kadınla yatarken görmüştü, kafası iyiyken hayatını kurtarmıştı, sinir krizi geçirirken oradaydı.

Neredeyse hayatının her anında Umut vardı.

İyi ve kötü tüm anlarında.

Hızla ara tuşuna basıp telefonu kulağına götürdü ve beklemeye başladı. Birkaç çalış sonra telefon açılmıştı.

"Efendim?"

"Ah Umut, seni mi aradım ben? Babamı arayacaktım, yanlışlıkla senin numarana basmışım galiba."

versace , GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin