"Bıktım." diyerek kafasını dosyaların üzerine bıraktı Savaş. "Bir haftadır dosya oku, not al, makale oku... Hiç böyle hayal etmemiştim."
Umut tek kaşını kaldırarak Savaş'a baktı. "Ne hayal ettiğini çok merak ediyorum."
"Gerilim dolu toplantılar, şirket partileri, iş yemekleri, daha özetsel belgeler." Kafasını masadan kaldırıp rastgele bir makaleyi eline aldı. "Sadece bir çivinin tanıtımını beş sayfa anlatmış."
"Savaş." dedi Umut gülerek. "Sen Amerika'da üniversite okumuyorsun, şirket yönetimi öğreniyorsun."
"Tekrardan sınavlara girip üniversitesiye mı gitsem?" dedi Savaş düşünürken. "Daha bana göre olan bir bölüme giderim."
"İşte öyle bir bölüm yok." Umut dosyalarını toplamaya başladı. "Hadi toparlan da çıkalım, çok fazla trafiğe kalmayalım."
"Nasıl istersen." Bir saniye önce boğuk boğuk konuşan çocuğun sesi şimdi enerjik çıkmıştı. Hızla masasını toparlayıp montunu giydi. "Gidelim."
Umut gülerek kafasını iki yana salladı ve odadan çıktı. Garaja indiklerinde Umut'un arabasına yöneldiler çünkü sabah şirkete Umut'un arabası ile gelmişlerdi, Savaş'ın arabası Sancar Bey'in evinde kalmıştı.
Arabaya bindiklerinde Savaş'ın telefonu çalmaya başlamıştı. Cebinden telefonunu çıkarıp kimin aradığına baktıktan sonra telefonunu kapattı ve cebine koydu.
"Eğer özel bir konuşma olacaksa biraz bekleyebilirim." dedi Umut ona bakarak.
Savaş kafasını iki yana sallayıp emniyet kemerini taktı. "Hayır, sonra dönerim ben."
Savaş'ın yüzü asılmıştı, her kim aradıysa memnun olmamış olduğu belliydi. Umut'un tahmin ettiği biri vardı fakat ortamı iyice germemek için ağzını açmadı. Sessizce arabasını sahile doğru sürmeye başladı. Bir ara Savaş'a döndüğünde Savaş'ın dışarıya dalıp gitmiş olduğu gördü. "Savaş?"
Savaş hızla Umut'a dönüp iki kaşını kaldırdı. "Efendim?"
"Biliyorsun, yarın son gün. Umarım belgelerin hazırdır."
"Sadece iki belge kaldı." dedi Savaş, kafasındaki düşünceler dağılırken. "Öğle molasıdan önce masasında olur hepsi."
"Güzel." Umut arabasını yavaşlatırken. "Şuraya park edelim."
Savaş montunun önünü kapattı ve duran arabadan indi. Arabanın yakınındaki küçük bir balıkçıya girmişlerdi. İçerisi tamamen dolu olduğu için dışarıdaki iskemleye oturmuşlardı. 50 yaşından fazla olmayan, kısa boylu, önünde mavi önlük bulunan, somurtkan yüzlü bir adam geldi yanlarına. "Ne alırdınız?"
"Ekmek arası istavrit, domates salatalısı, nanesi bol olsun; iki bardak şalgam."
"On beş dakikaya hazır olur."
Savaş kafasını sallayıp ellerini dudaklarına götürdü ve yumruk yaptığı elinin içine sıcak nefeslerini üflemeye başladı.
"Rakı istersin sanıyordum." dedi Umut gülümseyerek.
Savaş bir eliyle gerisini gösterdi. "Çevirme var ileride, sana sıkıntı çıkar." Umut ayağa kalktığında Savaş kafasını yukarıya kaldırıp ona baktı. "Nereye gidiyorsun?"
"Hemen geleceğim." dedi Umut adımlarını arabasına çevirirken. Savaş meraklı gözlerle onu izliyordu. Umut arabasının arka kapısını açtı ve ince bir örtü çıkardı sonra Savaş'ın arkasına geçip örtüyü Savaş'ın omuzlarından başlayarak tüm vücuduna doladı. "Çok çabuk üşüyorsun, kanın mı yok acaba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
General Fiction"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...