Aşklarım aslında bu bölüm final bölümü olacaktı ama çok fazla uzun olduğu için diğer bölüme kaldı final (1) sahne maalesef
İyi okumalar <3
"Savaş!" Umut koşarak geldi Savaş'ın yanına, etraf hemen kalabalıklaşmaya başlamıştı. "Hayır, hayır." Umut dizilerinin üzerine düştü, tam Savaş'ın yüzünü tutacaktı ki ortadan yaşlı bir kadın onu durdurdu. "Evladım yapma, belki boynuna bir zarar verirsin."
Umut titreyen ellerini nereye koyacağını bilemedi, aklını kaybediyor gibi hissediyordu. Gözleri Savaş'ın yüzünü buldu, her tarafı kandı. Metrelerce sürünmesi yüzünden her yerinden kan akıyordu. "Savaş'ım." diye fısıldadı önünü gözündeki yaşlar yüzünden doğru düzgün göremezken. "Aç gözlerini hadi."
Tüm bedeni yerde baygın yatan sevgilisine tezat titriyordu. Bu kadar yakınken ona dokunmamak Umut'u bitiyordu. "Savaş'ım." dedi hıçkırıklarının arasından. "Aç o güzel gözlerini."
"Savaş!" Sancar Bey koşarak geldi, kalabalığı yarıp kendisini yerdeki oğlunun yanına attı ve hızla oğlunun sağ elini tuttu. "Savaş, oğlum!" Kafasını kaldırıp kendisini izleyen kalabalığa çevirdi gözlerini. "Ambulansı arayın!"
"Onu çok sarsmayın, zarar verebilirsiniz."
"Oğlum o benim." dedi Sancar Bey elini Savaş'ın kanlı yüzüne koyarken. "Oğlum, Savaş hadi bir şey de bana. Söz kızmayacağım, ne dersen de kızmayacağım."
Fakat oğlu hareket etmiyordu. Her tarafından kanlar boşalırken Sancar eli kolu bağlı bir şekilde oğlunun son nefeslerini izliyordu. "Savaş yapma." dedi kısık bir sesle. "Oğlum bana aynı acıyı iki kez yaşatma. Birini daha veremem toprağa, kaldıramam bunu." Savaş'ın yüzünü nazikçe, onun canını yakmaktan korkar gibi okşadı. Ambulansın sesi kulaklarına gelirken eğilip oğlunun kanla kaplı olan alnına bir öpücük bıraktı. "Bırakma beni oğlum."
Sağlıkçılar sedyeyle gelip Savaş'a boyunluk taktıktan sonra onu dikkatlice sedyeye yatırdılar ve ambulansa aldılar. Sancar Bey de tam binecekken kız onu durdurdu. "Böyle durumlarda yakınları ambulansa almıyoruz beyefendi, hasteneye gelin."
"Ama oğlum o benim, onu orada bir başına bırakamam."
"Üzgünüm beyefendi."
Ambulansın kapıları kapandı ve sirenleri çala çala gitti. Sancar Bey orada öylece durmuş arkasından bakıyordu ambulansın. Kalabalık dağılırken Sancar Bey etrafına bakındı, Umut hâlâ yerde duruyordu. Gözleri sabit bir şekilde yerde birikmiş olan kandaydı.
Savaş'ın kanı.
Oğlunun kanı.
"Hayır, Allah'ım hayır." dedi Sancar Bey bir sağa bir sola giderken. "Allah'ım hayır, bana bu acıyı yaşatma. Oğlumu bana bağışla."
Yoldan geçen taksiyi durdurdu. "Umut!" diye bağırdı yerde oturan adamı sarsarken. "Hadi, hadi gidiyoruz."
Umut çok zorlanarak kalktı yerden, titreyen bacakları ile taksiye bindi. Kâbus, kâbus, kâbus. Bu bir kâbus. Gözlerini sımsıkı, canını yakacak şekilde kapattı. Uyandığında Savaş yanında olacak. Sımsıkı kapattığı gözlerini açıp baktı ama hayır her şey gerçekti.
Ne dayanılmaz bir acıydı bu. Hastaneye gidene kadar Savaş nasıl acılar çekecekti? Bilinci açık mıydı kapalı mıydı?
En önemlisi:
Yaşıyor muydu?
Saçmalama diyerek kendisini azarladı. Yaşıyor tabii ki de. Savaş seni bırakmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
General Fiction"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...