"Savaş, uyan." dedi Umut odanın köşesindeki koltukta uyuyan Savaş'ı uyandırmak için büyük bir uğraş verirken. "Baban geldi, gidip konuşalım."
"Birazdan gideriz." Savaş gözlerini açmak yerine daha fazla kapatıp arkasını Umut'a döndü.
Umut birkaç saniye bekledi fakat Savaş uyanmamaya inat etmişti. "Pekala." dedi kumral adam. Adımlarını odasındaki küçük sehpanın üzerindeki cam sürahiye çevirdi ve sürahiyi elini alıp tekrardan Savaş'ın yanına geldi. "Uyanacak mısın, uyanmayacak mısın?"
"Umut, lütfen." diye inledi Savaş. "Kaç gündür doğru düzgün uyumuyorum."
"Savaş, küçücük koltuğa sıkışarak uyumaya çalışıyorsun, burada da doğru düzgün uyuyamazsın. Arabada arka koltuğa geçip uyursun, hadi hava kararmadan yola çıkalım."
Savaş, Umut'un anlamayacağı bir şeyler mırıldandı. Umut, "Nasıl istersen." dedikten sonra elindeki sürahi ile Savaş'ın yüzüne yavaş yavaş su dökmeye başladı.
Savaş hızla gözlerini açıp eliyle yüzünü sildi ve doğruldu. Kendisine gülerek bakan Umut'u görünce sinirle kaşlarını çattı. "Bu da neydi böyle!?"
"Suyun kaldırma kuvveti. Hadi, babanın yanına gidiyoruz."
"Bunu unutacağımı sanma." dedi Savaş kalkarken. Kolunun tersi ile yüzünü sertçe sildikten sonra üstündeki suları silmeye başladı. "Suyun kaldırma kuvvetiymiş. Şunu itliğine yaptım desene."
"Yola ne kadar erken çıkarsan o kadar erken varırız. Bizim Antalya'ya varmamız en az 9 saati bulur."
"Hızlı gideriz, 7 saatte oradayız."
"Hızlı gitmeyeceğiz." dedi Umut yürümeyi kesip hızla arkasını dönerken. Savaş ile arasında sadece santimler vardı. "Kurallara uygun bir şekilde gideceğiz."
Umut'un sıcak nefesi Savaş'ın yüzüne vururken sarışın adam kafasını salladı. "Bir an için senin hukukçu olduğunu unuttum."
"Savaş." diyerek kafasını hafifçe sola yatırdı Umut. "Şimdiden uyarıyorum, yol boyunca beni sinir edersen Antalya'nın girişinde seni bırakırım ve yola kendim devam ederim. Anlaşıldı mı?"
"Gözlerinin rengi koyulaşmaya başladığına göre şu an şaka yapmıyorsun, gayet ciddisin."
"İnanmıyorsan dene beni." Umut, Savaş'a bir göz kırptıktan sonra tekrardan önüne dönüp yürümeye devam etti. Arada mesafe açılmıştı, Savaş alt dudağını aşağıya doğru kıvırıp gülerek kafasını salladı. "Pekala, babacık. Deneyelim seni."
Yürümeye başlayıp Umut'a yetişti ve asansöre bindiler. Savaş'taki sessizliğin pek hayra alamet olmadığını bilen Umut yan gözle ona baktı. Kim bilir içinden ne sinsice planlar kuruyordu.
Asansör durduğunda ilk Umut hemen sonra da Savaş indi ve Sancar Bey'in odasının önüne geldiler. Umut kapıyı iki kez vurduktan sonra içeriye girdi. "Sancar Bey, müsaitseniz sizinle bir şey konuşmak istiyordum."
"Umut, tabii, gel otur."
Umut girdiğinde peşinden de Savaş girdi. Sancar Bey iki kaşını kaldırarak oğluna baktı. "Sende mi Umut ile berabersin yoksa başka bir konu mu konuşacaksın."
"Benimki can sıkıntısı." dedi Savaş gidip koltuğa otururken. "Birazdan eve giderim."
"Üstün niye ıslak senin?"
Savaş, gülmemek için kendini tutan Umut'a kısa bir bakış attı. "Hiç, ufak bir deney sadece."
"Ne deneyi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
General Fiction"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...