Sancar Bey deri koltuğunda oturmuş, ellerini birbirine kenetlenmiş bir şekilde oğluna bakıyordu. Savaş ise odaya girdiğinden beri bozulmayan bu sessizlik yüzünden gerilmişti. Gözlerini yerden hiç kaldırmamış, ağzını açıp tek kelime etmemişti.
"Kaldır kafanı." dedi Sancar Bey odadaki sessizliği bozarak. Savaş yüzünü yerden kaldırıp babasına baktığında Sancar Bey öne doğru eğildi. "Bu sefer şanslıydın, Sakura Hanım seni çok kibar bulmuş ve Japonya'ya bizzat senin gelmeni istiyor. Fikirlerinin devamını da çok merak ediyormuş."
"Pekala, gideriz beraber." Sancar Bey, Savaş'ın dediği şeyle alayla güldüğünde Savaş tek kaşını kaldırdı. "Komik olan ne baba?"
"Kadının seni bir şey sanması." Sancar Bey o alay dolu gülüşünü yüzünden silmeden gerisine yaslandı. "Kurduğun iki cümleye tav oldu kadın, seni gerçek biri sandı."
"Sahte biri miyim ben baba?"
"Değil misin?" Sancar Bey ciddileşerek kaşlarını çattı. "O kurduğun cümleler, yapma Savaş. Yeme beni. Herkesi kandırabilirsin ama beni kandıramazsın. Allah bilir kimden duyduğun cümleleri gelip burada bize sattın."
"Benim kendi aklım yok mu? Cümle kurmak, fikir söylemek için başkalarının aklına mı ihtiyacım var?"
"Savaş, aklının olmadığını hukuk fakültesini ikinci yılda bıraktığında öğrendim ben. Aklın fikrin haylazlık. Bir işi, sadece bir işi ciddiye aldığını görsem gam yemem ama yok olur mu? Nerede saçma sapan şeyler Savaş efendi orada. Nerede boş beleş olaylar aa Savaş efendi yine orada. Ne zaman adam olacaksın sen Savaş?"
"Biliyor musun? Umursamamak için çok uğraşıyorum." dedi Savaş gözleri hafifçe yaşlarla dolarken. "Gerçekten de uğraşıyorum. Yıllardır, diyorum yıllardır bu lafları duya duya alıştın. Artık canın yanmasın ama hayır, her defasında bir bıçak gelip saplanıyor göğsüme."
"Kes duygu sömürüsünü."
"Duygu sömürüsü?" diyerek güldü Savaş. Gözünden sıcak bir yaş damlası süzülmeye başlamıştı. "Zaten sana göre her şeyim sahte baba. Ölüyorum desem inanmayıp bedenime basar geçersin sen. Ama seni anlıyorum." Savaş alt dudağını sertçe ısırarak kafasını salladı. "Eşinin katili olarak görüyorsun beni. Her yüzüme baktığında 'keşke anne değil de sen ölseydin' diye geçiyorsun içinden. Biliyorum, biliyorum çünkü her aynaya baktığımda ben de aynı cümleleri kuruyorum-"
"Savaş-"
"Annem öldükten sonra hayatı kendine zehir ettin baba. Sadece kendine değil bana da ettin. Sen benim ne gitmeme izin verdin ne kalmama. Sen benim ne yaşamama izin verdin ne ölmeme. Öylece arafta bıraktın." Savaş'ın çenesine doğru kıvrım bir yol almış olan gözyaşı yere, sehpanın ayağının dibine düştüğünde Sancar Bey'in odağı orası olmuştu. "Ben annemi öldürdüm, sen de beni öldürdün baba."
Savaş bir hışım kalktı ayağa, çıkıp gitti odadan. Sancar Bey ise oğlunun küçük bir damla halinde yere iz bırakmış olan gözyaşına baktı.
.
Umut gözlerini bilgisayar ekranından çekip içeriye giren Savaş'a baktı. Savaş çok hızlı bir şekilde masasına gidip montunu giydi. "Savaş?" dedi Umut ayağa kalkarak. "Çok mu kötü geçti konuşma?"
"Hayır, her zamanki gibiydi." Savaş hazin bir şekilde gülümsedi. "Ama gitsem iyi olacak, migrenim tuttu. Toplantının stresinden oldu galiba."
"Hastaneye gitmemizi ister misin?"
"İnan gerek yok." Savaş montunun fermuarını çekip kırışık yerlerini düzeltmeye başladı. "Gidip uyursam bir şeyim kalmaz, sadece karanlık bir ortama ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
Ficción General"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...