Savaş uyandığında her tarafının uyuşmuş olduğunu fark etti, yandan destek olarak Umut'un omuzundan başını çekti ve kafasını cama yasladı. "Kolun uyuştu benim yüzünden."
"Önemli değil." dedi Umut arabayı kenara çekerken. "3 saattir yoldayız, mola verelim mi?"
"Ne? 3 saat mi?" Savaş kolundaki saate baktığında şaşırdı, gece olmuştu bile. "Ben 1 saat anca olmuştur sanıyordum, neden uyandırmadın?"
"Çok rahat uyuyordun, uyandırmak istemedim." Umut arka koltuktaki iki ceketi alıp birini Savaş'a uzattı. "Giy şunu üstüne, dışarısı serin."
Savaş elinin tersi ile gözünü kaşıdıktan sonra Umut'un uzattığı ceketi giydi ve arabadan beraber indiler. Ani vuran soğuk hava Savaş'ın uykusunu kısa sürede açmıştı. "Ben bir dal sigara içeceğim." dedi kenara dururken. "Sen siparişleri ver."
"İçmesen olmuyor değil mi?" Savaş çoktan sigarayı yakıp dudaklarına götürdüğünde Umut elini kaldırıp indirdi. "Ne yersin?"
"Bilmem, dürüm falan takıl işte."
"Çabuk gel içeriye, terlisin hastalanırsın." Umut içeriye girip tezgaha gitti. "İyi akşamlar, iki tane mercimek çorbası, et dürüm ve iki ayran lütfen. Kredi kartı, temassız."
Umut post makinesine kredi kartını okuttuktan sonra beklemeye başladı. Kısa sürede istedikleri hazırlanmıştı. Elindeki iki tepsi ile boş bir masaya geçip oturduğunda Savaş yeni içeriye girmişti. Biraz bakındıktan sonra Umut'u buldu ve karşısına geçip oturdu.
"Dışarı ne soğuk öyle." Savaş ellerini yumruk yapıp dudaklarına götürdü ve sıcak nefesini yumruk yaptığı eline üfledi.
Umut yan taraftaki tezgaha döndü. "Abi, iki çay verebilir misin?"
"Hemen geliyor abim."
"Gerek yoktu." dedi Savaş cebinden telefonunu çıkarırken. "Şimdi ısınırdım."
"Olsun, sıcak sıcak iç. Hem rahatlatır." Savaş'ın rehbere girdiğini görünce tek kaşını kaldırdı. "Babanı mı arayacaksın?"
"Hayır, neden babamı arayım? Melis'e Antalya'ya gittiğimi söylemeyi unuttum, ona haber edeceğim şim-" Savaş'ın lafı bitmeden telefonu titremeye başladı. "O beni arıyor."
Umut ayranını açıp alayla güldü. "İyi insanmış demek ki."
"Hayatım, ben de tam seni arıyordum ki sen beni aradın."
"Bir sorun yok değil mi?"
"Hayır, sende bir sorun var mı?"
"Savaş, çok acil konuşmamız lazım."
Savaş telaşla kaşlarını çattı. "Kötü bir şey mi oldu?"
"Hayır, telaşlanma. Kötü bir şey değil ama seninle yüz yüze konuşmam lazım. Neredesin?"
"Ben şu an İstabul'dan çıktım bebeğim. Antalya'ya gidiyorum ama istersen dönerim."
"Antalya mı? Bu nereden çıktı?"
"Birkaç işim var, onları halletmeliyim."
"Savaş, bir şey olmadı değil mi? Endişelendirme beni."
"Hayatım, gerçekten de önemli bir şey yok. Üç günlüğüne gidiyorum. Senin konuşmak istediğin konu ne?"
"Çok acil bir konu değil, gelince konuşuruz."
"Emin misin?"
"Eminim, eminim. Aklın bende kalmasın. Yardım edebileceğim bir şey olursa bana haber et mutlaka."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
General Fiction"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...