Dayanaksız bir duvar gibi

3.3K 259 134
                                    

Umut son anda sertçe Savaş'ın kolundan tuttuktan sonra karşıya geçti. “Yolun ortasında, özellikle böyle işlek bir caddede bu kadar yavaş yürünmez.”

Savaş sanki ne yaptığının farkında değilmiş gibi yola baktı. Arabalar hızlıca geçip gidiyorlardı.

“Dalmışım.” Kolundaki ele baktıktan sonra sertçe çekti. “Bana melek rolünü yapmana gerek, Umut.”

“Ne demek bu?”

Savaş alayla güldü. “İyi aile çocuğu Umut Öztekin. Kibar, beyefendi, akıllı, zeki, ahlaklı ve iyi kalpli. Zor olmuyor mu? Babamın gözüne girmek için yaptığın bu çabalar.”

“Savaş-”

“Yoksa daha farklı şeyler mi yapıyorsun? Babam seni neden bu kadar çok seviyor Umut? Yoksa onuda mı ihtiyaçlarını karşılıyorsun?”

Umut çok sinirli bir şekilde Savaş'ın yakasına yapıştı ve onu iteleyerek sırtını ağaca vurdu. “Ben baban değilim, Savaş. Sadece bir tokatla kalmam.”

“Kalma, hadi lütfen kalma.” Savaş gülerek gözlerini kıstı. “Gerçek bir erkek gibi vurabiliyor musun merak ediyorum.”

Bu sefer alayla gülen Umut olmuştu. “Ciddi misin? Homofobik sözlerin beni üzer mi sanıyorsun?”

“Üzülmen de sevinmen de umrumda değil.” Savaş ellerini yakasının üzerindeki ellere koydu. “Kızlarla ya da erkekler de sevişmen de umrumda değil. Benden uzak dur yeter.”

Yakasındaki elleri iteledikten sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Umut ise kafasını iki yana sallayıp Savaş'ın peşinden yürümeye devam etti.

“Eğer üç dakika önce yanına gelmeseydim şu an ambulansta olacaktın. Bunun farkındasın değil mi?”

“Teşekkür mü bekliyorsun?”

“Eh, fena olmaz.”

“Siktir git, Umut.”

“Paralarını, arabanı babanın önüne attın. Büyük ihtimalle artık eve de gitmeyeceksin. Ne yapmayı planlıyorsun?”

“Ben bakarım başımın çaresine.”

“Eğer kız arkadaşında kalma gibi bir fikrin varsa unut bunu. O kadın senin beş parasız kaldığını öğrendiği an eve sokmayacak.”

Savaş olduğu yerde durup gözlerini kapattı ve içine derin bir nefes çekti.
“Bak, senin gözünde nasıl biriyim bilmiyorum ama–”

“Zengin, şımarık, kendisini beğenmiş, bencil, kötü kalpli, iğrenç bir insansın.”

Savaş alt dudağını ısırdı. “Evet, harika. Her neyse. Birine ihtiyacım yok. Kıçımı birinin toplamasına gerek yok. Bu yaşıma kadar yalnız yürüdüm yollarda ve bak, hâlâ hayattayım. Bundan sonra da yürüyebilirim. Yani eğer o güzel kalbin benim için üzülüyorsa söyle ona üzülmesin.”

“Senin için üzüldüğümü söyleyen kim?” Umut iki kaşını havaya kaldırdı. “Ben sadece baban için üzülüyorum... Bugün annenin ölüm günü olduğunu biliyorum, Savaş. Baban bugün için aynı acıyı bir daha kaldıramaz.”

“Gidip kendimi öldürmeyeceğim! Bu ne saçma bir düşünce.”

“Hareketlerinin farkında değilsin!” Yoldan geçen birkaç insan onlara baktığında Umut dudağının içini ısırdı ve sesini alçalttı. “Sarhoş gibisin.”

“Ama değilim.”

“Nereye gideceğini söyle, seni oraya ben bırakayım.”

“Kes şunu.” Savaş elini kaldırıp susturdu Umut'u. “Senden iyilik istemiyorum, Umut. Senden tek istediğim beni yalnız bırakman.”

“Senin aksine ben vicdansız biri değilim, Savaş. Berbat bir haldeyken seni yalnız bırakmam.”

“Değmem.” Savaş yorgun bir şekilde Umut'a bakıp kafasını iki yana salladı. “Bana iyi davranmana değmem, Umut.” Umut tam konuşacakken Savaş onu durdurdu. “Hayatta sandığından daha çok şeyler gördüm. Kör numarası yapmayı kes. Ben çarpabileceğin bir duvar değilim. Yıkılırım, altımda seni de ezerim.”

“Altında ezilmeye razı olduğumu sana aylar önce söyledim zaten, Savaş. Bırak kırılacak kemiklerimi ben düşüneyim.”

“Bunu gerçekten yapabilecek misin? Altımda ezilirken beni hiç mi suçlamayacaksın?” Savaş sesini o kadar alçalttı ki Umut onun yakınına girmemiş olsaydı duyamayacaktı onu.

“Bu benim seçimim. Kendi seçimim yüzünden senin canını yakmam, Savaş.” Umut iki adım daha yaklaştı ona. “Ayrıca güçsüz bir duvar olduğun da yalan. Sadece desteğe ihtiyacın var.”

“Tanrım.” Savaş yüzünü buruşturup yakınına girmiş olan Umut'u hafifçe geriye iteledi. “Romantik aşk dizilerinde gibi hissettim kendimi. Bir yağmur altında öpüşmemiz eksik.”

“Sen benimle dalga mı geçiyordun?” Umut sinir ve şaşkınlıkla arasındaki o ince duyguyla sordu.

“Ne sanıyorsun, Umut?” Savaş gülerek kollarını iki yana açtı. “Bana iki şefkat gösterdin diye hemen cinsel tercihimi mi değiştireyim? Sana aşık mı olmalıyım?”

“Bunun değişen veya tercih edilen bir şey olduğunu mu sanıyorsun? Sence ben ister miydim her gün lanetler duymayı? Sence ben ister miydim gerçek kendimi saklamayı? Bu değiştirelecek bir şey olsa hiç düşünmeden değiştiririm.”

“Çok üzücü bir durum Umut ama şu an senin dramalarını çekecek durumda değilim.”

“Hiçbir zaman değişmeyeceksin.” Umut başarısız bir şekilde kafasını salladı. “Kalpsizin tekisin, Savaş. Büyük ihtimalle içinden 'babam kötü bir insan' diye geçiriyorsun ama sen ondan da kötüsün. O en azından arada bir kalbinin olduğunu hatırlıyor. Sen tamamen kalbinin varlığını unutmuşsun.”

Savaş birkaç saniye sessizce Umut'un gözlerine baktıktan sonra tekrardan arkasını döndü ve yürümeye başladı.

Bu sefer Umut takip etmedi onu. O da Savaş'ın yaptığı gibi arkasını döndü ve şirkete ilerlemeye başladı.

Şirketin girişinde bekliyordu Sancar Bey onu. Geldiğini gördüğünde hızla yanına gidip kaşlarını çattı. “O nerede?”

“Oğlunuz ile başa çıkmak benim işim değil,  Sancar Bey. Ben onun bakıcısı değilim. Çok ilgili bir babaysanız oğlunuz saçma bir şey yapamadan peşinden koşarsınız.”

Sancar bir şey demek için ağzını araladı ama Umut onu dinlememek için hızlı adımlarla şirkete girdi.

Babası ayrı bir dert oğlu ayrı bir dertti.

Babası ayrı bir dert oğlu ayrı bir dertti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
versace , GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin