Hastanenin önünde geldiklerinde Umut birkaç saniye hastaneye baktı. Ayakları hareket etmemeye yemin etmiş gibiydi, sadece duruyordu.
Umut, baban hastaneye kaldırıldı.
Yazık, adam bir deri bir kemik kalmış. Kurtulmaz, ölür.
Abi, babam nerede?
Eğer bana bir şey olursa bu ailenin babası sen olacaksın Umut. Bu yükü senin omuzlarına bıraktığım için affet beni oğlum.
Çok fazla ağrılarım var hanım, çocuklara söyleme ama artık dayanamıyorum. Üzülme, ölüm benim için bir kurtuluş.
Maalesef, babanızı kurtaramadık.
Umut sertçe yutkundu, yapamayacak gibi hissediyordu. Buraya gelene kadar yapabileceği konusunda kendisini ikna ettiğini sanıyordu fakat çok zordu. Henüz hastanenin içine girmeden kalbi sıkışmaya başlamıştı, içeri girdiği anda bir kriz geçireceğinde emindi. Bu sırada ona güç veren tek şey Savaş'ın hiç kimseyi umursamadan Umut'un elini sıkı sıkı tutmasaydı.
"Sorun değil." dedi Savaş onun zihnini okumuş gibi. "Hazır değilsen sonra yaparız, beni burada bekleyebilirsin."
"Özür dile-"
"Hayır, dileme." Savaş gülümseyerek bedenini Umut'a çevirdi ve diğer elini Umut'un yanağına koyup okşamaya başladı. "Hiç önemli değil, bunun üstesinden gelebiliriz. Kendini ne zaman hazır hissedersen senin için burada olacağım."
Umut tebessüm ederek kafasını salladığında Savaş onun yanağına bir öpücük bıraktı. "Ben hemen dönerim olur mu? Çok hızlı bir şekilde geri döneceğim."
Yerdeki karton çantaları alıp hastaneye girdi ve direkt çocuk katına gitti. İlk odada sekiz yaşında bir çocuk vardı ve uyuyordu. Savaş onu uyandırmamak için sessizce girdi odaya, hediye paketini masanın üzerine koyup geldiği gibi sessizce çıktı. İkinci odada iki tane kız çocuğu vardı, en fazla 7 yaşında gösteriyorlardı. Belki hastalıktan belki de gerçekten yedi yaşında olduklarından. "Merhaba prensesler." dedi gülümseyerek. "Nasılsınız?"
Kızlar konuşmadı, utandıkları her hallerinden belliydi. Savaş çantanın içinden iki tane hediye paketini çıkarıp gülümseyerek onlara uzattı. "Bunlar sizin için."
"Meral Teyze bana yabancılardan hediye almamamı söyledi."
"Meral Teyze çok doğru söylemiş." dedi Savaş yere tek dizinin üzerine çökerken. "Yabancılardan hediye almamak gerek."
"Ama Savaş abiniz yabancı değil." Doktor kapıdan gülümseyerek çocuklara baktı. "O benim arkadaşım, almanızda hiçbir sıkıntı yok."
Çocuklar doktorun sözüne güvenerek hediyeleri aldıklarında Savaş odadan çıkıp arkadaşı ile tokalaştı. "Oğuz, naber?"
"İyiyim Savaş, işte görüyorsun. Koşuşturup duruyorum." Savaş'ın yanındaki çantalarıdan birkaç tanesini de Oğuz aldı. "Ne iyi oldu bunu yaptığın, biliyorsun, buradaki çocukların hepsi yetim hanedan geliyorlar."
"Biliyorum." dedi Savaş hüzünlü bir şekilde gülümserken. "Ve ayrıca sana da teşekkür ederim, bana böyle bir fırsat verdiğin için."
"Ben ne yaptım ki?" Doktor gülümseyerek diğer kapının önünde durdu. "Bunu yapan sensin."
"Aslında biri daha var ama buraya gelemedi. Dışarıda bekliyor."
"Neden?"
"Travmatik sebepler, hastanelerden pek hoşlanmıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
General Fiction"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...