“Savaş bu halin ne?” Melis kapıya dayanmış, her tarafı dağılmış ve berbat gözüken Savaş'ın elinden tutup içeriye soktu. “Sarhoş musun sen?”
”Sarhoş olacak kadar içmedim fakat senden iki tane görüyorum.”
“Aptal.” Melis gülerek Savaş'ı koltuğa bıraktıktan sonra kucağına oturup yüzünü ellerinin arasına aldı. “O kadar mı kötü geçti konuşma?”
”Bip.” Savaş kafası güzel bir şekilde Melis'in burnuna hafifçe işaret parmağı ile bastırdı. “Yanlış soru. Sorman gereken 'babanla şu ana kadar hiç güzel konuşabildiniz mi?' olacaktı.”
“Benimle birliktesin diye sana ceza veriyor değil mi?”
“Bunu sana söyleyen kim?”
“Aptal değilim, Savaş.” Melis hafif bir tebessüm etti. Daha sonra Savaş'ın ceketini çıkartmaya başladı. “Beni para avcası ve senden yaşça büyük bir kadın olarak görüyor.”
“Babamın seni nasıl gördüğü umrumda değil.”
“Biliyorum ve bu beni şanslı hissettiriyor.” Melis, Savaş'ın sakallarını okşadıktan sonra onun yüzünü ellerinin arasına aldı ve nazikçe başını yastığın üzerine koydu. “Hadi uyu, bunları daha sonra konuşuruz.”
“Benimle yatamayacak mısın?”
“Çalışmam gerekiyor.” Savaş'ın suratı asıldığında Melis onun dudaklarına minik bir öpücük bıraktı. “Ama buradayım, sen rahat uyu.”
“Saçlarımı okşasan olur mu? Uyuyana kadar sadece.”
Melis içine bir nefes çektikten sonra içtenlikle gülümseyerek yere oturdu ve elini Savaş'ın koyu saçlarının arasına sokup okşamaya başladı.
Savaş'ın zayıf noktalarından bir tanesiydi bu. Saçları okşandığı anda rahat bir uykuya dalardı.
Çok geçmeden de daldı uykuya. Melis onu uyandırmamaya dikkat ederek ayağa kalktı ve ayakkabılarını çıkarttı. Hemen ardından da üstüne ince bir örtü örtüp saçlarına bir öpücük bıraktı ve çizimlerinin başına geri döndü.
.
Umut yatakta bir sağa bir sola döndükten sonra uyuyamayacağını anladı. Üstündeki örtüyü çekti ve çok fazla izlemediği televizyonunun başına geçti.
Bu saatte genellikle eski filmler oluyordu televizyonda. Ne yazık ki Umut film izlemeyi seven bir insan olmadığı için sıkılarak tüm kanalları geçti.
İlgisini çeken hiçbir şey yoktu. Açtığı televizyonu tekrardan kapatıp koltuğa uzandı ve penceresinden gözüken aya bakmaya başladı.
Her ne kadar içten içe yalansa da aklı Savaş'ta kalmıştı. Perişan bir haldeyken onu bir başına bırakmamalıydı belki de.
Bir anlık sinirle onu gerisinde bırakıp yoluna devam etmek daha kolay gelmişti ama şimdi onun nerede olduğunu bilse ceketini alır onun yanına giderdi.
Eli eminsiz bir şekilde masanın üzerinde duran telefona gitti. Rehberinden Savaş'ı bulduktan sonra arama tuşunun üzerine getirdi parmağını. Birkaç saniye emin olmak için bekledi ve daha sonra büyük bir cesaretle onu arayıp telefonu kulağına götürdü.
Çok beklemeden telefon açılmıştı.
“Savaş. Benim, Umut. Saatin geç olduğunu biliyorum ama ben sadece, iyi misin diye sormak istedim.”
“Evet o iyi.”
Bu ses Savaş'a ait değildi. Anlaşılan kız arkadaşı onu evine almıştı.
“Şu an uyuyor. Uyandığında senin aradığını ona ileteceğim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
Genel Kurgu"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...