Umut neredeyse yarım saat boyunca haraket etmemişti, daha sonrasında yavaşça Savaş'ı geriye doğru iteledi ve başını koltuğa yasladı. Doktorun yaptığı ilaçlardan olması gerek Savaş derin bir uykuda gibi duruyordu. Umut ceketini çıkarıp Savaş'ın üzerini örttükten sonra arabayı çalıştırdı ve kendi evine doğru sürmeye başladı.
"Umut yemin ederim, bak gerçekten de yemin ederim o gece bıçağı omuzuma değil de kalbime saplasaydı ve ben de geberip gitseydim gram üzülmezdim! Umut için öldüm der mutlu olurdum ama ilk benden şüphelenmen... O kadar şey yaşadım, hiç bu kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum."
Umut büyük bir pişmanlıkla bacağına sert bir yumruk attı. Savaş orada, kendi canı pahasına doğruları ortaya çıkarmaya çalışırken onu suçladığı için kendisini asla affetmeyecekti. Bacağının üzerindeki yumruk şeklinde duran elini Savaş'ın yaralı omuzuna götürdü ve canını yakmayacak şekilde okşamaya başladı.
Arabayı yavaş sürüyordu, hatta yolları uzatıyordu. Bir saatte gidebileceği evine iki buçuk saatte gitmişti fakat eve geldiğinde bir şey dank etti. Sancar Bey 'Savaş sinir krizi geçiriyor.' dediği için acil çıkmıştı evden ve çıkarken anahtarı almamıştı. Bu sefer arabayı Sancar Bey'in evine doğru sürmeye başladı.
Yavaş yavaş sürerek bir saatlik yolu da bitirdi ve elini Savaş'ın yüzüne koyup hafifçe okşadı. "Savaş'ım, hadi aç gözlerini."
Savaş kaşlarını çattıktan sonra gözlerini hafifçe araladı ve ilk birkaç saniye nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı. Sonrasında neler olduğunu hatırlayınca kendisini toparladı. "Geldik mi?"
"Geldik Savaş'ım, hadi inelim." İlk Umut indi arabadan, hemen peşinden de Savaş indi ve Umut elini Savaş'ın beline doladığında Savaş ağırlığını Umut'a verip yürümeye başladı.
Kapıya daha çalmadan Sancar Bey açmıştı. Eliyle üst katı işaret etti. "Arabanın sesini duyunca pencereden baktım ve sizin geldiğinizi gördüm."
Umut usulca kafasını salladıktan sonra içeriye girdiler. Savaş bir iki adım attıktan sonra Umut'tan ayrılıp koltuğa geçti ve oturdu. Üstündeki ceketi çıkarttıktan sonra kenara koydu ve kendisini izleyen iki adama baktı. "İyiyim, artık şöyle bakmasanız olur mu?"
"İstersen gidip biraz uyu." dedi Umut tek kaşını kaldırırken. "Dinlenirsin."
"Birazdan çıkacağım." Savaş kendisini biraz aşağıya çekip başını koltuğun sırtlığına dayadı.
Umut ve Sancar Bey karşılıklı koltuğa oturdular. Birkaç saniye sonra Sancar Bey masanın üzerinde duran poşeti alıp Umut'a uzattı. "Kolluk vermiş doktor da bu inatçı takmaz."
"Takmaktan başka çaresi yok, kolunu oynatmaması lazım."
"Taktırabilirsen taktır."
"Dikişlerinin patlamaması için takacak, ya isteyerek ya da zorla."
"İkinizi de hâlâ duyuyorum." dedi Savaş kaşlarını çatarak. "Bedenen de ruhen de buradayım."
"O zaman kalk da şu ilaçlarını iç." Umut ayağa kalkıp Savaş'ın elini tuttu ve onu da kaldırdı. "Sen odana çık, ben su alıp geleceğim."
"Tamam." Savaş gitmeden önce babasına dönüp hafifçe gülümsedi. "İyi geceler."
Sancar Bey, Savaş'a göre biraz daha belli bir şekilde gülümseyerek kafasını salladı. "İyi geceler."
Savaş yukarıya çıktıktan sonra üzerindeki tişörtü çıkardı ve kenara attı. Bu sırada da Umut gelmişti. Elindeki poşeti masanın üzerine koyduktan sonra içindeki hapı çıkardı ve su bardağı ile beraber Savaş'a uzattı. "Ağrın var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
versace , GAY
Ficção Geral"Benden nefret etmen umrumda değil," Sarışın adam alayla gülerek alt dudağını ısırdı. "Ben de sizin gibilerden nefret ediyorum. Unutma, sen sadece babam için çalışan bir avukatsın. Seni kovdurtmak dudağımdan çıkacak kelimelere bakar sadece, Umut Özt...